Sezin Öney*
Uluslararası çapta fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen başlıca sınavlardan biri PISA. Geçtiğimiz günlerde, bu testin 2015 sonuçları açıklandığında, Türkiye için “şok” yaşandı. Zira, Türkiye'nin fen, matematik ve okuma alanlarında 2003'ten beri yükselen puanları 2015’te yapılan sınavlarda adeta çakıldı. Ve, Türkiye’nin eğitim alanındaki karnesi, 12 yıl önceki sonuçların dahi altına geriledi. PISA sonuçları sıralamasında ise Türkiye, 70 ülke içinde fende 52'nci, matematikte 49'uncu, okumada ise 50'nci.
Eğitimde başarı listesinin en yükseklerinde yer alan ülkeler belli; eğitim sistemlerinde büyük reformlara gitme konusunda kafa yoran ve “gelecek” tasavvurlarında eğitimi ön plana çıkaranlar. Singapur ve Finlandiya, eğitim reformunda başarı sağlama açısından “klasikleşen” örnekler. Gelişmiş ve kaynakları bol ülkelerden, Kanada ve Japonya da, PISA listesinin hep en üstlerinde...
Ancak, son yıllarda, “fakir” ve imkânları kıt sayılabilecek bir ülke, PISA listesinde zirveyi zorluyor. Bu ülke, Estonya...
PISA 2016 listesinin dünya genelindeki ilk üç ülkesi sırasıyla, Singapur, Japonya ve Estonya. Dünya genelinde, zaten, eğitim reformunda Singapur, Japonya, Kore ve Finlandiya’nın başarıları iyi biliniyor...
Estonya, Avrupa’nın en kuzeyinde, Türkiye ile karşılaştırılınca, çok daha kısıtlı ekonomik imkânlara sahip bir ülke. Estonya’nın gayrısafi milli hasılası, 2015’te 22,69 milyar dolar idi; Türkiye’ninki ise, 718,22 milyar dolar. Buna karşılık, PISA sonuçlarında Avrupa’nın birincisi, dünyanın üçüncüsü... Nasıl oluyor bu durum?
“Fakirlerin” lokomotif olduğu sistem
Eğitim konusunda dünyanın en başarılı reform örneklerinden biri, Finlandiya olarak gösteriliyor. Oysa, hemen Finlandiya’nın ötesinde de, gerekten müthiş, belki de, Finlandiya’yı aşabilecek bir örnek var: Estonya. Evet; Estonya’nın sadece 1,3 milyonluk bir nüfusu var ama bu nüfusun önemli de bir “dezavantajı” var: eski Sovyetler Birliği mirası dolayısı ile, nüfusun yaklaşık beşte birinin anadili sadece Rusça.
Kaldı ki, “Estonya modelinin” tüm mucizesi zaten, herkesi eşitlemekten kaynaklanıyor. Anadil meselesi olanı da, gelir dağılımından dolayı ayrıcalıklı sınıflara nazaran fırsatı olamayanı da... PISA sınav sonuçlarına göre, Estonyalı öğrencilerin ailelerinin gelir durumu önemsiz bir faktör; işte mucize de, tam burada... Fakir bir aileden geliyorsanız da; imkânlarınız yoksa da, çok çok başarılı olabiliyorsunuz. Ve ailenin, mâkus talihini değiştirebiliyorsunuz...
Toplumda gelir dağılımını önemsizleştiren, “mucize” ne peki? Eski Sovyet sistemini değiştirmemek öncelikle... Eski Sovyet etkisi altındaki ülkelerin aksine Estonya’nın sistemi, “eskiyi” korumuş. Eğitimde, “parası olana değil”, herkese eşit şans veren bir sisteme ağırlık vermiş.
Her şeyden önce, Estonya’da eğitim çok değerli bir ideal. Eğitimli olmak, olabilecek en üst seviyede eğitime kavuşmak çok önemli bir toplumsal değer olarak kabul ediliyor, edilmiş.
Estonya’nın, önem verdiği başka bir konu; öğretmenin özerkliği. Ve öğrenci ile kurduğu bağ... 1-3. sınıflarda öğretmen değişimi yaşanmıyor. Çoğu kez, 1-6. sınıflar arası, aynı sınıf öğretmeninin ders veriyor olmasına çabalanıyor. Bu noktada önemli olan, ilkokul seviyesindeki öğrencinin, ortaokula geçmeden öğretmeninden ayrılmaması... Ve, o öğretmenin de, mümkün olabildiğince eğitimli bir kişi olması.
Eğitimde “ana fikir” eşitlik olunca, birtakım çok para karşılığı “iyi eğitim” sunan okullar ön plana çıkmıyor. Hattâ tersine, maddi koşulları dolayısı ile geri plana düşen öğrenciler, “ön plana” çıkıyor. Ve, Estonya’nın PISA testlerinde bu kadar başarılı olmasını sağlayanlar, anadilden maddi imkânlara, her konuda yoksun olanlar ve onlara gösterilen özen.
Öncelikle, eğitime erken başlanıyor; 18 aylık bebeklerden başlayarak eğitimi bedava olarak temin etmek devletin sorumluluğunda. Dahası, ileriki safhalarda da, “zengin” ve “fakir” ayrılmıyor; eşit imkânlara sahip oluyor. Bu imkân eşitliğinden dolayı da, Estonyalı öğrenciler, PISA skorlarının ölçüldüğü ülkeler genelinde, “en eşit imkânlara” sahip olanlar.
Dokuzuncu sınıfa kadar en temel eşit eğitimi alan Estonyalı öğrenciler, bu noktada asıl tercihlerini belirliyorlar: aynı eşit imkânla... Meslek eğitimi mi alacaklar, yoksa daha akademik bir yönelim içinde mi olacaklar... Meslek eğitimlerini seçenler, asla bir aşağılama veya dışlamanın parçası değil. Keza, lise ve üniversitede kademe kademe akademiden çok mesleki yönelimi olanlar ayrıca destekleniyor. Kimse geride bırakılmıyor. Ezberden çok, kafadan hesap yapmaya dayanan ve aynı zamanda mantığı kullanan bir sistem var Estonya’da.
Dahası, Estonyalı öğretmenlerin temel derdi; kendilerinin yaşadığı baskıcı sisteme karşı, yeni, bireysel, taze eğitim yöntemlerini kendilerinin gerçekleştirmesi... Bu özerkliğin tanındığı Estonyalı öğretmenler de, PISA sisteminin ortaya koyduğu biçimde yapabileceklerinin en iyisini yapıyorlar. Ve en önemlisi de, öğrencileri birbirlerinden ayırmadan yapıyorlar bunu.
Estonya sistemi, öyle çok büyük, derinlere uzanan köklü bir reformdan çok var olan eğitim sisteminde öğretmenin yerine verilen önemden kaynaklanıyor.
Estonya’nın “sihirli” formülü, iyi eğitimin kaynağının “iyi öğretmen” demek olduğu... Ve, “iyi öğretmene” erişimde, fırsat ayrımı yaşanmaması gerektiği.
Bu kadar basit ve bu kadar da zor.
Bu yazı ilk olarak P24’te yayımlanmıştır.