Gündem

"Türkiye'nin 3 şeker fabrikasında çalıştım, para verip şeker alamayacak durumdayım"

"Fabrikalar özelleştirilirse, çocuklarımız kapısından içeri giremeyecek"

26 Şubat 2018 11:53

Hükümetin 14 şeker fabrikası hakkında özelleştirme karar vermesinin ardından, 30 yıl boyunca Türkiye'de 3 şeker fabrikasında çalışan Hacı Kaplan,  "Yozgat Şeker, Burdur Şeker ve son olarak da Niğde Bor Şeker olmak üzere Türkiye’nin 3 şeker fabrikasında çalıştım. Hala da çalışmaya devam ediyorum. Günden güne her şey pahalanıyor ama işçiye sahip çıkılmadığı için bizim durumumuz daha da kötüye gidiyor. Şeker fabrikasında çalıştığımız halde para verip şeker alamayacak kadar aciz durumdayız" dedi. 

Otuz yıldır şeker fabrikalarında çalışan fabrika işçisi Hacı Kaplan Birgün'den Meltem Yılmaz'la söyleşti. Kaplan, Sümerbank ile başlayan, tütün fabrikaları ile devam edip bugün ülkenin hammaddesi şeker fabrikalarına uzanan özelleştirme sürecinin, işçinin hayatını nasıl etkilediğini anlattığı söyleşi şöyle:

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

6 kişilik bir aileyiz ama benim bakmakla yükümlü olduğum toplamda 20 kişi var. Çünkü aile büyüğü olarak görülüyorum. 1997’den bu yana Yozgat Şeker, Burdur Şeker ve son olarak da Niğde Bor Şeker olmak üzere Türkiye’nin 3 şeker fabrikasında çalıştım. Hala da çalışmaya devam ediyorum.

30 yıl öncesi ile bugünü kıyasladığınızda, ne görüyorsunuz?

Fabrikaya lise statüsünde girdiğim için normal sanayi işçisi olarak çalıştım. 10 yıl da mevsimlik çalıştım. Pancar ektim o dönem, ama mevsimlik işçi olmanın zorluklarını hiç hissetmedim, daimi işçilere dahi para verir hale gelmiştim. Durumum o kadar iyi hale gelmişti.

Şimdi?

Ben 1997 ile 2018 arasını karşılaştırdığımda, çok kötü bir durumda olduğumu görüyorum. O zamanki maaşlar kat be kat iyiydi şimdiye göre. Son 15 yıl öncesine kadar maaşım hayatımı olumlu yönde etkiliyordu. Oysa şimdi, günden güne her şey pahalanıyor ama işçiye sahip çıkılmadığı için bizim durumumuz daha da kötüye gidiyor. Şeker fabrikasında çalıştığımız halde para verip şeker alamayacak kadar aciz durumdayız. Benim çocuklarım okuduğu için benim şu an aldığım maaşla ayakta duramıyorum.

Bunun çözümü özelleştirmede midir?

Kesinlikle değildir. Özelleştirme olursa bizim burada çalışacağımız bile meçhul, fabrikanın çalışacağı bile meçhul. Özelleştirme olduğunda, halihazırdaki kalifiye, yetişmiş elemanlar rüzgar gibi savrulacak başka yerlere. Mesela herhangi bir yere verecekler ve maaşım yarıya inecek. Şimdi bile ayakta duramıyorum o zaman nasıl geçineceğim? İşçinin haklarını iyiye gitmesini umarken tam tersi oluyor gittikçe. Özelleştirmeler devam ederse Türkiye’de işçinin durumu çok vahim. Örneğin Yozgat’ta bira fabrikasında 5500 kişi çalışıyordu, o zaman “özelleştirilecek” denildi. Halk da, özelleştirmeyi de bilmediği için, halka “buraya genç işçiler alınacak, sizin çocuğunuz istihdam edilecek, burda şartlar daha iyi olacak” denildi. Fakat öyle olmadı, fabrika özelleştirmeden 6 ay sonra çalışamaz, kar edemez hale geldi. Fabrikayı alan kişi elindeki şartnamelere uymaksızın fabrikayı başkalarına devretti, Devralan kişi de başka birine sattı, şimdi yerinde yeller esiyor. Yani memleketteki yatırım yok oldu.

Şeker fabrikalarında da aynısı olacak diyorsunuz…

Tabii. Türkiye’de bu devlet yatırımlarının, bu fabrikalarının sahibi yok. Her ne kadar sendikalar çırpınsa da, hükümet memleket yatırımlarına sahip çıkmıyor. Kurtuluş savaşından bu yana o derece yıpranmış, bitkin haldeki insanlar Türkiye genelinde devlet yatırımlarına sahip çıktı da, şimdi neden sahip çıkılmıyor, aklım almıyor. Yeni fabrikalar yapılmadığı gibi, mevcut çalışan fabrikaların özelleştirilmesi veya kapatılmasına neden ve nasıl izin veriliyor? Bunu çözemedim hala…

İşçiler haklarını ne kadar arıyor? Örneğin kıdem tazminatı meselesinde, Türk iş, Hak iş ve DİSK bir araya geldiğinde tasarı geri çekilmişti. Bu durum neden istisnai? 

İşçiye ikinci sınıf vatandaş olarak bakış artıyor. Hükümet taktik olarak önce bir nabız yokluyor. Bakıyor ki bir kıpırdanma, uyanış, serzeniş yoksa, halktan da tepki olmayınca, planlarına devam ediyor. İşçi üzerinden çok siyasi malzeme yapılıyor. Ama ben bu sefer işçi de tepki vermeye başlıyor gibi geliyor bana. Özelleştirmeye karşı da örgütlenme yeni yeni başlıyor. Halk ve birçok STK, özelleştirmenin nelere mal olduğunu yeni anlıyor. Ama hala içimizdeki işçilerden çok bilinçsiz olanlar, “satılsın ben başka yere gider, 4B olarak çalışırım” diyor. Demiyor ki fabrika özelleştiğinde burası kapanacak, ben gittiğim yerde huzursuz olacağım... Düşük maaşla çalışmak zorunda kalacağı hiç aklına gelmiyor.

İnsanlar ekmeğini kaybedeceklerinin farkında değiller diyorsunuz.

Evet, bunun bilinçsizlik dışındaki diğer nedeni, işçiler siyasetin güdümündeki birilerinin tesiri altında kalıyorlar. Oysa bizim siyasetimiz, partimiz ekmek partisi. Ben onu bilirim. Kimse sanmasın ekmek gittikten sonra, o ekmeğin peşinden koşsalar da yetişebileceklerini… Türkiye’de siyasetçilerin sayesinde, yakınlık, akrabalık dereceleriyle işe alınan kardeşlerimiz seslerini çıkaramıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki, biz ekmeğimizi kaybettiğimizde, aile huzuru bozulacak belki yuva yıkımlarına gidecek bu iş, çocuklarımız perişan olacak. Huzur, sağlık, sükûnet olmayacak. Biz hakkımızı aramak zorundayız. Elinizi taşımız altına koymak zorundayız.

Çocuklarınızın geleceği konusunda kaygılı mısınız?

Türkiye’nin gidişatı çok kötü. Biz 30 yaşımızda bu işi yakaladık ve aradan bunca yıl geçmiş, bir bakıyoruz şu anda sahip olduğumuz işi kaybetmemek için mücadele ediyoruz. Bırakın çocuklarımızın iş bulmasını. Çocuklarımız, eğer bu fabrikalar özelleştirilirse, bu fabrikalardan içeri bile giremeyecek, toprakların kime ait olduğunu bilemeyecekler bile. Şimdi gençlerin çalışabileceği devletin bir tesisi kalmadı, geriye bir özeller kalıyor. Özellerde asgari ücret karşılığında, siyasilerin adamları çalışıyor. Şimdi özelde çalışan gençler, asgari ücret karşılığı siyasetçinin göndermesiyle çalışıyor ve ne iş yapıyorsunuz diye sorduğumda bu sorunun cevabını alamıyorum. Gençler ne iş yaptıklarını bilmiyorlar.

Bir de işin sağlık boyutu var. Şeker fabrikalarının kapanmasıyla birlikte mısır şurubu ve tatlandırıcıların baskın hale geleceği gerçeği ortada…

Bizim pancarda çıkan doğal şeker var, yarın bu fabrikalar özelleştirdiğinde, tatlandırıcı ya da mısır şurubu olduğu zaman ne yiyip içtiğimizi bilecek miyiz? Biz ve ileriki nesiller kanserle boğuşacak. Şimdi, Türkiye’nin genç nüfusu farklı yollardan zehirleniyor. Ve temel gıda maddesi şekerden başlıyor. Şimdi bu fabrikadaki işçiler sanıyor ki, zaten emeklilikleri gelmiş, fabrika özelleştirilince oğlu veya yakını çalışır diyor ama kapıdan içeri bile giremeyecekler bilmiyorlar. Zaten bakıldığında Niğde gibi yerde devletin başka bir yatırımı yok.