Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Yabancı savaşçılar konusunda herkesin kaygısı, bunlar ülkelerine döndükten sonra ne olacak? Bu kaygıyı biz de hissediyoruz” dedi. KKTC ziyareti öncesinde Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek'in sorularını yanıtlayan Çavuşoğlu, özetle şunları söyledi:
DEAŞ’a (IŞİD) gittiğini nereden bileyim
Hayat ismindeki kadın… Kaçak yoldan Suriye’ye geçtiği tahmin ediliyor. Onun dışında herhangi bir sinyal bilgisi, kayıt yok. Fransa bize sormadan biz bilgileri paylaştık. Bu bizim yabancı savaşçılar konusundaki duyarlılığımızın göstergesidir. Başından beri Türkiye suçlanıyordu, biz de tüm rakamları önlerine koyduk, tedbirleri aldık ama takdir edersiniz ki 911 kilometrelik sınırda her yere bir adam koysanız da mutlaka bir yol bulunuyor. İnsan, uyuşturucu ve silah kaçakçıları her yolu deniyor, bir yolunu buluyor. Şu ana kadar 1165 kişiyi sınır dışı ettik. 7 bin 250 kişiye de giriş yasağı koyduk. Bu saldırıdan sonra biz bu bilgiyi paylaşınca, ‘Türkiye itiraf etmek zorunda kaldı’ dediler. Öyle bir şey yok. DEAŞ’a katılmak amacıyla Türkiye’ye geldiğini ben nasıl bilebilirim? Eğer böyle bir bilgi varsa Fransa’dan çıkarken neden durdurmadılar? Avrupa Schengen Anlaşması’nın arkasına sığınıyor. Bu kadınla ilgili bir arama yok. Listede ismi geçmiyor. Sen kendi ülkenden çıkarken hiçbir şey yapmayacaksın, ‘Türkiye niye bunu aldı’ diyeceksin. Bu haksızlık değil mi?
Türkiye DEAŞ’ın hedefidir
Her ülke DEAŞ’ın açık hedefidir. Türkiye de açık hedeftir. Ne kadar tedbir alırsanız alın, Türkiye her zaman terörün hedefi olmuştur. DHKP-C’nin, PKK’nın, El Kaide’nin, İBDA-C’nin hedefi oldu.
DEAŞ’ın ne kadar acımasız bir terör örgütü olduğunu, İslam’ı temsil etmediğini söylüyoruz. Mücadelede yetersizlik olduğunu da söylüyoruz. Böyle söyleyen bir ülke tabii ki terör örgütünün hedefidir. Dolayısıyla dikkatli olup tedbirleri almak lazım.
Döndüklerinde ne olacak
Bizde bir DEAŞ’a katılanlar ve sayısı var. Bizim dışarıya gidip başka ülkelerle paylaştığımız isimler var. Türk vatandaşı olan DEAŞ üyesi sayısı 500-700 civarında. Avrupa ülkelerinden daha az. Yabancı savaşçılar konusunda herkesin kaygısı, bunlar ülkelerine döndükten sonra ne olacak? Bu kaygıyı biz de hissediyoruz. Diğer ülkeler de hissediyor.
Gül’ün cemaat yazısı ortadan
Paralel Yapı, Amerika’da, Avrupa’da başka yerlerde Türkiye aleyhine ne kadar lobi varsa onlarla işbirliği yapıyor. Ermeni diasporasıyla birlikte çalışan kongre üyeleri ve senatörlerle dirsek temasındalar. Onlara bağış yapıyor, çok para harcıyorlar. Onlardan Türkiye aleyhine karar çıkarmalarını istiyorlar. Hepsi aşikar. ‘Türkiye’de demokrasi yok, diktatörlük var’ diyorlar. Bu bir algı operasyonu. Bunun böyle olmadığını anlatmak benim büyükelçimin görevi. Çünkü doğrudan Türkiye’yi karalıyorlar, Türkiye’nin imajını bozmaya dönük çalışma yapıyorlar. Buna karşı tedbirimizi alıyoruz. (Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde yurtdışındaki okulların ziyaret edilmesi ve himayesi noktasında talimat içeren yazısı) Ortadan kalktı. Bakanlığımız hedef alındı. Ondan sonra böyle bir yazının geçerliliği olmaz.
Diplomatlara da iade-i itibar
Bunlardan (Cemaat’ten) dolayı devletin diğer kurumlarında çalışanlar nasıl mağdur edildiyse ve onlara iade-i itibar yapıldıysa, bizim bakanlığımızda da mağdur olan varsa iade-i itibar yapılmalıdır.
ABD, Gülen’i iade etmezse üzülürüz
(Gülen ile ilgili mahkeme kararı) Adalet Bakanlığı’na geldi, bundan sonraki adım Kırmızı Bülten. Bu konuda ABD ile çok iyi bir işbirliğimiz var. Bunu Amerikalılar da çok iyi biliyor. Daha önce Sayın Cumhurbaşkanımız, Başkan Obama’ya bu konuyu ilettiği zaman bize diyorlardı ki, ‘Sözlü kısmı tamam da somut bir şeyler olmalı, hukuki bir belge olması lazım.’ Şimdi hukuki belge oluştu. Yargı kararını verdi. İşbirliğini aksatacak adımlar atılırsa, bu bizi üzer işin doğrusu. Yani o kadar söyleyeyim. (24 Nisan ve Ermeni iddiaları konusunda) ABD ile iyi ilişkilerimiz var. Bunların bozulmasını arzu etmeyiz.