Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği ortaklığıyla finanse edilen Sivil Toplum Diyaloğu Programı kapsamında hazırlanan, iklim değişikliğine uyum amacıyla kent, enerji ve toprak kullanımı alanlarında Türkiye’nin uyum hedeflerine uygun somut politika önerilerinin yer aldığı “İklim İçin Yeşil Ekonomi Politikalar” raporu açıklandı.
Yeşil Düşünce Derneği, İstanbul Politikalar Merkezi, Green European Foundation ve Sivil Toplum Diyaloğu Programının katkılarıyla hazırlanan rapor, “İklim Değişikliği ve Kent,” “İklim Değişikliği ve Enerji” ve “İklim Değişikliği ve Toprak Kullanımı” olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Her bir bölüm için konuya ilişkin dünyadaki ve Türkiye’deki örneklere yer verilen raporda konuya ilişkin çözüm önerileri de yer aldı.
Yeşil ekonomi: 64 bin yeni istihdam, halinde 23 milyar dolar tasarruf
Raporda yer alan verilere göre, Türkiye’nin yeşil bir ekonomi politikası izlemeye başlaması halinde 23 milyar dolar tasarruf yapılması mümkün olabilecek, ve enerji sektöründe 64 bin yeni istihdam olanağı sağlanacak. Temiz enerjinin sağlık üzerindeki etkilerine de değinilen rapora göre, yeşil enerji sayesinde hava kirliliğinin neden olduğu 35 bin erken ölüm vakasının önüne geçilebilir.
Raporda yeşil ekonomiye dönük uyum politikalarında pasif binalar, enerji kooperatifleri, topluluk destekli tarım, bisiklete dayalı kent içi ulaşım, kent bostanları, onarıcı tarım gibi yenilikçi uygulamalara dikkat çekildi.
Pasif ev:
Enerji verimli, konforlu, ekonomik ve çevre dostu bir bina standardıdır. 1991 yılında geliştirilen bu standart uluslararası enerji standartlarının en önde gelenidir. Dünya genelinde elli bin üzerinde pasif ev örneği bulunuyor.
Rapora göre, bankadan alınacak krediyle, yapılacak bir bina yalıtımı, 4 yılda kendi masrafını çıkarırken daha sonra yüzde 50 tasarruf yapmaya imkân sağlıyor.
Toprak kullanımına dair verilerin de yer aldığı raporda, onarıcı tarım konusunda da veriler yer aldı. Buna göre, 1 metrekarelik alanda 50 santimetre derinliğindeki organik maddenin %0,1 artırılması 1200 gram CO2’nin toprakta tutulmasına yarıyor ve bu hava kirliliği toprağa hapsedilirken, toprağın veriminin artması anlamına geliyor.
Raporda yer alan bir diğer konu ise binalar nedeniyle oluşan ısı adacıkları. Kent bostanları kurulması yoluyla önüne geçilebilecek bu yöntem şehirlerde hissedilen sıcaklığın düşmesini sağlayacak.
Raporun “Nasıl bir enerji?” kısmında yer alan verilere göre, 2023 yılında 23GW’lık bir yeşil enerji hedefi konmasının 400 bin kişiye istihdam olanağı yaratacağı ifade edildi.
“Hükümetler yeşil ekonominin maliyetinden çekiniyor”
Minevra Han’da gerçekleşen toplantının açılış konuşmasını Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nden Proje Koordinatörü Ümit Şahin yaptı. Şahin, konuşmasında hükümet ve yönetimlerin ekonomik yükünden çekindikleri için enerji dönüşümünde isteksiz davrandıklarını belirterek, yeşil ekonominin sanıldığı kadar büyük bir yük getirmeyeceğinin karar mekanizmalarına anlatılması gerektiğini ifade etti.
“Vizyon 2023 orada dururken, Tarım Bakanlığı'nın tarımı kurtarması mümkün değil”
Şahin’in ardından raporun yazarı İTÜ İşletme Fakültesi’nde görevli akademisyen Doç. Dr. Ahmet Atıl Aşıcı, raporun sunumu yaptı. Son 15 yılda devletin ekonomiden aldığı payın artmasına rağmen bunun yatırım olarak kamuya dönmediği belirten Atıcı, “2002’de her yüz liradan 31’ini devlet pay olarak alırken bunun yüzde 15’i kamu yatırımı olarak ekonomiye geri dönüyordu. Şimdi devletin her yüz liradan aldığı pay yüzde 41’e çıkarken kamu yatırımları yoluyla geri dönüş yüzde 12’e geriledi” açıklamasında bulundu.
Aşıcı, yeşil politikaların benimsenmesinin önündeki engellerden birinin bütünsellikten uzak bir politika anlayışı olduğunu vurguladı. Aşıcı, “Bir taraftan termik santraller yaparken bir taraftan zeytinlikleri korumak mümkün değil. Ya da araçlar için tüneller açarken bisikletli ulaşım yapmak mümkün değil. Vizyon 2023 orada dururken, tarım bakanlığının tarımı kurtarması mümkün değil” ifadelerini sürdürdü. Mevcut anlayışla 2023 hedeflerinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını savunan “Vizyon 2023’ün gerçekleştirilemeyeceği açık olmasına rağmen bu kapsamda 80 santralin inşa edilmesi gibi planların gerçekleştirilmeye çalışıldığına dikkat çeken” Aşıcı, bu tavrın mevcut sorunları daha da artıracağını söyledi.
Devletlerin elektrik kesintisi yaşanmaması için ihtiyaç kapasitesinden fazla santral yapmasını eleştiren Aşıcı, bunun çevreye daha fazla zarar vermek anlamına geldiğini söyledi. Konuya ilişkin olarak, dünyanın en güvenilir 6. enerji sistemine sahip Danimarka’yı örnek gösteren Aşıcı, Danimarka’nın enerjisinin yüzde 44,7’sini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağladığını ifade etti.
Aşıcı, Türkiye’deki toprakların tüzde 25’inin yüksek, yüzde 30’unun orta derecede yıpranmış olduğuna dikkat çekti.
Raporun sunumunun ardından projenin danışma kurulunda yer alan ODTÜ’den Doç. Dr. Osman Balaban, Kemerburgaz Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sevil Acar, Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Barış Karapınar ile Türkiye’deki çevreci politikalarıyla örnek teşkil eden Nilüfer Belediyesi’nden Arca Atay ve Çanakkale Belediyesi’nden Ceyhun Sezen konuya ilişkin deneyimlerini paylaştı.
Raporda yer alan öneriler
Kentler
- Kentlerde iklim değişikliğiyle mücadele için önerilen çözümler şu şekilde: Saçaklanmış değil kompakt kentler ve iklim dostu kentsel dönüşüm; kentsel ulaşımda toplu taşımaya ve motorlu araçlar dışındaki yöntemlere öncelik; daha çok geri dönüşüm, daha az kentsel atık; akıllı, enerji etkin ve pasif binalar ve kentsel yeşil alan sistemleri.
- Bu mücadele yöntemleri arasında binalarda enerji verimliliği ve pasif binalar özellikle ön plana çıkıyor. Pasif binalar ısınma için metrekare başına 1,5 metreküpten daha az doğalgaza ihtiyaç duyuyor. Uygun tasarım ve ek uygulamalarla ev içi ısıtma ve soğutma için gereken enerji miktarının yüzde 90 oranında düşürülebiliyor.
- AB ülkelerinde 2019'dan itibaren tüm yeni yapıların pasif ev standardına uygun olarak inşa edilmesi zorunluluğu getirildi. Pasif bina konseptinin Türkiye'de de yaygınlaştırılması iklim değişikliğiyle mücadelenin yanı sıra enerji ithalatını da azaltmada önemli bir role sahip olabilir.
Toprak kullanımı
- Toprak kullanımının küresel sera gazı salımının yaklaşık yüzde 25'inden sorumlu olduğu tahmin ediliyor. Toprağı iklim değişikliğini göz önünde bulundurarak kullanmak iklim değişikliğini önleme konusunda önemli bir potansiyel taşıyor.
- Dünyanın aşınmış/bozunmuş topraklarının yüzde 12'sinin geri kazanılmasının 2030'a kadar hem 200 milyon kişiyi doyuracağı, hem de iklim değişikliğine direnci artırıp sera gazı salımını azaltacağı belirtiliyor.
- Topraktaki organik maddeyi artırmanın farklı koşul ve ölçeklerde geçerli olan yolları bulunur. Şehirdeki gıda atıklarından kompost yaparak şehir bahçeleri kurmak, tarım arazilerinde pulluksuz tarım yapmak gibi yöntemler toprağa kalıcı organik madde kazandırmanın yolları arasında sayılabilir.
- Bir diğer uygulama ise yeryüzünün neredeyse tamamına yayılmış mera, çayır ve otlaklarda planlı otlatma ve hayvan etkisi araçlarını, Bütüncül Yönetim ve Bütüncül Planlı Otlatma yoluyla kullanmak.
- Onarıcı tarım pratiklerinin yaygın olarak hayata geçirilmesiyle atmosferdeki karbondioksiti geniş miktarlarda atmosferden çekip toprağa gömmek mümkün görünüyor.
Enerji
- Güneş panellerinden elektrik üretim maliyeti 2009'dan bu yana yüzde 80'e düştü. Güneş enerjisinin 2029'da en ucuz enerji kaynağı haline gelmesi bekleniyor. Bütün dünyada kömürden çekilme eğilimi hızlanmaya başladı.
- Türkiye'de enerjide dışa bağımlılığın yüksek olması, elektrik öztüketim bedellerinin pahalılığı, kaynakta ihtiyaca göre tüketime olanak vermesi sebebiyle güneş diğer enerji üretim biçimlerine göre daha geniş bir fırsat penceresine sahip. Türkiye'de güneş paneli kurulumu yapılabilecek 8 milyona yakın çatı olduğu hesaplandı.
- Güneş enerjisinin yaygınlaşmasında ön plana çıkan Yurttaşın Enerji Santralları (YES) yurttaşların enerji kooperatifleri kurarak, tüketim birleştirme çerçevesinde apartman, site, köy ve yazlıklardaki çatılarda veya bireysel olarak kendi çatılarında kuracakları sistemler gibi farklı biçimlerde öztüketim ya da aynı zamanda şebekeye satış için enerji üretmeleri anlamına geliyor.
- Türkiye'de de enerji kooperatiflerinin yaygınlaştırılması ve yurttaşların yenilenebilir enerji üretiminin önünü açmak yenilenebilir enerji dönüşümünü hızlandıracak.