Hürriyet yazarı Ayşe Arman, çocuklara ve ebeveynlere cinsellik eğitimi sağlamak adına pek çok kitap yayınlayan uzman Rayka Kumru ile konuştu. Sağlıklı cinsel hayatların çok küçük yaştan eğitimle, düzenlenmiş yasalarla, o yasaların doğru şekilde trafiğe dökülmesiyle ve bol bol diyalogla gerçekleşebileceğini söleyen Kumru, "Bu ülkede, cinsellikle ilgili hiçbirimiz için çıkış yok anlamına geliyor! Bakir olsan bir türlü, olmasan bir türlü. Kazanamıyorsun asla Türkiye’de cinsellik konusunda!" dedi.
Ayşe Arman'ın "Cinsellikle ilgili hiçbirimiz için çıkış yok: Kazanamıyorsun asla Türkiye’de cinsellik konusunda!" başlığıyla (21 Kasım 2017) yayımlanan Rayka Kumru'nun açıklamalarına yer verdiği yazısı şöyle:
- Ne zaman sağlıklı cinsel hayatlar söz konusu olabilir toplumsal bazda?
Çok küçük yaştan eğitimle, düzenlenmiş yasalarla, o yasaların doğru şekilde trafiğe dökülmesiyle ve bol bol diyalogla... Bu iş, konuşmadan olacak bir şey değil! Ben özellikle de gençlerle çalışırken bunu fark ediyorum. “Cinsellik nedir? İnsanlar neden sevişir?” diye soruyorum. O kadar güzel cevaplar veriyorlar ki. “Spor için, üremek için, sevdikleri için...” Ama ne zaman ki, kadın cinselliğini konuşuyoruz, hemen kalkanlar çıkıveriyor...
- Niye?
E tepki gösteriyorlar! Hoşlarına gitmiyor. Çünkü bizim için cinsellik, erkektir. Öyle algılıyorlar. “Bir dakika ya!” diyorum, “Burada bir çelişkiniz var!” Mesela senaryolar işliyoruz. Onların yaşlarına uygun, başlarına gelebilecek olayları ele alırken, o hikayelerden birinde, kızın teki, bir erkekten hoşlanıyor ve onu cinsel olarak çekici buluyor diyelim. Hemen hepsi, tırnaklarını dışarı çıkarıyor! Bir kadının, cinsel olarak aktif olabileceğini ya da cinsellik isteyebileceğini düşünmek bile onları rahatsız ediyor. Ben de diyorum ki, “E biraz önce size sordum, ‘İnsanlar neden cinsellik yaşar?’ diye, şahane cevaplar verdiniz. Kadınlar insan değil mi? Kadınlar ölsün mü? Kadınların hakkı yok mu? Hem bu erkekler kimlerle sevişiyor? Çoğunlukla kadınlarla... Ama siz bunu konuşmak dahi istemiyorsunuz. Bazen serbest çağrışım etkinliği yapıyorum. Tahtayı dörde bölüp, bir tarafına, “bakir”, bir tarafına “bakire”, diğer tarafına “cinselliği deneyimleyen erkek” ve sonuncu kutuya da “cinselliği deneyimleyen kadın” yazıyorum. Diyorum ki “Aklınıza ne geliyorsa kusun bu tahtaya!” En son ortaya çıkan tablo şu: Her dört kutuda da çoğunluk olarak olumsuz kelime var!
- Bu ne anlama geliyor?
Bu ülkede, cinsellikle ilgili hiçbirimiz için çıkış yok anlamına geliyor! Bakir olsan bir türlü, olmasan bir türlü. Bakire olsan bir türlü, olmasan bir türlü. Kazanamıyorsun asla Türkiye’de cinsellik konusunda!
- Bu röportajı okuyanların aklında en çok ne kalsın istersin?
Cinsel eğitimle ilgili bir şey kalsın bence. Eğitimin gücü. Ama bu, bizim anladığımız standardize eğitim değil tabii...
- Dijital bir çağda yaşadığımız için cinsel eğitim daha mı önem kazanıyor?
Aynen öyle! Bugün verdiğim bir eğitimde bir baba, “Mesleğinize saygısızlık etmek istemiyorum ama bize bunları kimse anlatmadı. Biz de tutun ki anlatmadık çocuklarımıza, n’olur?” dedi. Ben de dedim ki, “Siz okuldayken, elinizde iPad’iniz yoktu, laptop’unuz yoktu. Şimdiki çocukların var. Ve bu çocuklar, merak ettikleri şeyleri, öyle ya da böyle dijitalden öğreniyor. Madem öğreniyorlar, o zaman doğru ve kapsamlı bilgi sahibi olsunlar. Bizden doğru eğitim alacak ki, internette karşılaştığı şeyler, onun için sadece ikinci bir referans olarak kalacak. Çünkü dijitalde gördükleri hatalı içerikler olabilir ya da biraz ilerleyen yaşlarda porno izlemek de olabilir. Orada gördüğü şeyin ne kadar doğru, ne kadar doğru olmadığını bizim verdiğimiz eğitim sayesinde anlayacak. Mesela pornoda, “onay” diye bir şey yok. İnsanlar durup sevişmeye başlıyor. “Bu davranışa hazır mı, değil mi, kadının rolü nedir bir ilişkide, erkeğin rolü nedir” gibi çok şey orada soru işareti. Dolayısıyla sağlıklı bir cinsel eğitim temeli alırsa çocuklar ve gençler, karşılaştıkları şey dijitalde de olsa, gerçek dünyada da olsa buna çok fazla hazırlıklı oluyorlar.
- Çok ileri şeyler değil mi bu anlattıkların Türkiye için?
Hiç değil. Daha ne kadar kafamızı kuma gömeceğiz? Bir de şöyle bir gerçeği herkes atlıyor: Kapsamlı cinsellik eğitim alan çocuklar, daha geç yaşta cinsellik deneyimliyor. İkincisi, daha az partnerle birlikte oluyorlar. Ve istismara ve istenmeyen davranışlara karşı kendilerini daha iyi koruyabiliyorlar.
- Öyle miymiş gerçekten?
Evet. Hiçbir şey bilmiyor çocuk diyelim. Sevişmeyi böyle matrak güzel bir şey olarak zannediyor ve bir gün, o durumda buluyor kendini. Biriyle çırılçıplak bir odada ve elinde hiçbir ilkyardım çantası yok. Ne yapacağını bilemiyor çoğu zaman. İstemediği bir şey olursa, “Hayır” diyebilir mi bundan emin değil. “Evet” derse, iş nereye gidebilir, bundan da emin değil. Birlikte olduğu kişi güvenilir mi, değil mi, bunun muhasebesini yapmak için de elinde veri yok. Kısacası, okullarda kapsamlı cinsellik eğitimi verilmeli. Ama doğru uzmanlar tarafından!
Maskülen görünen birinin gey olabileceğini aklımız almıyor
Bizde “toplumsal cinsiyet” ve “cinsel yönelim” sürekli birbirine karıştırılıyor. Mesela, “Kız çocukları, Barbie bebekle oynar. Onlar daha yumuşak kalplidir ve daha ağlaktır” gibi bir algı var. “Uydurma” demek küçümseyici olur ama bunlar, “öğrenilen davranışlar.” Her kız çocuğu böyle değil çünkü. Dolayısıyla, şöyle durumlar oluyor: “Oğlum bana gey olduğunu söyledi!” Evet. “Ama nasıl olur, küçükken hiç etek giymezdi!” İyi de ne alakası var etekle gey olmasının! Burada bizim cinsel yönelim algımızla, toplumsal cinsiyet algımız birbirinin içine geçiyor. O zaman da her şey çorba oluyor. Maskülen görünen bir erkeğin gey olabileceğini aklımız almıyor. İlle de geyler kırıtır sanıyoruz. Otobüse ya da minibüse bindiğimizde yanımızdaki yere tüküren bıyıklı maço adamın gey olabileceğini düşünemiyoruz bile. Bal gibi olur!
Cinsel yönelim doğuştan
‘Baskıcı anne’ miti doğru değil!
* Kimliğimizi, sadece cinsel organlarımız belirlemez. Toplumsal cinsiyet var, cinsiyet kimliği var, yönelim var. Cinsel yönelim ve kimlik konusu da en çok tartışılan eğitim konularından. “Aman çocuklara bahsetmeyelim, bahsedersek merak eder, denerler ya da lezbiyen, gey olurlar algısı var!”
* Öncelikle şu konuda anlaşalım: Cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet gibi öğrenilen bir şey değil. Doğuştan geliyor. Öyle baskın anne, yoksun baba, oyuncaklardan falan da kaynaklanmıyor.
* Çocuklar, bizim gibi odun kafalı değil. Hemen anlıyorlar. Açıklama basit: “Genelde erkekler kadınlara, kadınlar da erkeklere âşık olur. Ama bazen de erkekler erkeklere, kadınlar kadınlara âşık olabilir!” Bu kadar. Bunları anlatmak çocukların yönelimini etkilemez. Ama homofobik insan sayımızı ciddi şekilde azaltır!
İkiyüzlü ahlak anlayışımız
Çocukların ve gençlerin cinsel yönelim ve kimliğe dair bir şey öğrenmesini istemeyenler, çok rahatça binlerin “i.ne hakem” diye bağırdığı maçlara çocuklarını götürüyor ama! Ee n’oldu şimdi? Bu çocuk merak etmez mi “i.ne”nin ne olduğunu? Sorar. Okulda kullanmaz mı bunu hakaret olarak? Geç kalana da, kazık atana da, kızdığına da, eşek şakası yapana da “i.ne” demez mi?
"Öğretmenim gey nedir?"
5. sınıf çocuklarından biri bana sınıfta sordu: “Öğretmenim gey nedir?” Çocuk duymuş. Aynen sana anlattığım gibi anlattım. Ama önemli bir detay daha var. Olay sadece aşk, beğenmek değil. Bu işin bir de toplumsal boyutu var. LGBTİ gençlerin intihar oranları, yaşadıkları psikolojik sorunlar, kendine zarar verme oranları daha yüksek. Yönelimleri yüzünden değil, yönelimleri yüzünden gördükleri muameleden dolayı! E bunu da anlatmak lazım. Yaşa uygun şekilde. Cevap verdim. Çocuk düşündü biraz. Sonra durdu baktı bana, “Öğretmenim, o zaman bir arkadaşımız geyse eğer, onunla daha çok sohbet etmeliyiz, ona destek olmalıyız” dedi. İşte olay bu kadar kolay çocuklarla. Bizim gibi hödük değiller!
"Anne, ben erkek olmak istiyorum!"
Yuva çağında bir kız çocuk eve gidip annesine, “Ben erkek olmak istiyorum!” diyor. Büyük bir panik hali evde! Anne neyse ki akıl edip soruyor:
“Neden erkek olmak istiyorsun?” “Çünkü ben elbise giymem gerektiği için erkeklerle dışarıda koşup oynayamıyorum, donun göründü diyorlar” diyor. Çocuğun erkek olma derdi yok aslında. Çocuk gibi çocuk olmak istiyor ama toplumsal cinsiyet rollerinde boğuluyor, el âlemin don derdinden top koşturamıyor! Çocukları kıyafet seçimlerinde biraz daha özgür bırakmak, renklere ve mesleklere göre kategorize edilmiş değil, yaşa ve gelişime göre kategorize edilmiş oyuncaklarla oynamalarına izin vermek bile, onların gelişimi ve toplumun sağlığı için o kadar çok şey fark ettirir ki...