Acil sağlık sorunu olan vatandaşlar, devlet ve şehir hastanelerine gittiklerinde uzun kuyruklarla karşılaşırken, özel hastanelerin acil servislerinde ise başta yüksek fiyatlarla, karşılaştığı belirtildi.
Türkiye'deki şehir, kamu ve özel hastaneleri gezen BirGün gazetesinden Meltem Yılmaz'ın izlenimleri şöyle:
"Acil servisin otogardan farkı yok. Devlet hastaneleri, şehir hastaneleri ve özel hastanelerin acil servislerini karşılaştırmak için ilk adres İstanbul Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin acil servisi. Adımımı atar atmaz tam bir kaosla karşılaşıyorum. Zira hastanenin acil servisinin otogardan farkı yok. Onlarca insan ayakta dikilerek veya yere çökmüş halde sıra beklerken, kavgalar da kaçınılmaz oluyor.
"Kardeşim kalçasını kırdı, 17 saattir bekliyor"
“Bu koşullarda tedavi olmanın imkanı yok” diyen Gül Deniz, “İstanbul gibi bir metropolün ortasında dahi devlet sağlık hizmeti veremiyor. Kardeşim düştü ve kalçası kırıldı. Saat 18’de buraya geldik. Röntgen, tomografi çekildi, ağrı kesici yapıldı, hâlâ hiçbir müdahale yapılmadı. Şu anda saat 11 ve hâlâ bekliyor. Doktorla muhatap olmak zor, hiçbir bilgi alamıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Şişli Etfal’de eşini bekleyen Nuran Gökalp ise bir ay önce aynı hastanenin acil servsine geldiğinde, başına gelen bir olayı anlatıyor:
“Geçen ay, hiçbir neden yokken kusmaya başladım. Gün içerisinde 4- 5 kez kustum. Bu durum bir hafta kadar sürdü ve yataktan çıkamaz hale geldim. En sonunda çok kötü oldum ve acile gittim. Neyim olduğunu sorup kağıda yazdılar ve sıra aldım. Ardından sıra bana geldiğinde, doktor yüzüme bile bakmadan, benimle tek kelime etmeden bana ilaç yazdı. Böyle bir muayene ne kadar inandırıcı olabilir?”
"Şehir hastaneleri çok büyük; bir yerde bir yere gitmek çok zor"
Ardından durağım şehir hastaneleri. Günün en tenha olması beklenen öğle saatlerinde gittiğim Adana Balcalı Şehir Hastanesi’nde, tıpkı devlet hastanelerinde olduğu gibi, acil servis kuyruğunun dışarı taştığını görüyorum. Kimi hastalar, yere serdikleri battaniyelerin üzerinde oturmuş beklerken, kimi hastalar da, içerdeki yoğunluk nedeniyle, sedyelerin üzerinde dışarıda bekletiliyor.
Burada konuştuğum Ülkü Mememenci adlı yurttaş, şehir hastanelerin devasa yapısının, özellikle acil servislerde ciddi sıkıntılar yarattığına dikkat çekiyor:
“Şehir hastaneleri çok büyük. Burada bir yerde bir yere gitmek çok zor oluyor. Biz zorlanıyorsak hastalar ne yapsın. Acil servislerde doktorun gelmesini beklerken hastamızın durumu giderek kötüleşiyor. Sağlık personelinin de suçu yok, burada iki nokta arası mesafe çok fazla. Böyle hastane mantığı olmaz. Neden böyle bir hastane yapılmış, kim için yapılmış anlayabilmiş değilim.”
İkinci durak Adana: Hastane mi, AVM mi?
Adana Şehir Hastanesi’nin acil servisinin hemen yanındaki bloğa geçtiğimde ise ilginç bir manzara ile karşı karşıya kalıyorum: Burası sanki bir hastane değil, alışveriş merkezi. Acil servislerin önünde kuyrukların oluştuğu, polikliniklerde insanların sıra için birbirleriyle kavga ettiği bu hastanede alışveriş merkezleri unutulmamış. Çeşitli giyim mağazaları ve yeme- içme şirketleri, bu hastanede şube açmış, müşterilerini bekliyor. Hastaların büyük bir çoğunluğunu dar gelirli yurttaşların oluşturduğu bu hastanede sözkonusu tablo, sağlık hizmetlerinden kar etmeye çalışan yönetim anlayışının vahşi yüzünü bir kez daha gözler önüne seriyor.
Diğer yandan hemen herkes, Adana’nın en önemli sağlık kuruluşu, Türkiye’nin en köklü eğitim araştırma hastanelerinden biri olan Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile bir kadın doğum ve çocuk hastanesinin, bu hastane için kapatılmış olmasının, çok ciddi bir yanlış olduğu fikrinde.
Üçüncü durak özel hastaneler: Özellerin vahşi yüzü
Buradan özel hastanelere geçiyorum. Ne var ki, özellerin acile servislerine gelen yurttaşların, tıpkı devlet hastanelerinde olduğu gibi, uzun kuyruklarda beklemek zorunda kaldıklarına tanık oluyorum. Ancak bu kadarla sınırlı değil. Hastaya acil durumunun sona erdiğine ilişkin taahhütname imzalatarak, hastadan fahiş ücretler talep eden özel hastaneler, olmayan hastanın yatışını göstermek, hastanın altındaki çarşafı almak, otopark ücreti için yurttaşı sıkboğaz etmek gibi uygulamalara da imza atıyor.
Hasta ve hasta yakınları açısından, özel hastanelerin acil servislerindeki en büyük sorun, kendilerine kesilen faturalar. 7 aylık bebeğini yüksek ateş sebebi ile Silivri’deki bu hastaneye getirilen Semra Çelik, acil girişli hastalardan para alınması yasak olmasına rağmen kendilerinden 200 lira alındığını, daha sonra başka bir özel hastaneye gittiğinde ise 4 gündür hastanede yatıyormuş gibi işlem görmüş olduğunu fark ettiğini anlatıyor. Bir başka değişle hastane, acil serviste hastadan para talep etmekle yetinmiyor, yatmayan hastaları yatmış gibi göstererek devletten para alıyor.
Bir başka hasta yakını Engin Yağcı, hastasını Ulus’taki özel hastanenin acil servisine götürmüş ancak ücretsiz olması gereken acil servis kayıt elemanının, hastanın durumunu sormadan kendilerinden direkt olarak 330 lira ücret talep ettiğini söylüyor. Şenol Karakoç adlı hasta yakını da, “Eşim nefes alamama şikayetiyle rahatsızlandı. Acil olarak 112’yi arayarak eşimi ambulans ile evimize en yakın özel hastaneye götürdüm. Yapılan muayenede acil serviste keyfe keder fark ücreti çıkarttılar. Sanırım oradaki acil doktorlarına acile gelen hastalara bir şekilde bir kulp bulup sarı alan yazın deniyor” ifadelerini kullanıyor. Dahası, anlatılana göre, bazı özel hastanelerin acil servisleri kullandıkları ilaç ve enjektörün eczaneden tedarik edildiğini gerekçe göstererek acil servise başvuran hastadan para istiyor.
Ancak özel hastanelerin acil servislerindeki hastaları bekleyen tek sorun kendilerinden haksız yere alınan ücretler değil. Gaziosmanpaşa’daki özel hastanenin acilindeki yakınını görmeye giden Osman Balcı adlı hasta yakını, arabasını park ettiği otoparktaki görevlinin, adeta yakasına yapışarak para istediğini, para vermeden hastaneye giremeyeceğini ifade ettiğini anlatıyor. Özel hastanelerin hastalara kestikleri faturaların yanında, otoparklarının da ücretli olmasına anlam veremediğini söyleyen Balcı, otopark ücreti için dahi rehin alındıklarını belirtiyor. Yağmur Engin adlı bir başka hasta yakını da, Vatan Hastanesi’ne sevk edilen hastasının, havanın bir hayli soğuk olmasına rağmen altından ambulansa bindirilirken altındaki çarşafın zorla alındığını anlatıyor. Engin, çarşaf ücretini ödeyeceğini söylemesine rağmen hastanın çıplak bir şekilde “prosedür gereği” sedyenin üzerinde bırakıldığına dikkat çekerek, insanların özel hastanelerde gördükleri insanlık dışı muameleye işaret ediyor.