Deutsche Welle: Aylar süren gerilimin ardından Alman ve Türk hükümetleri yeniden yakınlaşma sürecine girdi. İki ülkenin içişleri ve dışişleri bakanlıkları yeniden bilgi alışverişi yapmak istiyor. Bu dönüşüm nasıl yaşandı?
Günter Seufert: Bu dönüşüm elbette bir yandan Türkiye'nin Alman vatandaşlarının serbest bırakılması noktasında gösterdiği jestlerden kaynaklanıyor. Deniz Yücel vakasında da gelişmeler yaşanmaya başlandı. Diğer yandan da Alman hükümeti Erdoğan rejiminin o kadar da hızlı değişmediğini, aksine katılaştığını gördü. Bu da Almanya'yı, bir ülkeyle ilgili çıkarlar sözkonusu olduğu sürece her şeye rağmen işbirliği yapılması gerektiği görüşüne sürükledi. Türkiye'nin kayda değer bir süredir Alman istihbaratıyla işbirliği yapmadığını biliyoruz. Bu da ülkemizin güvenliği için bir tehlike arz ediyor.
DW: "Artık pek bir şey değişmeyecek, o zaman yeniden birlikte masaya oturabiliriz" düşüncesi bağlamında Alman hükümetinin geri adım attığını söyleyebilir miyiz?
Seufert: Doğru ifade bu mudur bilmiyorum ama bence belli bir geri adım atıştan bahsedebiliriz. Türkiye'nin kararlı tutumunun gerçekten de belli bazı sonuçları olabileceğinin düşünüldüğü bir dönem oldu. Örneğin hukuk devleti ilkelerine yeniden dönülüp olağanüstü halin kaldırılacağı gibi. Bu beklentiler belli ki gerçekleşmedi. Aksine negatif gelişmeler sürüyor. Birleşik bir Avrupa tutumu olmadığı sürece Türkiye'ye karşı elde bir koz olması mümkün değil. Kendi çıkarlarımız için Türkiye'yle tüm koşullara rağmen işbirliği yapmak gerekiyor. İran ve Mısır'la da işbirliği yapıyoruz, Afrika ülkeleriyle mülteci anlaşmaları yapmaya çalışıyoruz. Hukuk devleti bağlamında bu ülkelerin hiçbiri Türkiye'den daha iyi durumda değil.
DW: Türkiye uzun süredir Almanya'dan PKK'nın üzerine daha sert gidilmesini talep ediyor. Federal Başsavcılık açıklamasına göreyse, artık Alman makamları yasaklı örgüt PKK'ya daha sert muamele ediyor. İkili ilişkilerde yaşanan dönüşüme bu yol açmış olabilir mi?
Seufert: Bu daha ziyade Türkiye'nin, yeniden masaya oturmak amacıyla Almanların dikkatli adımlarından yararlanma çabası. Öte yandan PKK önemli bir mevzu olarak kalmaya devam edecek.
DW: Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin kötüleşmesinin temel nedenlerinden biri, Die Welt muhabiri Deniz Yücel'in tutuklanması oldu. İlişkilerin yumuşadığı şu ortamda, Yücel'in yakın gelecekte serbest bırakılması ne kadar olası?
Seufert: Bildiğimiz tek şey şu: Kısa süre içinde iddianame ortaya çıkacaktır. Hiçbir şey yapılmadan geçen ayların ardından sonunda bir şeyler oluyor gibi duruyor. Ama tabii serbest bırakıp bırakılmayacağını söylemek imkansız.
DW: Yücel Almanya ile Türkiye arasında yapılacak bir "kirli anlaşma" kapsamında tahliye olmak istemediğini açıkladı. Bu tür bir anlaşma sözkonusu mu?
Seufert: Yücel muhtemelen bu ifadesiyle silah ihracatını ima etti. Türk silah endüstrisi şu anda genişleme sürecinde ve bu süreçte Almanya'dan da parçalara ihtiyacı var. Ama Alman hükümetinin bu konuda nasıl bir tutuma sahip olduğunu bilmiyorum. AB ile Gümrük Birliği Türkiye için aynı şekilde önem taşıyor. Şu ana kadar yalnızca endüstriyel malları kapsayan anlaşmanın şimdi hizmet sektörü ve tarım ürünleriyle genişletilmesi planlanıyor. Türkiye'nin bu müzakerelerin başlamasını istiyor. Bu süreç yeniden Türkiye'deki ihale çağrılarındaki saydamlığın artırılmasını beraberinde getirebilir. Bu, genişleme anlamına geliyor.
DW: Alman hükümeti, Türkiye ile işbirliğinde öncelikli olarak güvenlik konularına odaklanılacağını söylüyor. Almanya nasıl bir rol benimsemeli?
Seufert: Önemli olan her şeyden önce Türkiye'nin nasıl bir rol benimseyeceği. IŞİD'in hüküm sürdüğü toprakları kaybetmesinin ardından çok sayıda cihatçının Türkiye sınırını geçtiğini biliyoruz. Bu, Türkiye için bir güvenlik riski teşkil ediyor. Ancak diğer yandan bu, Türkiye kimin ne yönde ülkeyi terk ettiğini açıklamadığı sürece Almanya için de bir güvenlik riski teşkil ediyor. Bu kişiler nihayetinde Avrupa ya da Almanya'ya gelebilir çünkü. Tabii Türkiye'ye de bunun karşısında Avrupalı ülkelerden bilgi aktarılıyor.
DW: Türkiye-Almanya ilişkileri 2017'de hiç olmadığı kadar kötüleşti. Peki ikili ilişkiler 2018'de ne yönde seyreder? Merkel'in Türkiye'yi ya da Erdoğan'ın Almanya'yı ziyaret etmesi olası mı?
Seufert: Bu düşünülebilir bir şey. Erdoğan eğer Fransa'ya davet ediliyorsa, er ya da geç Almanya'da da bir ziyaret gerçekleşir. Biz İran'dan konukları ya da Mısır'ın darbeyle iktidara gelen devlet başkanını da ağırlıyoruz.
Röportaj: Stephanie Höppner
© Deutsche Welle Türkçe
Dr. Günter Seufert, Berlin Bilim ve Politika Vakfı'nda (SWP) Türkiye uzmanı olarak görev yapıyor.