Politika

Türkiye, "Özgürlük Raporu"nda Madagaskar ve Irak'ın gerisinde kaldı: "Özgürlükleri boğan kapalı devre bir yapı olarak işlemeye devam ediyor"

"İfade özgürlüğü kapsamındaki açıklamalardan 'düşünce suçları' üretildi; adil yargılanma ağır ve yaygın biçimde ihlal edildi"

09 Şubat 2019 11:21

METİN KAAN KURTULUŞ

Kâr amacı gütmeyen, hükümet dışı düşünce kuruluşu Freedom House, “2019, Dünyada Özgürlük Raporu”nu yayımladı. Freedom House, rapora “Demokrasi gerilemekte” alt başlığını koydu.

Rapora göre, geçen yıl ilk kez ‘özgür olmayan ülke’ kategorisine alınan Türkiye’de özgürlük yine geriledi. 2018’de 32 puanla Suriye, Suudi Arabistan ve Venezuela gibi ülkelerin bulunduğu ‘özgür olmayan ülkeler’ kategorisine alınan Türkiye, bu sene bir puan daha kaybederek 31 puana düştü. Türkiye, bu puan ile yakın tarihe kadar işgal altında olan Irak’ın, siyaset bilimi tarafından gelişmemiş ülkeler olarak kabul edilen Madagaskar ve Mozambik’in, Rusya’nın sert ve yumuşak güç ile baskı uyguladığı Ukrayna’nın ve kuruluşundan bu yana istikrara pek de kavuşmayan Pakistan’ın bile gerisinde kaldı. Rapora göre Türkiye, Beyaz Rusya’dan sonra Avrupa’nın en az özgür olan ülkesi. Türkiye, en son olarak 2017 yılında 38 puan ile, “kısmen özgür” ülke olarak kategorilenmişti.

Freedom House, raporunda ülkeleri üç kategoride değerlendiriyor ve bir de genel skor veriyor. 3 alt kategoride 1 puan “En özgür” değerlendirilirken, 7 puan ise “En az özgür” olarak değerlendiriliyor. Türkiye hiçbir alt kategoride 3.5’in altında kalmayı başaramadı. Raporu hazırlayan kurul Türkiye’ye ‘özgürlük puanı’ kategorisinde 5.5, siyasal haklar kategorisinde 5, temel özgürlükler kategorisinde ise 6 puan verdi. Türkiye’nin toplam özgürlük notu (T24’ün notu: Ne kadar yüksek, o kadar özgür) ise yüz üzerinden 31 olarak belirlendi.

"Haber yapmanın cesaret istediği dönemlerden geçiyoruz"

Disk Basın- İş Başkanı Faruk Eren, T24’e rapor ile ilgili olarak “Türkiye'nin ‘özgür olmayan ülke kategorisi’nde olması şaşırtıcı değil. Doğru bir değerlendirme. Çünkü kamu yararını gözeten habercilik soruşturma, kovuşturma, hapis, işsiz bırakılma tehdidi ile karşı karşıya. Haber yapmanın cesaret istediği dönemlerden geçiyoruz.  Daha da kötüsü, haber alanların haberde olması gereken ilkelere karşı duyarsızlaştırılması…” dedi.

Freedom House, raporunun Türkiye ile ilgili bir bölümünde 24 Haziran genel seçimlerine yer verdi. Seçimlerin iki yıl süren OHAL süreci içinde yapıldığına dikkat çeken Freedom House, ‘anahtar muhalefet partilerinden birinin’ liderlerinin (HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ) de bu süreç içinde tutuklandığını hatırlattı. FH, raporunda seçim sonrası için ise şu ifadeleri kullandı: “Seçimlerden sonra OHAL kaldırılsa da yetkililer devlet kurumlarında çalışan insanları tasfiye etmeye, gazetecileri, sivil toplum üyelerini ve akademisyenleri tutuklamaya devam etti”. FH ayrıca “OHAL süresince ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerine mani olunduğunu” da belirtti.

"Temmuz 2018’de yürürlüğe konulan ve  OHAL ‘in yasa yolu ile üç yıl daha uzatılması anlamına gelen 7145 sayılı torba yasa, daha çok güvenlik  ve daha az özgürlük anlayışını yansıtmaktadır"

Anayasa hukukçusu ve CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, FH’nin raporunu T24’e değerlendirirken OHAL ve 24 Haziran seçimleri hakkında şunları söyledi:

‘’Rapor bir sürpriz ya da bu zamana kadar farkında olunmayan bir durumu ortaya koymamaktadır. Her gün yakıcı bir şekilde yaşadığımız olumsuzlukları yansıtmaktadır. Fakat sivil toplumun etkisiz hale getirildiği bir dönemde böyle bir rapor ve yer alan tespitler önemlidir. Özellikle demokrasi krizi rapor adı için önemli olmakla birlikte eksiktir. Zira hukuk ve demokrasi krizi şeklinde bir ifade, Türkiye’de yaşanan sorunların ne kadar esaslı olduğunu daha iyi ifade edecektir.

Türkiye’de 2015’te  İç Güvenlik Yasası ile başlayan, 2016’da  OHAL ile devam eden ve son olarak Temmuz 2018’de yürürlüğe konulan ve  OHAL ‘in yasa yolu ile üç yıl daha uzatılması anlamına gelen 7145 sayılı torba yasa, daha çok güvenlik  ve daha az özgürlük anlayışını yansıtmaktadır.

OHAL koşullarında  anayasal bilgilendirme olanağı tanınmada yapılan ve  Türkiye siyasal rejim/sistemini kaldıran Anayasa değişikliği, yine OHAL yönetimi altında oylandı. Bu süreçte muhalefet partilerine mensup  bazı milletvekilleri ve parti başkanları tutukluydu.  Benzer şekilde, Sivil Toplum Örgütü temsilcileri ve gazetecilerin tutuklu oldukları yargılandıkları veya iddianameler hazırlanmadığı için yargılanmayı beklediği bir ortam yaşandı yaşanmaya devam ediyor.

OHAL uygulamalarıyla barış talebini dile getirilen akademisyenler başta olmak üzere; KHK ek listelerinde isimlerine yer vermek suretiyle onbinlerce kamu görevlisi, kapsam, mekan ve zaman bakımından onarımı olanaksız yaptırımlara tabi tutuldu.  OHAL,  muhalefeti tasfiye aracı olarak kullanıldı ve OHAL çerçevesinde düzenleyici işlemler şeklinde alınan önlemler kalıcı hale getirildi. Seçimle gelen belediye başkanları yerine  kayyumlar atandığı gibi, 31 Mart  yerel seçimleri için aynı uygulama, “Demokles kılıcı” olarak kullanılmaktadır.

Milletvekili ve cumhurbaşkanı çifte seçimleri de OHAL ortam ve koşullarında gerçekleşti.’’

Cumhurbaşkanına hakaret suçlamaları

Freedom House’un Türkiye ile ilgili olarak öne çıkardığı bir başka konu ise “Cumhurbaşkanına hakaret suçlamaları” oldu. “Kendini ifade etme konusunda da büyük gerilemeler olduğunu ve bunun sebebinin hükümetlerin -özellikle internet üzerinden- yapılan tartışmalara dahil olması olduğunu” ifade eden FH Özgürlük raporu, Türkiye’deki “Cumhurbaşkanına hakaret suçlamalarının” buna çok iyi bir örnek olduğunu belirtti. Rapora göre Türkiye’de sadece 2017 yılında 20 bin kişi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret etmek ile suçlandı, bunlardan 6 bini yargılandı.

Faruk Eren, ifade özgürlüğünün gazetecilerin özgürlüğü ile doğrudan bağlantılı olduğunu belirtti. Eren, “Düşünmeyi engelleyemezsiniz. Ancak düşüncenin ifade edilmesini bütün baskıcı otoriter sistemler engellemeye çalışır. Gazeteciler tartışılanların, konuşulanların ifade edilmesinin köprüsü, aracısı. Bu nedenle düşüncelerin özgürce ifade edilmesi gazetecilerin-gazeteciliğin özgür olmasıyla doğrudan bağlantılı” yorumunda bulundu.

"Türkiye'de özgür olmayan sadece medya değil"

Freedom House, Türkiye için “Yabancı ülkelerde yaşayan muhaliflerini hedef alan ağırsikletlerden biri’ nitelendirmesinde de bulundu. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesini otoriter rejimlerin muhaliflerini ortadan kaldırmak için yapacaklarının bir göstergesi olduğunu ifade eden FH, raporun bu bölümünde Türkiye’yi sert bir şekilde eleştirdi. “Kaşıkçı cinayetini ön sayfalarda tutan Türkiye, son iki yılda 21 farklı ülkede 104 vatandaşını kaçırdı” ifadelerini kullanan FH, “Devletin ‘devlet düşmanları’ üzerinde baskı kurduğunu” savundu.  Raporda, Türkiye, Rusya, Çin, İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin diğer ülkelerdeki muhaliflerini taciz, sınır dışı edilmeleri talebi, kaçırma ve hatta suikast gibi yollarla hedef aldığını da öne sürdü.

Öte yandan raporun yazarlarının sözleriyle ‘’Cemal Kaşıkçı’yı ön sayfasından düşürmeyen Türkiye’’ Sınır Tanımayan Gazeteciler’den Erol Önderoğlu’na göre ‘’özgürlükleri boğan kapalı bir devre yapı olarak işlemeye devam ediyor’’. T24’e raporu yorumlayan Önderoğlu şunları söyledi:

Türkiye'de özgür olmayan sadece medya değil.  Parlamenter yaşam, yargı bunlar da özgür değil. Bilgi alma çabasındaki toplumsal kesimlere dönük tacizler de bunu görebiliyoruz. Onlarca gazetecinin mahpus olması, yüzlercesinin sanık olarak yargılanmasının dışında; tüm medya sektörünün belirli bir politik çerçevede yeniden yapılanmaya sokulduğunu da görmek zorundayız.  Sadece gazeteciler değil, dünyada gazetecilere sorunları ihbar edenlere, halk sağlığını ilgilendiren bilgeleri paylaşan  Bülent Şık gibi akademisyenlere açılan kovuşturmalar, kamu yararının yetkililerce gözetilmediğini  ortaya koyuyor. Türkiye özgürlükleri boğan kapalı bir devre yapı olarak işlemeye devam ediyor

" 'Düşünce suçları' üretildi; adil yargılanma ağır ve yaygın biçimde ihlal edildi"

2019 Dünyada Özgürlük Raporu’nda ayrıca Türkiye’nin demokratik kurumlarının (veya 3 Y: Yasama, Yürütme ve Yargı) anti-demokratik liderliğin baskısına yenildiği değerlendirmesine de yer verildi. The Economist’in yıllık olarak hazırladığı “Demokrasi Raporu”nda da Türkiye’deki kuvvetler ayrılığına dair benzer bir vurgu vardı. İki raporda da açık veya üstü kapalı olarak yasama yürütme ve yargının Türkiye’de artık doğru bir biçimde işlemediği vurgulanıyor. Birçok Avrupa Birliği liderinin de Türkiye’nin artık Kopenhag Kriterleri’ne uymadığını söylemesinin nedeni bu. Kuvvetler ayrılığı işlevsel olmayan bir ülkede demokratik sistemin “işlevsel olması” zorlaşır.

Prof Dr. Kaboğlu raporu değerlendirirken Türkiye’de ‘’adil yargılanmanın ağır ve yaygın biçimde ihlal edildiğini’’ ve gerçek bir demokratik sistemin temel taşlarından biri olan özgür basının ‘’iktidarın propaganda araçlarına dönüştüğünü belirtti:

"Son dört yılda, basın ve yayın kuruluşları, iktidarın ve özellikle Cumhurbaşkanı’nın propaganda araçlarına dönüştü.

İfade özgürlüğü kapsamındaki açıklamalardan “düşünce suçları” üretildi; adil yargılanma ağır ve yaygın biçimde ihlal edildi. Geniş bir meslek yelpazesi bundan nasibini aldı: öğretim üyeleri, gazeteciler, siyasetçiler ve özellikle avukatlar olmak üzere yargı mensupları.

Freedom House  Raporu, yaşananları ve yaşanmaya devam edenleri yalnızca belli bir boyutu ile ortaya koymaktadır.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, 24 Ocak 2019 oturumunda, “Türkiye’de siyasal muhalefet üyelerinin durumlarının ağırlaşması: Avrupa Konseyi’ne üye bir Devlet’te onların  temel haklarının korunması için ne yapmalı?” başlıklı bir metni kabul etti.

Bu metindeki saptamalar da, Türkiye’deki insan hakları sorunlarına, özellikle adil yargılanma hakkı ihlalleri bağlamında ayna tutmaktadır.’’

Türkiye'nin 'özgürlük notu' 2013'ten sonra her yıl düşüyor

Yukarıdaki grafik, bazı ülkeler için belirlenen toplam özgürlük notunun yıllar içindeki değişimlerini gösteriyor. Grafikteki noktalar şu an yönetimde olan hükümetin seçildiği yılı gösteriyor. Grafik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin erken seçim çağrısı ile son bulan Bülent Ecevit başbakanlığındaki DSP-MHP-ANAP koalisyonun hükümeti AKP’ye devrettiği 2002 yılından başlıyor.  AKP hükümetinin ilk üç yılında (T24’ün notu: Bu süreç, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başbakanlığıyla başlamış ve siyasi yasağı kalkan Recep Tayyip Erdoğan’ın görevi devralmasıyla devam etmişti) Türkiye’nin özgürlük notunda sivri bir artış görülüyor. Türkiye’nin özgürlük notu 2004 ile 2013 yılları arasında inişli çıkışlı bir grafik izlese de 60-63 bantlarında çok büyük bir değişim göstermeden devam ediyor. Türkiye’nin karnesi AKP hükümeti tarafından ‘kumpas’ olarak nitelendirilen 17-25 Aralık süreci ve Gezi protestolarının meydana geldiği 2013 yılı sonrasında sert bir şekilde düşüyor. Türkiye’nin demokrasi notu bu yıldan sonra bir daha artış göstermiyor. Güneydoğuda 52 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen ve vatandaşların genel seçimler için iki kez sandık başına gittiği 2015 yılından sonra ise Türkiye’nin özgürlük notunun asıl düşüşü yaşanıyor. 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı 2016’da da düşüşünü sürdürüyor. 

Rapordan diğer anekdotlar

FH, küresel özgürlüğün 13. yılda da geriye gittiğini belirtti. “Kayıpların” 20. yüzyılda olduğu kadar büyük olmadığını belirten FH, kayıpların düzenli olduğunu yazdı ve ekledi: Demokrasi geriliyor.

Rapora göre dünyanın en özgür olmaya ülkesi 0 puan ile yıllardır iç savaş ve dikta yönetimiyle mücadele eden Suriye. Suriye, siyasal bilimciler tarafından “Düşkün devlet” olarak tanımlanan Somali’nin bile gerisinde.

Rapora göre özgürlük noktaları en düşük olan ülkeler şöyle:

  • Orta Afrika Cumhuriyeti | 9 puan (Ülkede iç savaş var)
  • Tacikistan | 9 Puan (Kleptokrat hükümet)
  • Libya | 9 puan (İç savaş)
  • Özbekistan | 9 Puan (Polis devlet)
  • Somali | 7 Puan (İç savaş)
  • Sudan | 7 Puan (Diktatörlük)
  • Suudi Arabistan | 7 Puan (Mutlak monarşi)
  • Ekvator Ginesi | 6 Puan (Kleptokrat hükümet)
  • Güney Kore | 3 Puan (Polis devlet)
  • Güney Sudan | 2 Puan (İç savaş)
  • Eritre | 2 Puan (Polis devlet)
  • Türkmenistan | 2 Puan (Kleptokrat devlet)
  • Suriye | 0 Puan (Diktatörlük ve iç savaş)

Rapora göre ise en demokratik devletler yine Avrupa’nın en kuzeyinde yer aldı. Raporda Finlandiya, Danimarka ve İsveç’e tam puan verildi. İkinci sırada ise 99 puan ile Hollanda ve Kanada var.

“Özgürlükler ülkesi” ABD ise beklenilenin gerisinde kaldı. Trumplı ABD’ye FH sadece 86 puan verdi. FH’de raporu hazırlayan kurul, ABD demokrasisi için endişeli olduklarını belirtti.

FH raporuna göre dünyanın özgür olan ülkeleri yine azınlıkta, ayrıca verilere göre dünya bugün, 2008’de olduğundan daha az özgür. Rapora göre bugün dünya ülkelerinin %44.1’i özgür, %30.3’ü kısmen özgür, %25.6’sı ise özgür değil. Bir zamanlar Orta Doğuya “Türk modeli demokrasi” olarak batı ülkeleri tarafından örnek gösterilen Türkiye, artık dünyanın “özgür olmayan” bu dörtte birlik kısmına ait.

Raporun bir başka dikkat çeken yanı ise kapak görseli. Kapağa koyulan çizimde bir çok dünya lideri içinde “Özgürlük” kelimesinin yanmakta olduğu bir ateşin etrafında duruyor. Suudi Veliaht Prensi Bin Selman ateşe benzin döküyor, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Erdoğan ellerinde meşale tutuyorlar. Çin, Venezuela, Myanmar, İran ve Macaristan liderleri ateşi yelliyor. Diğer tarafta ise Trump tek başına ateşte şekerleme pişiriyor. Bu çizim, bu sene çokça konuşulan Trump’ın diğer dünya liderleri tarafından izole edildiği teorisine bir gönderme olabilir, ayrıca çizim Trump'ın bu çıkan 'yangın'ı kendi avantajına kullanması olarak da yorumlanabilir.


*T24'ün (editör ve yazarın)  notu: Habere katkılarından dolayı Candan Yıldız'a teşekkürler