Politika

Türkiye 'Ortadoğu Birliği'ni hayal ediyor

Arap stratejist Vahid Abdulmecid, Türkiye'nin Ortadoğu Birliği'ni kurmayı hayal ettiğini söyledi.

16 Mart 2010 02:00

T24 - Arap stratejist Vahid Abdulmecid, Türkiye'nin Ortadoğu Birliği'ni kurmayı hayal ettiğini, bu hayalin ilk halkasının da Arap doğu ülkelerinin Schengen bölgesi gibi bir sistemle bir araya getirilmesi olduğunu söylüyor.
    

Türkiye’nin Ortadoğu’daki varlığının, seksen yılı aşkın süredir bir benzeri görülmedi. Türkiye şimdi tarihine dönüyor. Ancak bunu kendi geleceği için yapıyor. Zaten bazı Arapların düşündüğünün aksine, Osmanlıcılık Türkiye’nin yeni politikası da değil.

Yeni Türkiye, İslam dünyasının genelinde değil, Ortadoğu’da küçük bir sahada hareket ediyor. Hali hazırdaki Türk politikası İran’ın yanı sıra, Arap doğu bölgesine ve özellikle Suriye ile Irak’a yoğunlaşıyor. Suudi Arabistan ve Mısır, Türk politikasının öncelikleri bağlamında ikinci sırada yer alıyor. Türkiye esasında bazı Arapların ‘Büyük Suriye’ ve ‘verimli hilal’ gibi iki proje kanalıyla birleştirmeyi hayal ettiği bölgede hareket ediyor.


Türkiye de bir Schengen bölgesi kuruyor

Türkiye'nin yeni siyasi söylemi ile amaçladığı kısa vadeli projesini Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Lübnan Başbakanı Saad Hariri ile 11 Ocak'taki görüşmesinde dile getirmişti. Davutoğlu Türkiye’nin Suriye, Ürdün ve Lübnan’la büyüyen ekonomik ve ticari ilişkilerinin, Irak’ı da içine alarak küçük bir Schengen formülüne varması isteğini dile getirmişti.

Davutoğlu bu üç Arap ülkesiyle ticaretin serbestliği ve vizelerin iptali bağlamındaki gelişmelerden bahsetti ve bu gelişmeyi aşamalı olarak başka ülkeleri de kapsayacak küçük bir ortak pazar kurmanın hazırlığı olarak gördüğünü duyurdu.

Türk Dışişleri Bakanı Irak’a ise özel bir yer ayırdı: “Irak’taki şartlar yakında iyileşince Bağdat’ın yeni sisteme katılmasını ve ticaretin etkin şekilde serbest kılınmasını umuyoruz.”

Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan’ı içine alan bu sistem, vizelerin toplu şekilde birleştirilmesini kapsamamıyor. Ancak yine de Schengen vize sisteminden çok da uzak değil. Zira bu ülkeler aralarındaki vizeleri ikili temelde kaldırdılar. Yani Suriye-Ürdün, Suriye-Lübnan, Ürdün-Lübnan arasında da vize uygulaması yok. Dolayısıyla Avrupa Schengen sistemiyle karşılaştırılması mümkün.


Suriye için de isabetli politikalar

Türkiye uzun süredir yok saydığı Suriye'yi, şimdi bölgeye ana giriş kapısı olarak görüyor. Türkiye'nin şu an attığı hızlı adımlar, bölgesel politikalarında Ankara ve Tahran'a önem veren Suriye için de isabetli oldu.

Türkiye’nin, Suriye'nin yanı sıra Lübnan ve Ürdün’le de ortak pazar tohumlarını atması, yeni dinamik politika anlayışı ve bölge ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkları çözme çabasından kaynaklanıyor. Bu yüzden Beşşar Esad’ın Suriye-Lübnan uzlaşısındaki Türk rolünden bahsetmesi de sürpriz değil. Esad, Şam ile Ankara arasında 2009 Aralık ayının son haftasında gerçekleşen Stratejik Konsey Toplantısı'nın ardından Şam’da ülkesi ile Lübnan arasındaki Türk rolünü çok az insanın bildiğini de belirtti.


S. Arabistan Türkiye'nin önceliklerinden değil

Suriye ile Suudi Arabistan arasındaki uçurum kapatılmadan, Türk rolünün bu boyutta bir başarı elde etmesi mümkün olmazdı. Gazze Savaşı sonrasında Kahire ile Şam uzaklaşırken, Şam ile Riyad arasında uzlaşının sağlanmasında Türkiye'nin rolü büyük oldu.

Suudi Arabistan, hali hazırda Türkiye'nin önceliklerinden değil. Ancak iki ülke ilişkilerinde, Kral Abdullah Bin Abdulaziz’in 2006’daki ziyaretinden itibaren büyük bir gelişme yaşandı. Bu ziyaret Suudi Kralı'nın Türkiye’ye kırk yılı aşkın bir süredir yaptığı en önemli ziyaretti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2009 Şubat'ındaki ziyareti de ilişkileri güçlendirdi. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2006’da 3,3 milyar dolar iken, 2009’da 5,6 milyar dolara çıktı. Bunun yanı sıra karşılıklı yatırımlar gelişti. Fakat bu ilişkiler Türkiye’nin Suriye, Ürdün ve Lübnan’la ilişkilerinin vardığı düzeye çıkmadı.


Türkiye, Mısır'ı da ikna etmekte kararlı

Bu durum Türk-Mısır ilişkileri için de geçerli. Mısır’ın dış politikadaki kısmi donukluğu, Türkiye ile ilişkilerinin gelişmesi için de engel teşkil ediyor. Ankara da bu donukluğun farkında ve Kahire’nin güvenini kazanmak ve Türkiye’nin Ortadoğu’ya dönüşünün Mısır’ın aleyhine olmayacağına Kahire'yi ikna etmekte kararlı.

Türkiye’nin şu an Arap politikasındaki önceliği kısa vadede Suriye, Ürdün ve Lübnan. Ardından Ankara’nın istikrar bulmasını istediği ve ilişkileri derinleştirmeye hazırlandığı Irak geliyor. Türkiye’nin Irak’a ilgisi, sadece İran’ın bölgedeki nüfuzunu dengeleme isteği değil, aynı zamanda Suriye, Ürdün ve Lübnan’la kurmakta olduğu sistemi tamamlama azminden kaynaklanıyor.


Türkiye kendini barışa götürecek ülke olarak görüyor

Tahran, Irak’ın bir zamanlar Safevi İran ile Osmanlı Türkiye arasında şiddetli çekişmenin konusu olduğunu unutmadı. Bu tarih Ankara’nın da hafızasından gitmedi, ancak Türkiye geleceğe yeni bir pencereden bakıyor. Bu bakış açısı kanalıyla rolünü, bölgenin ibresini savaş ve yıkıma değil, barış, inşa ve kalkınmaya götürecek ülke olarak görüyor.

Yeni Türk politikasının hedefi bu. Şu ana kadar ki göstergeler, Türkiye’nin iç içe politikalar yürüttüğünü ifade ediyor. Bu halkaların en önemlisi Arap Maşrık (Doğu) ülkeleri ve Irak halkası. İran’ın bu halkaya katılımının zorluğunu dikkate alan Türkiye, Beşşar Esad’ın belirli aralıklarla Şam, Ankara, Tahran ve Bağdat’ı içine alan ‘dörtlü birlik’ etrafında sunduğu fikri destekliyor. Sonrasında ise Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerini ve Mısır’ı içine alan halka geliyor ancak bu halkanın ipuçları şu ana kadar Türk söyleminde net şekilde görülmüyor.


Türkiye'nin Ortadoğu Birliği'nin bir parçası

Bu halkalar Türkiye’nin ‘Ortadoğu Birliği’ çerçevesinde bölgenin geleceği için hayal ettiği tablonun bir parçasıdır. Ortadoğu Birliği hala kapalı ve uzun sürede böyle kalacak gibi.

Ankara’nın yeni politikasında en fazla belirginlik kazanan husus Suriye, Ürdün ve Lübnan’la ticari ekonomik birlik düşüncesi olsa da soru şu: Acaba Türkiye, devamlı çekişme içindeki bu üç ülkenin bulunduğu Arap Maşrık bölgesini birleştirebilir mi?