Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye ilişkin hazırladığı 2014 yılı İlerleme Raporu Türkiye kamuoyunun gündeminde kendine fazla yer bulmasa da Gezi olayları ve yolsuzluk operasyonlarına ilişkin eleştirileri ve çözüm sürecine verdiği destek ile dikkat çekti. Rapora ilişkin Ankara'dan yapılan ilk açıklama ise AB Bakanı Volkan Bozkır'dan geldi. Bozkır, raporun "objektif ve dengeli" olduğunu belirterek, "Her zaman olduğu gibi bu yıl da raporun içinde yer alan haklı ve makul eleştirileri dikkatle not edeceğiz" diye konuştu.
Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin en soğuk dönemini geçirdiği bu dönemde yayınlanan raporu Deutsche Welle Türkçe Servisi'ne değerlendiren uzmanlar ise, raporun ilk yazıldığı 1998'den beri çıkan en sert rapor olduğuna dikkat çekerek, AB'nin dile getirdiği eleştirilerin Türkiye gündeminde yeterince tartışılmadığına vurgu yaptı.
'1998'den beri en kötü rapor'
Deutsche Welle Türkçe Servisi'ne konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Aktar, raporda 20 kez “ilerleme yok”, 16 kez “endişeliyiz” ve 8 kez “ciddi endişe” ifadesi bulunduğuna dikkat çekiyor. Raporda dengeli ve siyasete tahvil edilmeyecek bir dil kullanıldığına dikkat çeken Cengiz Aktar, “AB açıkça, Türkiye normlarımıza uyarsa müzakereler devam eder, diyor. Yani aslında şu anda müzakereler bir yere gitmiyor” diye konuşuyor. Söz konusu raporun ilk yayınlanmaya başladığı 1998'den bu yana en kötü rapor olduğuna vurgu yapan Aktar, “Türkiye, AB ile müzakerelere başlayalı beri 10 yıl geçti. Buna karşın pek çok fasılda ya ilerleme yok ya da çok az bir ilerleme var. Bu Türkiye açısından utanç verici bir durum” diyor.
'Türk kamuoyu ve hükümet rapora ilgisiz'
Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (AVKAD) Kurucu Üyesi Dr. Can Baydarol da 2014 İlerleme Raporu'nda beklenen eleştirilerin yapıldığını, Gezi olayları ve 17 Aralık operasyonundan sonra bu tür eleştirilerin şaşırtıcı olmadığını belirtiyor. Özellikle son dönemde Erdoğan ve Merkel arasındaki siyasi gerilimin de rapora rengini verdiğini öne süren Baydarol, “Zaten bir süredir AB kulislerinde Türkiye'ye yönelik olarak ‘Önümüzdeki 5-6 yıl bu işi unutun' şeklinde bir söylem olduğunu biliyoruz” diyor. Raporda mümkün olduğu kadar diplomatik bir dil kullanıldığını ve eleştirilerin yanında övgüye de yer verildiğini kaydeden Baydarol, “İşin vahim tarafı, müzakere süreci uzadıkça bu raporlar Türkiye'de önemini kaybetti. Türkiye'de artık kamuoyu da hükümet de AB'nin görüşlerini kâle almıyor” diye konuşuyor.
'AB, Türkiye'nin ilgisizliğinden ders çıkarmalı'
Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mensur Akgün ise Avrupa Birliği'nin büyük oranda objektif bir Türkiye fotoğrafı çektiğini ifade ederek, “AB, Türkiye'nin ilerlediği alanları da sorunlu olduğu alanları da net bir şekilde tespit etmiş. Bundan sonra AB Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı raporla ilgili gereken mesajı alacaktır" diyor. 2014 yılı İlerleme Raporu'na ilişkin en dikkat çekici noktanın Türkiye kamuoyunun rapordaki tespit ve uyarılara ilgisiz kalması olduğuna işaret eden Akgün, “Eskiden olsa böyle bir rapor Türkiye'de kıyamet koparır, çok tartışılırdı. Şu an ise Türkiye'de insanların raporu umursamaması çok üzücü” diye konuşuyor. Türkiye'nin hem IŞİD hem Kürt sorunu gibi ağır problemlerle uğraştığı bir dönemde, Kıbrıs sorunu nedeniyle de AB'den uzaklaştığını dile getiren Mensur Akgün, “Kıbrıs nedeniyle kilitlenen 13 fasılın kimse üstüne gitmiyor. Raporda kuşkusuz Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin yanında duran bir bakış var. Kıbrıs meselesinde ilerleme yolu açılmazsa AB ile ilişkiler askıda kalmaya devam edecek. AB'nin de Türkiye'deki bu ilgisizlikten ders çıkarması gerekiyor” değerlendirmesinde bulunuyor.