Dünya

'Türkiye felaketin eşiğinde'

İngiliz The Times gazetesi, bugünkü başyazısında, Ankara'da "Balyoz Darbe Planı" soruşturmasıyla ilgili olarak yaşanan gerilime değindi.

01 Mart 2010 02:00

T24 - İngiliz The Times gazetesi, bugünkü başyazısında, Ankara'da "Balyoz Darbe Planı" soruşturmasıyla ilgili olarak yaşanan gerilime değindi.

The Times gazetesi, “Ankara ile ordu arasındaki mücadelenin bir felakete yol açabileceği” görüşünü dile getirdiği yorumda “Recep Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu ılımlı İslamcı hükümet ile ordu arasındaki mevcut mücadele, bir darbeyi provoke ederse veya siyasi yada dini şiddeti kışkırtırsa eğer, Batı için, bölgesel istikrar için ve bu yükselen ekonomik güce dair umutlar için kayıplar, hesap edilemez” görüşünü de dile getirdi.

Türkiye’de yaşanan son gerginlikler, Batı’da kaygı uyandırmayı sürdürüyor. The Times gazetesi, “NATO’nun direği, Avrupa Birliği’nin potansiyel üyesi ve Ortadoğu’da Batı’nın stratejik müttefiki Türkiye, bugün bir felaketin eşiğinde” diye yazdı.

İngiliz The Times Gazetesi, Türkiye’deki son gelişmeleri değerlendirdiği yorumda “Ankara ile ordu arasındaki gerginlik, bir felakete yol açabilir” spotunu kullandı.


“Türkiye, Batı ve bölgesel istikrar için kayıplar hesap edilemez"

Gazete “NATO’nun direği, Avrupa Birliği’nin potansiyel üyesi ve Ortadoğu’da Batı’nın stratejik müttefiki Türkiye, bugün bir felaketin eşiğinde” diye yazdı. Gazete şöyle devam etti:

“Recep Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu ılımlı İslamcı hükümet ile ordu arasındaki mevcut mücadele, bir darbeyi provoke ederse veya siyasi ya da dini şiddeti kışkırtırsa eğer, Batı için, bölgesel istikrar için ve bu yükselen ekonomik gücün umutları için oluşturacak kayıplar, hesap edilemez.”

Gazete, “ılımlı kılıfla olsa da siyasi İslam’ın, demokrasi, devlet otoritesi ve laik kurumlarla bağdaşıyor mu?” sorusunun sadece Türkiye için değil, ancak tüm İslam dünyasındaki ülkeler için kritik önem taşıdığını da vurguladı.


“Erdoğan-Başbuğ görüşmesine rağmen korkular sürüyor"

Gazete, eski komutanların serbest bırakılmasından sonra gerilimlerin bir ölçüde azalmış olduğu ancak Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğu arasındaki görüşmeye rağmen, “korkular ve söylentiler”in hala devam ettiğini, borsanın düştüğünü, “sosyal ve siyasi bölümlerin sertleştiği”ni de yazdı.

AKP’yi, ordu için beklenenden “daha çetin bir meydan okuma” oluşturduğu görüşünü de dile getirdiği yorumda askerler, yargı ve birçok Türk aydının, AKP konusunda ciddi kuşkularının bulunduğunu da belirtti.

The Times, AKP’nin de ordunun hala kendisini devirmeye yönelik komploları kurmayı sürdüğüne inandığını da kaydederek ordunun yeniden bir darbe girişiminde bulunması halinde kendisinin yurt dışında izole bulabileceğini belirtikten sonra şu yorumu da yaptı:

“Bu, Erdoğan’ın kazanması gereken bir mücadeledir. AB adayı bir ülkede ordunun sivil mahkemelerde yargılanmaması, politika üzerinde vetosunun olması, Kıbrıs’ta bir çözümü bloke etmesi veya hükümete gözdağı vermesi kabul edilemez. Ancak Sayın Erdoğan, öfkeli ordunun, Türkiye’yi, darbe komplocularının yaratmak istedikleri gibi görünen kargaşaya sürüklememesini engellemek için nabza göre şerbet vermesi, sabırlı ve kararlı olmalı.”
Yazının tam metni şöyle:

"NATO'nun direklerinden biri, Avrupa Birliği'nin potansiyel üyesi ve Batı'nın Ortadoğu'daki stratejik müttefiki olan Türkiye, bugün bir felaketin eşiğinde. Eğer Recep Tayyip Erdoğan'ın ılımlı İslamcı hükümeti ile ordu arasındaki halihazırdaki mücadele bir darbeye yol açar veya siyasi ve dini şiddete neden olursa, Batı'nın bölgesel istikrar ve bu yeni gelişen ekonomik güce dair umutları anlamındaki kaybı hesap edilemez. Sadece Türkiye için değil, Müslüman dünyadaki ülkeler için de tehlikeye düşen kritik önemdeki şey şu: siyasal İslam, ılımlı bir kılıf içinde olsa bile, demokrasi, devlet otoritesi ve laik kurumlarla uyumlu olabilir mi?

Gerilim, darbe planı iddiasıyla sorgulanmak üzere gözaltına alınan üç komutanın serbest bırakılmasından beri hafiften yatıştı. Ama Başbakan'ın Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile yaptığı kriz görüşmesine ve gerilimi 'anayasal düzen içerisinde' çözme yönündeki ortak vaatlerine rağmen, korkular ve söylentiler ülkeyi hala kasıp kavuruyor. Borsa düştü. Sosyal ve siyasi bölünmeler sertleşiyor. 14 kişinin daha gözaltına alınmasıyla askeri gözaltıların sayısı neredeyse 40'ı buldu. Ve Türkler şimdiye dek sivil yetkililerin fiilen dokunamadığı görevdeki askerlerin camilerin bombalanması, şiddet olaylarının kışkırtılması ve Yunanistan ile bir karşılaşma sahnelenmesi planlarıyla (ki bu planlar tuhaf oldukları kadar sarkastik de görünüyor) suçlandıklarını görerek hayrete düşmüş durumda.

İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ile silahlı kuvvetler arasındaki güç gösterisi, AK Parti'nin 2003'te iktidara gelişinden beri demleniyordu ve her iki taraftaki köklü düşmanlıklarla körüklendi. Ordu kendisini uzun zamandır laik devletin koruyucusu olarak görüyor ve 1960'tan beri Kemalist geleneğin altını oyduğuna inandığı hükümetleri devirmek üzere dört kez müdahale etti. Ancak AK Parti, dişli çıktı. AK Parti, alenen ılımlılığı benimseyerek kurnaz Erdoğan'ın liderliğinde ekonomik anlamda ehil, gecikmiş sosyal reformları yerine getirme taahhüdüne bağlı, AB'ye üyelik müzakerelerinin açılması için çabalamakta etkili ve geçmişin yolsuz ve başarısız hükümetlerinden çok daha popüler olduğunu kanıtladı. Bununla birlikte ordu yasal kurumlar ve çok sayıda Türk aydınla birlikte, eleştirel sesleri ve gazeteleri bastırarak ve ilk kez muhafazakar ve milliyetçi silahlı kuvvetlerin rolünü ve gücünü sınırlamaya girişerek gizlice İslami bir gündemi takip ettiğini söyledikleri partiye derin bir şüpheyle bakıyor.

AK parti ordunun hala iktidarını devirmeyi planladığına inanıyor. İki yıl önce Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle ilgili olarak yaşanan gerilimin ardından Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi kapatma ve Başbakanı ve partililerini siyasi yasaklı ilan etme girişimi geldi. Erdoğan erken seçim çağrısı yaparak ve seçim sonucunda yüksek sesli bir onay kazanarak generalleri engelledi. Ordu, eğer şimdi bir kez daha demokratik yollarla seçilmiş bir hükümeti devirmeye kalkarsa kendisini ülke dışında yalnız ve ülke içinde de kuşatma altında bulur.

Bu Erdoğan'ın kazanmak zorunda olduğu bir mücadele. AB adayı bir ülkede ordunun sivil mahkemelerde yargılanmaması, politika üzerinde vetosunun olması, Kıbrıs’ta bir çözümü bloke etmesi veya hükümete gözdağı vermesi kabul edilemez. Ancak Sayın Erdoğan'ın, öfkeli ordunun, Türkiye’yi, darbe komplocularının yaratmak istiyor göründüğü kargaşaya sürüklememesini engellemek için nabza göre şerbet vermesi, sabırlı ve kararlı olması gerekecek."