Gündem
BBC Türkçe

Türkiye, Donald Trump'tan ne bekliyor?

Obama'nın başkanlığının son döneminde Washington'la sıkıntılı bir dönem geçiren Ankara, Trump'ın başkanlığı dönemine iyimser bakıyor

10 Kasım 2016 09:44

Donald Trump'ın ABD başkanlık seçimlerinde rakibi Hillary Clinton'ı alt ederek ülkenin yeni başkanı olması, bütün dünya gibi Türkiye'de de günün ilk saatlerinden itibaren en çok konuşulan ve tartışılan haber haline geldi.

Türkiye'den iyimser açıklamalar da dile getirildi ve başta Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere hükümet yetkilileri özellikle Fethullah Gülen'in iadesiyle ilgili taleplerini bu kez Trump'a seslenerek yinelediler.

Peki Trump'ın başkanlığı ile birlikte gelen Türkiye-ABD ilişkilerine dair beliren Ankara'daki iyimserliğin nedeni ne? Bu iyimserlik gerçekçi mi?

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan analistlerin bir kısmı bu iyimserliği paylaşırken, bir kısmı da bu tür bir beklentinin gerçekçi olmadığı görüşünde.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nda (SETA) koordinatör yardımcısı olarak çalışan ve uluslararası ilişkiler alanında öğretim üyeliği yapan Prof. Muhittin Ataman, Trump ile birlikte bir süredir hayli soğuk olan Türkiye-ABD ilişkilerinin olumlu bir noktaya evrileceğini düşünenlerden.

Ataman bu iyimserliği çarpıcı bir cümleyle özetliyor: "Bu iyimserliğin birinci nedeni bir önceki yönetimdir."

Obama'nın başkanlık görevini sürdürdüğü 8 yıl boyunca iki ülke arasındaki ilişkilerin kısa bir süre haricinde sorunlu olduğunu belirten Ataman, bunların başında Fethullah Gülen'in iadesi konusunun ve ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerle kurduğu ilişkinin olduğunu vurguluyor.

 

Ataman Hillary Clinton'ın, Obama'nın çizgisini sürdürme vaadinde bulunduğunu hatırlatarak, "Türkiye'de FETÖ'yü muhafaza eden Clinton yönetimi başa gelmesin de kim olursa olsun noktasına geldik. Evet, bir belirsizlik durumu var. Bu doğru ama şu anki belirli durum, olumsuz bir durumdur. Türkiye siyaset yapıcıları da, kamuoyu da belirsiz durumu, o olumsuz belirli duruma tercih ediyorlar. Trump lehine bir kanaat söz konusu" diyor.

Ancak genel anlamda değerlendirmesini "hem risk hem belirsizlik var" diyerek özetliyor.

Trump'ın politikalarına yönelik beklentisini ise, "Türkiye'nin iç siyasetiyle daha az uğraşan bir ABD bekliyorum. İkincisi Suriye'nin kuzeyinde bir güvenli bölgeden yana olduğunu söylemişti. Bu da bizim lehimizedir. İran'a karşı bir tutumu var. Türkiye ile ilişkileri geliştirip İran ile ilişkilerin soğumasını bekliyorum. Siyasetten ziyade ekonomiye vurgu yapıyor. Bu olacaksa bu da Türkiye açısından olumlu. Ben yakın dönemde Türkiye ile ABD ilişkilerinde bir iyileşme olmasını bekliyorum" diye açıklıyor.

ABD'nin İran ile ilişkilerinin hangi merhaleye geleceği sadece bölge ülkelerini değil, Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor kuşkusuz. Ancak Ataman'ın Türkiye açısından olumlu olacağını değerlendirdiği ABD-İran ilişkilerinde muhtemel bir kötüleşmeyi, bir başka analist Sinan Ülgen "güvenlik riski" olarak yorumluyor.

Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, İran ile Obama döneminde yapılan nükleer anlaşmanın ilga edilmesi halinde Orta Doğu'da büyük bir güvenlik sorunu doğuracağını öngörüyor.

Sinan Ülgen'e diğer başlıklarda değerlendirmelerini sorduğumda ise, "Trump'ın kayıtsız şartsız İsrail desteğinin de zaman içerisinde burada yansımaları olacağını düşünüyorum" diyor.

Bunun yanı sıra Trump'ın demokratikleşme adımlarını öne alan bir lider olmamasından dolayı, Türkiye ile ilişkilerinde de demokrasinin önemli bir madde olmayacağını öngörüyor.

Ayrıca Gülen'le ilgili süreç konusunda da iyimser olmadığını belirten Ülgen, "Trump yönetimindeki ABD'nin Gülen konusunda daha net tavır sergileyeceği konusunda bir kanaat var. Bunun o kadar net olmayacağını düşünüyorum. Trump yönetimi, Obama veya olası Clinton yönetimine oranla daha net bir tavır sergileyebilir. Ama özellikle iade konusunda yargı son sözü söylüyor. Yargı bakımından bunun bir değişiklik getirmeyeceğini düşünüyorum" diyor.

Bu konuda Al-Monitor'da yazan gazeteci Semih İdiz de Ülgen ile aynı görüşleri paylaşıyor ve Türkiye'deki iyimserliğin önemli nedenlerinden birinin Gülen'in iadesi ihtimali olduğuna katılıyor. İdiz, "Trump da sonuçta bir kararla Gülen'i Türkiye'ye gönderemez. Onun da en fazla söyleyeceği mahkemelere bırakılmış bir iş. Kanıtlarınızı verin diyecektir" diyor.

Peki ya Suriye'de Kürtlerle ilgili yeni bir tutum alır mı Trump? İdiz, bu konuda da temkinli.

"Orada ABD'nin liderliğinde önemli bir operasyon yürütülüyor. Bunlar yürütülürken, sırf Türkiye'yi memnun etmek için dereyi geçerken at değiştireceğini sanmıyorum. Suriyeli Kürtlere yönelik oldukça lütufkar açıklamaları da var. Bu iki konudaki politika değişmeyecektir. Bunlar ABD'nin devlet politikası olarak gelişti. Trump geldi, ABD ile ilişkiler düzelecek diye düşünüyorlarsa farklı bir güne uyanacaklar."

Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Ahmet Kasım Han da belirsizlik hususunu vurguluyanlardan. Han, bu durumda birkaç senaryonun geçerli olabileceğini söylüyor. Bunların arasında olumlu ve olumsuz senaryolar mevcut.

"Şu an hiçbir şey kesin değil. Trump kapalı bir kutu" görüşünü dile getiren Han, Trump ve Erdoğan arasındaki ilişki bazında bazı ihtimallerden bahsediyor.

Han, iki liderin "elektriği tutarsa" buradan Türkiye lehine bir sonuç çıkabileceğini söylüyor:

"Trump insan ilişkileriyle meseleleri götürmeyi seven bir adam. Pragmatik bir iş adamı. Bu özellikleriyle bizde de karar verici olarak karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bulduğu her durumda, eğer iki liderin elektriği tutarsa, kolaylaştırıcı etki oluşabilir."

Han'ın dikkat çektiği bir diğer senaryo ise Obama yönetimi ile süregelen ilişkilerdeki değişiklik ihtimali.

Ancak burada Trump'ın keskin kişiliğinin getirdiği riske de dikkat çekiyor Han, "Trump'ın da kendi kişisel refleksleri bakımından, kendine odaklı bir adam olduğunu ve meseleleri kolaylıkla iktidar sorununa dönüştürebileceğini düşünürsek ve bunu sürekliliğin getirdiği öngörülebilirliğin bu dönem ortadan kalkabileceği gerçeği ile özdeşleştirirsek, burada bir riskin olduğunu söylemek lazım" diyor.

Trump'ın Müslüman karşıtı söylemlerinin kendi ülkesinde yaşayan veya kendi ülkesine göç etmek isteyen Müslümanlarla ilgili olduğunu söyleyen Han'a göre, Trump'ın kadrosunun henüz belli olmaması Türkiye için bir "hamle fırsatı" yaratıyor.

Son olarak ise ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerde en az değinilen konulardan birine dikkat çekiyor. Trump'ın, Türkiye açısından bir dezavantaj yaratması öngörülen Trans Pasifik ve Trans Atlantik anlaşmalarına karşı olduğunu hatırlatarak bu anlaşmaların gerçekleşmemesinin Türkiye'ye olumlu yansıyacağını belirtiyor.

Trump'ın, Türkiye-ABD ilişkilerinde bundan sonra ne olacağına dair, bardağın dolu tarafını görenler ile boş tarafına bakanlar söz konusu. Durumun belirsizliği de değerlendirme yapanlara geniş bir alan sağlıyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir