Çevre

Türkiye doğasına yönelik 10 tehdit

Doğal yaşam alanları ve ekosistem tüm dünyada hızla bozuluyor, dönüşü olmayacak biçimde tahrip ediliyor.

05 Haziran 2011 03:00

T24 - Doğal yaşam alanları ve ekosistem tüm dünyada hızla bozuluyor, dönüşü olmayacak biçimde tahrip ediliyor. 5 Haziran Dünya Çevre Günü, Türkiye'deki tehlikeleri hatırlatmanın tam zamanı.

Türkiye doğasına yönelik 10 tehdit

1. HİDROELEKTRİK SANTRALLER VE BARAJLAR

Önemli Doğa Alanları’nın tehdit grafiğinde HES’ler ve barajlar ilk sırada yer alıyor. Yaşamın temel kaynağı olan suyun doğadan alınması, su etrafında şekillenen tüm canlı yaşamını tehdit ediyor. Türkiye’de son 10 yılda verilen sayısı 2 binin üzerinde olan HES projeleri hayata geçirildiği takdirde Anadolu’da akan tüm dereler, borular ya da tünellere hapsedilmiş olacak. Bunun sonucunda, Türkiye’nin zengin doğası geri dönüşü olmaksızın tahrip olacak. Aynı şekilde büyük nehirler etrafında var olan canlı yaşamı ve Hasankeyf, Allianoi gibi eşsiz alanlar da barajlar tarafından yok edilecek.

2. SULAMA KURUTMA

Son 50 yılda yok edilen sulak alanlarımızın büyüklüğü, Marmara Denizi’nin büyüklüğünü geçti. Yani 1960’lı yıllardan bu yana sulak alanlarımızın yüzde 40’ını kaybettik. Yanlış su politikaları yüzünden dünya çapında öneme sahip Seyfe Gölü, Eşmekaya ve Hotamış Sazlığı gibi sulak alanlarımızın yerinde artık çorak araziler uzanıyor. Ayrıca Türkiye’nin en büyük ikinci gölü Tuz Gölü de yok olmak üzere.

3. DOĞA GÖZETİLMEKSİZİN PLANSIZ TURİZM

Doğallığını koruyan bakir kıyılar, el değmemiş makilik ve ormanlık alanlarla koylar, nesli azalan birçok canlı türüne ev sahipliği yapıyor. Kıyı alanları ve bakir koyların 2. konutlaşmaya, otel inşaatlarına açılması, bunları gerçekleştirmek için yeni yollar yapılması veya mevcut yolların genişletilmesi, ‘plansız’ turizm anlamına gelmekte. Doğa ve biyolojik çeşitlilik hesaba katılmadan sadece kağıt üstünde planlama yapmakla bir turizm stratejisi oluşturulamayacağı çok açık. İlgili resmi kurumların, doğa ve biyolojik çeşitlilik gözetmeden yaptıkları turizm geliştirme planları, son kalan doğal alanlarına ve biyolojik çeşitliliğe zarar vereceği gibi, yerelde geçimini sağlayan insanların doğal kaynaklarının da insanların ellerinden alınmasına neden olacak.

4. PLANSIZ YAPILAŞMA

Sosyal ve ekolojik maliyeti göz ardı edilerek planlanan ve şehirlere daha büyük göç dalgalarının gelmesine yol açan otoyol, köprü ve konut projeleri, hem karbon salınımını artırmakta hem de Anadolu’yu insansızlaştırarak binlerce yılda oluşan doğal dengeyi altüst etmekte. 3. köprü, Kanal İstanbul projesi, Karadeniz Sahil Yolu gibi projeler nesli küresel ölçekte birçok canlı türünün yaşam alanlarını tehdit ediyor. Ayrıca bu yatırımlar, plansız kentleşmeyi de tetikleyerek 2B denen orman alanlarının önemli ölçüde tahrip olmasına yol açmakta.

5. PLANSIZ MADENCİLİK

Dağlarımız, son 10 yılda verilen 40 binden fazla maden ruhsatıyla maden şirketlerine tahsis edildi. Plansız madencilik birçok canlının yaşam alanını yok etmekle birlikte birçok yerde insan yaşamını da tehdit ediyor.

6. AŞIRI OTLATMA

Önemli Doğa Alanları’nda yaşayan hayvan sayısının alanın taşıma kapasitesinin üstünde olması, bitki varlığı ve çeşitliliğinin zarar görmesine neden oluyor. Bunun doğa açısından en önemli sonucu ise artan erozyon ve üst toprak kaybı.

7. YASADIŞI AVCILIK VE AŞIRI HASAT

Ülkemizde nesli tehlike altındaki türlerin avı ve toplanması yasalarla düzenlenmesine rağmen bu yasalar ilgili kurumlarca hakkıyla uygulanmamakta. Bunun sonucunda birçok canlı türünün gelecekteki varlığını tehdit altında.

8. KİRLİLİK VE KİRLİ ENERJİ

Sayıları her geçen gün artan termik santrallere bir de nükleer santral projeleri eklenmiş durumda. Bu enerji politikası, tüm canlı yaşamını tehdit etmekle birlikte insanın da bir parçası olduğu doğanın geleceğini ipotek altına almakta. Termik santrallerden salınan sera gazları, küresel iklim değişikliğinin en önemli nedenlerinden. Aynı zamanda termik ve nükleer santrallerden doğaya bırakılan soğutma suyu, bölge ekosistemi üzerinde yıkıcı etkilere sahip. Evsel, kentsel ve sanayi atıkları da etkili oldukları bölgede canlı yaşamını olumsuz etkiliyor.

9. TARIMSAL YOĞUNLAŞMA

Yakın zamana dek kendi kendine yetebilen nadir toplumlardan biriyken, yanlış tarım politikaları nedeniyle yediğimiz ekmeğin buğdayını bile ithal eder hale geldik. Yanlış tarım politikaları sonucunda doğduğu topraklarda doyamaz hale getirilen köylü nüfusun kırsal alanlardan şehre göç etmesiyle insansızlaşan topraklarımız, GDO’lu tohumlara ve rant peşindeki büyük tarım şirketlerine terk edildi.

10. YANLIŞ AĞAÇLANDIRMA

Doğal dağılım alanı sınırları dışında yöreye uygun olmayan ve kimi zaman istilacı türlerle (Yalancı akasya, kokar ağaç vb.) yapılan bitkilendirme çalışmaları, bölgenin doğal yapısını bozarak yöreye özgü canlı türlerinin yaşam alanlarına tehdit oluşturuyor. Sulak alanlara ekilen okaliptus ağaçları, bozkır ekosistemine ekilen ibreli hatıra ormanları, bölgeye özgü canlıların yaşam alanlarını yok ediyor.