T24 - Radikal gazetesi yazarı Ezgi Başaran, 7 ilde eş zamanlı yapılan KCK operasyonunda gözaltına alınan gazetecilerinden sonra yaşadığı duyguları yazdı. Başaran, "Kürt-Türk sosyalist 38 gazetecinin gözaltına alındığını duyunca... Kaldım, yine. Türkiye Cumhuriyeti sınıfında kaldım" dedi.
Başaran'ın, Radikal'de "Benim suçum, yine kaldım" başlığıyla yayımlanan (21 Aralık 2011) yazısı şöyle:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin beş yıllık başkanı Jean-Paul Costa “Türkiye’den yapılan şikâyetler, geçen yıl 6 bin iken bu yıl 9 bine çıktı.
Özellikle uzun tutukluluk süreleri, ifade ve basın özgürlüğü konusunda Strasbourg’a şikâyet yağıyor.
İhlalde Rusya’nın ardından 2. sıradasınız” demesine rağmen...
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, KCK operasyonlarının devletin Kürt sorunuyla baş etme stratejisi (entegre strateji) olduğunu açıklamasına rağmen... Sabahın köründe 7 ilde KCK operasyonu yapıldığını, Kürt-Türk sosyalist 38 gazetecinin gözaltına alındığını duyunca... Kaldım, yine. Türkiye Cumhuriyeti sınıfında kaldım.
Oha!
Pes!
Yazıklar olsun!
Ne? Hay!..
Ah be!
En çok kullandığım kısa ünlemleri dinlediniz. Tamamen benim suçum. Lafım bitmemeli. Şaşırmamalıyım. Ama bitiyor. Ve şaşırıyorum.
Layıkıyla bir Türkiye Cumhuriyeti uzmanı olamamışım. Demek ki olamamışım. Okuduklarımı anlamamışım. Duyduklarımı, gördüklerimi insan doğasının savunma mekanizmalarına kurban vermişim. Acaba başka bir eksiğim daha var mı?
Astrofizikçi olmak için 26 bin 800 saat gerekiyor.
Mükemmel bir aşçı olmak için 13 bin 440 saat, iyi bir sporcu için 9 bin 600 saat lazım. Bir beyin cerrahı oldum işte, diyebilmek için 42 bin 240, evrensel normlarda bir hukukçu için 13 bin saat tecrübe şart.
Ekonomist için 26 bin 880 saat;
Bilgisayar programcısı için 15 bin 360 saat;
Tam bir yogi için 700 saat...
Çalışmak, okumak, kafa patlatmak lazım.
Bana ne lazım?
30 yaşındayım. Ne eder? 262 bin 800 saat. Bu memleketi anlamak için harcadığım zamanın onda birinde astrofizikçi, altıda birinde bir beyin cerrahı olabilirdim. Bunları olamadığım gibi... Bu ülkeye, bir beyne ya da gökcismine bakacağım şaşkınlıkta bakabiliyorum. Dolayısıyla lafım bitiyor. Benim suçum.
Belki de Bülent Ortaçgil-Leman Sam’ın sesinden konuşmak lazım: “Aman Kaptan, al beni götür denizlere/Ne yârdan ne serden diyenlere sözümüz yok/ Yolculuk ne zaman?/ Aman Kaptan, sıkıldık buralardan/ Usandık limanlardan, bıktık beklemekten, yolculuk ne zaman?/ Bilinmezden korkmayız, faltaşı gözlerden/ Yolculuk ne zaman?”
NOT 1: Haklı olarak gazeteciliği tehlikeli bulup, saydığım mesleklerden birini seçmek isteyen gençler, bu rakamları bir gelecek planı olarak referans alabilir. Hepsi doğrudur.
NOT 2: Rakam demişken... Dün gözaltına alınan gazeteciler ve AİHM’ye yapılan şikâyet sayısı da doğrudur. Hani inanması güç olur diye vurgulayayım.