T24 - Geçtimiz 1 Mayıs’ta sol gruplar arasındaki türbanlı kadınların sayısı önceki 1 Mayıs’lara göre daha fazlaydı. Siyasi yelpazenin iki ayrı ucundaki Saadet Partisi ile Komünist Partisi bu durumu ortak sözlerle değerlendiriyor.
1 Mayıs’ta Taksim’de ellerinde TKP ve bazı sol örgütlerin bayraklarıyla yürüyen türbanlılar iki tarafta da yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Ama hem Milli Görüş’ten hem de TKP’den “Başörtülü komünist olur” mesajı geldi. Vatan gazetesinde yer alan haber şöyle:
SP Genel Başkanı Musatfa Kamalak ve TKP Genel Başkanı Erkan Baş, soruları yanıtladı. Ancak TKP’liler bir de uyarı yaptılar. “Genel başkan” sözünü, “Her yerde başkan var” diyerek sevmediklerini belirttiler ve Baş’a “Merkez Komite Üyesi” olarak hitap ettiklerini ilettiler.
1 Mayıs’ta Taksim Meydanında TKP bayrakları taşıyan başörtülü kadınlar herkesi şaşırttı. TKP’nin dine veya başörtüsüne bakışı değişiyor mu?
Bu sorularla karşılaşmamız elbette şaşırtıcı değil. Çünkü ülkemiz sömürücü sınıflarının ve gericilerin en aşağılık propagandalarından birisi, “Komünistlerin din düşmanı olduğu” yalanıdır. Net olarak söylemek isterim: TKP “din düşmanı” bir parti değildir. Partilerin dini kimlik üzerinden tanımlanmasını yanlış buluyoruz. Sanırım şunu da vurgulamak gerekir: Bugün seçimlere giren partiler arasında, şu ya da bu ölçüde dini kullanmayan, tarikatler ve cemaatler ile herhangi bir çıkar ilişkisi içine girmeyen tek parti TKP’dir.
“Başörtüsü” ve “TKP”nin fikri olarak yan yana gelmesi zor görünüyor ama. Başörtülü emekçilerle ilgili parti olarak bir çalışmanız var mı?
TKP, tüm dini inançlara eşit mesafededir. Toplumun belirli bir dini anlayış üzerine kurulmasının ve şekillenmesinin yanlış olduğunu savunur. TKP, her dinin kendi inanç ve ibadet özgürlüğünün sağlanması için gerekli önlemlerin alınmasını ve bir dine inanmama hakkını da savunur. Kısacası TKP’nin işi “öbür dünya”yla değildir. Biz, bu dünyaya adaleti getirme mücadelesi veriyoruz. Komünistlerin kavgası insanların dini inançlarıyla değil, Allah adıyla söze girip, insanları kandıranlarla, sömürüyü savunanlarla. Bütün bu söylediklerimize rağmen, sömürücü güçler ve yandaşlarının “komünistlerin din düşmanı olduğu” şeklindeki aşağılık propagandaya devam edeceklerinden de hiç şüphe etmiyoruz. Şunu açıkça ifade etmek gerekir: Hangi siyasetçi din adına konuşuyorsa, kendi çıkarlarını dinin kutsallığı arkasına saklıyordur.
Söylediğiniz gibi komünizm denilince halkın aklına dinsizlik geliyor galiba...
Komünist hareket uzun yıllar yasaklandı ve halkımız komünistleri maalesef sömürücülerin tek taraflı propagandaları ile tanıdı. TKP 10 yıldır seçimlere girme hakkı olan bir partidir. “Dinsizlik şöyle iyidir, böyle iyidir, din kötüdür, din bizim düşmanımızdır” diyen bir komünistle karşılaşan tek bir kişi var mı? Partimiz, geçtiğimiz ay tüm inanan insanlara bir açık mektup yayınladı, ülkenin dört bir yanında dağıttık. Bu mektupla, tüm inanan insanlarının kendilerine şu soruları sormasını istedik; “Komşusu açken, kendisi tok yatan bizden değildir” dedikten sonra milyonlarca aç insanın gözünün içine baka baka milyarlık düğünler yapanlar din kardeşi de, TKP’liler mi düşman? Komünistlerin işinin gücünün din düşmanlığı olduğunu, komünistliğin dinsizlikten başka bir şey olmadığını söyleyerek, yani din diyerek, iman diyerek, halkı komünistlere düşman edenler, bunu sadece gerçekleri gizlemek için yapıyorlar.
İslamcı Yazar İhsan Eliaçık, “İslamcılar komünist olabilir ama asla kapitalist olamaz” diyor. Katılıyor musunuz?
Doğrusu, böyle bir değerlendirmeyi ben yapamam. Birincisi tersine delalet eden çokça İslamcı kapitalist var. İkincisi, “islamcılar” hakkında fetva vermek de bana uygun görünmüyor. İnananı, inanmayanı, dindarı, sofusu, bu ülkenin tüm insanlarına sormak lazım; kul hakkı yiyen, bu büyük günahı işleyen kim? Kim dini istismar eden? “Dinsizdir bunlar” diye kışkırttıkları komünistler mi, yoksa “Çok muhterem adamdır” diye tanıttıkları mı? Yıllarca insanlara “Komünistler, maddiyattan başka bir şey tanımazlar, o yüzden her türlü ahlaksızlığı yaparlar” demişlerdi. Bu tabloda maddiyattan başka bir şey tanımayan kim? “Kul hakkı yemek” diye bir şey varsa, tam da kul hakkı yiyenlerin sözüyle hareket edilir mi? Bunların verdiği fetva ile seçim yapılır mı? O fetvayla komünistlere düşmanlık edilir mi? Gericilere sorarsanız, yoksulluk da zenginlik de kader işidir.
Ve siz asıl buna karşısınız diye anlıyorum...
Bu düzenin değişmeyeceğini, insanların eşitlik içinde, özgürce ve kardeşçe yaşamalarının olanaksız olduğunu savunmak, gericiliktir. Her türden din ve mezhep ayrımcılığı, emekçilerin eşitlik ve özgürlük için birlikte mücadele etmesine engel olduğundan, gericiliktir. “Gericilik”, dünyaya eşitlik ve özgürlük getirme mücadelesinin karşısına dikilmektir. TKP, gericiliğe düşmandır. Bu ülkede işçiler ve emekçiler ne zaman haksızlıklara karşı harekete geçse, karşılarına yobazlar çıkarılır. Komünistler bağımsızlıkçıdır, emperyalizme karşıdır. 60’lı yıllarda ABD’nin 6. Filosuna karşı eylem yapanların karşısına yobazları çıkarttılar. Türkiye’deki egemen sınıf, bunu çok iyi bildiği için cemaatlerin ve dinci gericiliğin güçlenmesi için olanaklar yarattı. 12 Eylül rejimi, bunu çok iyi bildiği için “Türk-İslam Sentezi” adı altında ülkeyi dincileştirdi ve bugünlere geldik.
2007’de yılında türbanlı bir genç kızın sol bir yayın dağıtırken çekilmiş fotoğrafı gürültü koparmıştı. ‘Türban’ ayrı bir sorun mudur size göre?
Türban, düzenin yarattığı bir sorundur ve bu düzen içinde çözümü görünmemektedir. Bir tarafta dinci gericiliği türbana indirgeyenler, öte tarafta bu meseleyi kaşıyarak siyasi rant elde edenler... İki kesim de bu sorunu çözmek için değil, çözmemek için uğraşıyor. Komünistler, insanların kılık kıyafetine bakarak ayrımcılık yapmaz. Komünistler, inançları gereği örtünmeyi tercih eden insanlara baskı kurmaz. Fakat Türkiye’nin büyük bölümünde kadınların örtünme baskısıyla karşı karşıya olduğunu da göz ardı edemeyiz. Bugün büyük şehirlerde bile kadınlar işe girebilmek, hatta sokağa çıkabilmek için örtünmek zorundadır. Kadınlar üzerindeki bu gerici baskıyı asla kabullenemeyiz. Sözde insanların “özgürlüğü” için mücadele edenler, kadınlara, hatta ilkokul çağındaki kız çocuklarına uygulanan örtünme baskısına sesini çıkarmıyor. AKP, iktidarda olduğu süre boyunca tüm atamalarda, eşlerin türbanlı olmasını adeta bir koşul haline getirdi.
Baskı kurmayız dediniz, yani bir TKP üyesinin başındaki örtüyle de sorununuz olmaz...
Biz, meseleye salt bir “türban sorunu” olarak bakmayız. Sosyalist iktidar altında insanların giyimi bir sorun olmayacak, insanlara inançlarından dolayı asla ayrımcılık yapılmayacak. Ancak tarikatların başta kadınlar olmak üzere, halkımız üzerinde ideolojik, kültürel ve siyasal bir baskı kurmalarının önüne geçilecektir. Toplumsal yaşamda özgürlükleri kısıtlayan her tür baskı ortadan kaldırılacaktır. Türban sorununu da çözecek olan, hiç kuşkusuz, komünistlerdir. Sosyalizm, kılık kıyafetle uğraşmayacak, fakat gericilikle sonuna kadar “uğraşacaktır”.
Başörtülü üyeleriniz olduğunu gördük, sayılarını biliyor musunuz?
TKP, din eksenli değil, emek eksenli bir partidir. Bu nedenle üyelik başvuru formunda “dini inanç” bölümü yok. TKP üyeliğinin önkoşulu, insanların emek ve sermaye karşısında aldığı pozisyon ve mücadele kararlılığına sahip olmak, siyasi programını ve ilkelerini kabul etmektir. TKP, sermaye düzenine, ABD’ye ve emperyalizme, din istismarcılığına karşı mücadele eder. Bu mücadelede yer almak isteyen herkesin yeri, TKP’dir. Sermayeden yana olanlara, emperyalizm yardakçılarına ve din istismarcılarına ise kapımız kapalıdır. Önemli olan, her inançtan ya da inançsız tüm emekçilerin kendi kaderlerini ellerine alma mücadelesidir. İnançlı ya da inançsız bütün emekçileri bağımsızlık, eşitlik, özgürlük ve aydınlanma için TKP saflarında mücadeleye çağırıyoruz.
‘Ateistimiz bile besmele ile sofraya oturur’
Ülkenin ortak tarihine dikkat çeken SP lideri Kamalak, inançlı, inançsız tüm insanların siyasi yelpazenin tümünde yer alabileceği görüşünde.
1 Mayıs’ta sol grupların bayraklarını taşıyan başörtülü kadınlar gördük...
Hepsi bizim insanımız. Olur, neden olmasın?
Hem komünist olup hem de başörtülü olabilir mi?
Olur neden olmasın? Başörtüsü bir stildir, bireysel tercihtir. Komünist olmak için ille de başının açık olması veya Müslüman olması için başının kapalı olması diye bir şart yok ki. Bu ülkenin bütün insanları inançlıdır. Ateistimiz bile sofraya oturken besmele ile başlar. Bu ülkenin bin yıllık tarihi, ortak kültürü var. Mesela Cahit Sıtkı’yı tanırız. İçkiye vermiş kendisini ama ninesine bir şiir yazıyor. Orada, ‘Hatırlıyor musun Cuma akşamları beyaz örtüne bürünür namaz kılardın. Eğer bugün orada cumaysa bana da dua et’ diyor. Ama kendisinin namazla abdestle hiç ilgisi yok. Ruhunda o iz var. Bu ülkede başı açık, örtülü, namaz kılıyor, oruç tutuyor, tutmuyor, içki içiyor içmiyor bunlar ayrığılı gerektiren hususlar değil. Siyasiler parselliyor bunları.
Başörtüsü deyince hep muhazakar, islamcı partiler geliyor akla?
Ben bu noktada tanıdığım CHP’li dostlara sitem ediyorum. “Sizden hem ben şikayetçiyim hem millet şikayetçi” diyorum. Çünkü bu millet CHP’ye çok büyük yatırım yapmıştır. Bir insanın yetişmesi kolay değil. Bakıyoruz CHP yetişmiş eleman, beşeri sermaye açısından en zengin partimiz. Bir çok diplomat, devlet adamı, valimiz orada. Ama milletle bir kan uyuşmazlığı var. Plan proje yapıyor ama ama halktan yeterli destek bulamıyor.
‘Halka yakın değil’ mi diyeceksiniz?
Evet, yeterince yakın değil. Ayşe’nin, Fatma’nın baş örtüsünden sana ne? Bu ülkenin nüfusunun yarısı hanım ve aşağı yukarı yüzde 60’ı başörtülü. Sen başörtüsüne karşı çıkmakla bu kadar seçmeni elinin tersiyle itiyorsun. Sonra başı açıklar mutlaka sana oy mu verecek? Hanımlar arasında başörtüsü problemi yok. Siyasiler arasında var. Sen ‘bu yanlış diyorsan’ ikna et o zaman. Zorla değil. Mevlana “her neysen öyle gel” diyor. Bu derviş mi ilerici, modern, yoksa ‘Başın kapalıysa sakın muhitime yaklaşma’ diyen üniversite hocası mı, Milli Eğitim Bakanı mı daha aydın? Biri “gel” diyor, diğeri ‘sakın gözüme gözükme’ diyor.
Türkiye aslında 80 öncesi daha fikri bir tartışmanın içindeydi...
Tabii öyleydi. Dedim ya bu hanımlar arasında sorun değil. Bir anımı anlatayım: Üniversiteye asistan olarak girdiğimde, bir öğrencimle ilgili bir başka öğrenci gelip, “CHP gençlik kollarında ama komünist” dedi. Öğrenciye bu tür hitapların doğru olmadığını, bir hocanın da bu tür telkinlere uyarak öğrenci hakkında eksik not vermemesi gerektiğini söyledim, gönderdim. Yani diyor ki, “Notunu kır, geçmesin”. Çünkü komünist. Ben kuyumcu titizliğiyle kağıdı değerlendiririm. Dürüst bir kuyumcu elindeki maddeyi kimin getirdiğine bakmaz, maddenin ne olduğuna bakar. Kağıdın sahibi beni hiç ilgilendirmez, kağıt ilgilendirir.
Komünist öğrenci geçti yani?
Evet, geçti. Sonra mezun oldu ve asistanlık sınavında karşıma çıktı. Kazanmış ama güvenlik soruşturmasına takılmış. Bana geldi ona hukuki danışmanlık yaptım. Dilekçesini yazdım, mahkemeyi kazandık. Bu defa YÖK yaş durumuna taktı. Çünkü gecikmeli bitirmiş, yaş 34 olmuş. İkinci dava açtım, onu da kazandık. Asistan oldu. Başarılı gidiyor ama eskisi yazık ki silinmiyor. Doktorasını verdikten sonra Avrupa’da burs bulmuş ama üniversite yönetimi 1 yıllık ücretsiz izni vermiyordu. Ben de kuruldaydım. En sonunda “Vereceği tüm dersleri üstleniyorum” dedim ve izni aldık. Toplantı sonrası bir hocası, ‘İzni aldın ama Mustafa Ağabeyin elini öp’ diyor. Bunun üzerine bana geldi. “Beni tanıyor musunuz hocam?” dedi. “Tanıyorum” dedim. “Siz benim fikri yapımı biliyor musunuz? Ben sosyal demokratım” dedi. “Ne olacak? Seni 10 sene önce bana komünist diye tanıttılar” dedim, güldüm. Bunların ne önemi var Allah aşkına? Bu ülkenin bütün insanları kardeştir. Hepsi benim gibi düşünmek zorunda değil. Üstelik benim düşüncenimin doğru olduğunu kim söylüyor? Belki de sizin söylediğiniz doğrudur.
TÜRBANLI SOLCULAR EZBER BOZDU
Son yıllarda sol örgütlerin düzenlediği eylemlerde türbanlı kadınlardın da yer alması dikkat çekiyordu. Bu yıl Taksim’de düzenlenen görkemli 1 Mayıs gösterisinde ise kadın ve genç kız sayısındaki artış gözlendi. Ancak sol partiler ve radikal sol grupların arasında komünist hareketin Karl Marks, Lenin, Che Guevara, Mahir Çayan gibi simgelerinin posterlerini taşıyan, sol yumrukları havada türbanlı gençler ezber bozdu. Daha önce 1 Mayıs gibi sol hareketin simgesi haline gelen gösterilere uzak duran, hatta tepki gösteren muhafazakar kesim Has Parti ile Taksim’e gelmesi de bir başka ‘muhfazakar’ sürprizdi.