Diyabet tedavisine katkıları nedeniyle ABD Diyabet Birliği’nin ödülüne layık görülen Umut Özcan’ın hayatı Dersim’den Harvard’a uzanan bir başarı öyküsü...
ABD Diyabet Birliği Thomas R. Lee Ödülü’nü bu yıl diyabet gelişiminde önemli rol oynayan çalışmalarıyla alan 32 yaşındaki genç bilim insanı Umut Özcan, Tunceli’nden Harvard Üniversitesi’ne uzanan bir yaşam öyküsünün de sahibi. İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra Harvard’a kabul edilen ve kendisine ait laboratuvarında bilimsel çalışmalar yapan Özcan genç bilim insanlarına verilen ödülü almanın haklı gururunu yaşıyor.
Tunceli’den Harvard’a
1977’de Tunceli’de doğan Özcan, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde İngilizce tıp eğitimi aldı. Özcan, ilk yılından itibaren Prof. Dr. Hüsrev Hatemi, Prof. Dr. Günnur Yiğit, Prof. Dr. Selma Yılmazer ve Prof. Dr. Tuncay Altuğ ile birlikte araştırma çalışmalarına devam etti. Özcan’ın 2004 yılında Science dergisinde yayımlanan çalışması dünyanın en iyi tıp dergilerinden biri olan Nature Medicine tarafından 2004-2006 yılları arasında dünyada yapılan en iyi beş diyabet araştırması içerisinde gösterildi. Farelerde tip 2 diyabeti tedavi eden araştırmasıyla tıp dünyasında heyecan yaratan genç biliminsanı Dr. Umut Özcan, Harvard Üniversitesi’nde öğretim görevlisi oldu.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İngilizce Tıp bölümünde okurken Harvard Üniversitesi diyabet merkezi Joslin Diabetes Center’da dünyanın ünlü diyabet profesörlerinden C. Ronald Kahn’ın laboratuvarına kabul edilen Özcan, burada iki yıl, insülin salgılayan beta hücreleri üzerine araştırmalar yaptı. Harvard Üniversitesi’nde daha sonra şişmanlık genini bulan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in laboratuvarında çalışan Özcan, şimdi ise laboratuvarında üç konu üzerinde araştırma yaptıklarını söyledi. Özcan, “Birinci konu obezitede insulin direncinin nasıl geliştiği ve Endoplazmik Retikulum stresinin insulin direncinin gelişmesindeki önemi, ikinci konu beyinde leptin direncinin nasıl geliştiği ve yine bu direncin ER stress ile olan ilişkisi, üçüncü yoğunlaştığımız alan ise daha gelişmiş kimyasal caperon üretimi” dedi.
Bu süreçte Türkiye’ye dönmeyi planlamadığını aktaran Umut Özcan, en önemli hedefini ise obezite ve diyabetin tedavisinin bulunmasına katkı sunabilmek olarak açıkladı. Türkiye’de ABD’de yaptıkları düzeyde, bilim yapabilmenin imkânsız olduğunu söyleyen Özcan, “Her alanda bürokratik birçok problem var. Bilim kültürü oturmuş değil” dedi.
Türkiye özgürlük ülkesi değil
“Türkiye özgürlüklerin var olduğu bir ülke değil” diyen Umut Özcan, “Maalesef halen bunun sancılarını çekiyor, insanlar düşüncelerinden, dillerinden, dinî inanışlarından dolayı birçok haksızlığa maruz kalıyor. Son dönemde olan değişimler çok umut verici. Umarım bizim ülkemizde de insanların özgürce, huzur içerisinde yaşayabilecekleri bir ülke haline gelir” dedi. Türkiye’deki araştırmaların büyük bir kısmının akademik unvan almak için yapıldığını söyleyen Özcan şöyle devam etti: “Birçok kişi Profesörlük unvanını aldıktan sonra bilimsel araştırma yapmayı bırakın, literatürde ne tür gelişmeler oluyor, bundan bile habersiz bir hale geliyor. Ciddi bir şekilde bilim yapan biliminsanı maalesef çok az.”
Gençlere destek yok
Türkiye’de genç biliminsanlarına destek verilmediğini söyleyen Umut Özcan, “Türkiye’de bilimsel alanda unvan hiyerarşisi çok ciddi boyutta. Tıp Fakültesi üçüncü sınıftaki bir öğrencinin isterse Nobellik bir fikri olsun, çok ciddiye alınacağını zannetmiyorum. Ama şunu da çok net belirtmek istiyorum, öğrencilerine destek bulabilmek için elinden gelen her şeyi yapan, çabalayan çok değerli hocalarımız var” diye konuştu. Türk bilim insanlarının koşullar oluştuğu zaman kendi ülkelerinde çalışmayı tercih edeceklerine dikkati çeken Özcan, şunları söyledi: “Eğer Türkiye’de kalsaydım mezun olduktan bir yıl sonra öğretim görevlisi olma şansım yüzde sıfırdı. Gençliğin yaratıcı gücü maalesef Türkiye’de verimli şekilde kullanılamıyor. Bilim, pahalı bir iş ama geri dönüşümü çok yüksek. Birçok Türk biliminsanı yurtdışında başarılı araştırmalar yapıyor. Bu insanlar Türkiye’de koşullar oluşsaydı kendi ülkelerinde daha başarılı olurlardı. Çünkü kendi ülkenizde daha huzurlu oluyorsunuz.”
Umut Özcan Harvard’a uzanan öyküsünü şöyle anlatıyor: “2005 Aralık ayında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden diplomamı aldım. Mezuniyetten kısa bir süre sonra, kendi grubumu oluşturma kararı verdim ve bunu yapabileceğimi düşünüyordum. Bu konuda Harvard ve MIT’de bulunan bazı bölümler ile görüşmeye başladım. Haziran 2006’da Amerikan Diyabet Birliği kongresinde dünyanın en önemli diyabet bilim insanlarından biri olan Prof. Dr. Morris White ile görüştük. Prof. White Harvard Tıp Fakültesi, Çocuk Hastanesi Endokrinoloji Bölümü’nde çok büyük bir araştırma grubuna sahip idi. Bana görüştüğümüz zaman şu anda bölümlerine hoca alınacağını ve mutlaka başvurmamı söyledi. Ben de başvurdum; belirli mülakatlar ve görüşmelerden sonra çok kısa bir sure içerisinde başvurum kabul edildi ve Yardımcı Doçent olarak 2007 Ocak ayında kendi laboratuvarımı kurdum ve çalışmalara başladım.