Gündem

Tunceli'deki Özel Güvenlik Bölgeleri'ne iptal istemi

Hüseyin Aygün, Tunceli Özel Güvenlik Bölgeleri kararının iptali için mahkemeye başvurdu

05 Ağustos 2015 19:20

CHP'li avukat Hüseyin Aygün, Tunceli’de 14 ayrı bölgenin Özel Güvenlik Bölgesi ilan edilmesine ilişkin Tunceli Valiliği kararının iptali için Ankara İdare Mahkemesi kanalıyla Elazığ İdare Mahkemesi Başkanlığı’na dava açtı. Tunceli Valiliğinin bu kararının temel hak ve hürriyetlere idari işlem ile sınırlama getirdiğine dikkat çeken Aygün, “Karar başta koyun ve keçi yetiştiricilerini, arıcıları, yaylacıları ve sıradan köylüleri olumsuz etkileyecektir. Kişilerin yaşamını ve özgürlüklerini ihlal edecek bir karar kabul edilemez” dedi. Kararın yasama organının yetki alanına girdiği bu nedenle Anayasa aykırılık teşkil ettiğini vurgulayarak “Bir idari makam yasama organının sahasına giren bir konuda işlem tesis edemez” dedi.

Aygün’ün Ankara İdare Mahkemesi kanalıyla Elazığ İdare Mahkemesi Başkanlığı’na açtığı ‘Özel Güvenlik Bölgeli İlanı Kararının’ iptali gerekçesiyle açtığı dava şöyle:

1) Tunceli Valiliği tarafından 02.08.2015 tarihinde yayınlanan basın açıklamasında, 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nun 32/A maddesi gereğince, 04-19 Ağustos 2015 tarihleri arasında, Tunceli ilinde 14 ayrı bölge valilik tarafından Özel Güvenlik Bölgesi ilan edilmiş olup, vatandaşların belirtilen bölgelere girmesi yasaklanmıştır. Tunceli Valiliği vermiş olduğu bu karar neticesinde temel hak ve hürriyetlere idari işlem ile sınırlama getirmiştir.

2) Söz konusu karar ile Tunceli ilindeki yurttaşların sosyal hayatının olumsuz etkileneceği, başta yerleşim, dolaşım, seyahat, ticaret özgürlüğünün ağır ihlali sonuçları doğacağı tartışmasızdır. Hem terörden, hem de güvenlik eksenli idari kararlardan ağır şekilde etkilenmiş, nüfusunun önemli bir bölümünü 1994 yılında zorunlu göçe kurban vermiş Tunceli şehrinin bu son uygulama ile tekrar mağdur edileceği açıktır. Karar başta KOYUN VE KEÇİ YETİŞTİRİCİLERİNİ, ARICILARI, YAYLACILARI VE SIRADAN KÖYLÜLERİ OLUMSUZ ETKİLEYECEKTİR. Kişilerin yaşamını ve özgürlüklerini ihlal edecek bir karar kabul edilemez.

3) Davalı idare kararının gerekçesini “terör örgütlerinin eylemleri” ve “vatandaşların ekonomik, sosyal haklarını kullanmaktan mahrum kalması” olarak göstermiştir. Oysa davaya konu karar ile “vatandaşların ekonomik-sosyal haklarını kullanması” ortadan kaldırılmaktadır.

4) Genel seçimin gerçekleştiği 7 Haziran 2015 tarihinden bu yana PKK mensupları, 22 Temmuz’da Hozat Amutka Karakoluna taciz ateşi, 28 Temmuz’da, Hozat yolunda 3 aracın yakılması, 31 Temmuz’da, Pülümür yolunda 3 aracın yakılması, 1 Ağustos’ta, Pülümür yolunda 5 aracın yakılması,0son olarak 1 Ağustos’ta, Ovacık’ta polis aracına saldırı eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Çok mutlu ki can kaybı olmamıştır. Sınırlı sayıdaki bazı yasadışı faaliyetler “gerekçe” gösterilerek şehrin genelini olumsuz etkileyecek bir hak ve özgürlük kısıtlaması kararı verilmesi, idari “işlemin orantılı olması gerektiği” prensibine de aykırıdır.

5) Anayasa’nın 23’üncü maddesinde kişinin hakları ve ödevleri başlığı altında “Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir” denilerek seyahat etme hürriyeti koruma altına alınmıştır. Anayasa’nın 13 maddesi ise temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırmasını bazı şartlara bağlamıştır. Bu şartların başında “temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlanabilir” hükmü yer almaktadır. Temel hak ve hürriyetler kararnameyle, tüzükle, yönetmelikle veya diğer idari işlemlerle sınırlandırılamaz. Ancak yürütme organı bir kanuna dayanmak şartı ile temel hak ve özgürlük alanında düzenleme yapabilir. İdari bir işlemle kanunun öngörmediği bir sınırlamanın konması mümkün değildir. Anayasa 6’ıncı maddesinde “hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasandan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz” denilmiştir.

6) Tunceli Valiliği’nin Özel Güvenlik Bölgesi ilanı ile vatandaşların belirtilen bölgelere girişini yasaklayarak seyahat hürriyetine sınırlandırma getirmiş olması yetki unsurunda sakatlık halidir. Bir idari makam yasama organının sahasına giren bir konuda işlem tesis edemez. İdari makamlar, kanunla veya parlamento kararıyla yapılan işlemleri idari işlemlerle yapamazlar. Bu ilkenin anayasal temeli, Anayasa 7’inci maddesinde “yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir” denilerek ifade edilmiştir.

7) Bu ilkeye aykırı olarak idarenin yaptığı işlemler “FONKSİYON GASPI” oluşturur. Bir idari makamın yasama organının yetki sahasına giren bir konuda işlem tesis etmesi durumunda ağır ve apaçık bir sakatlık ortaya çıkar ve böyle bir sakatlıkla malul işlem yok hükmünde sayılır.

8) Tunceli Valiliği olağanüstü hal yetkilerini böylesi bir yasama kararı olmaksızın harakete geçirerek fonksiyon gaspında bulunmuştur. Bu kısıtlamanın içeriğini tamamen idareye terketmiş olan kanunun ise Anayasaya açıkça aykırılık teşkil ettiği tartışmasızdır.

SONUÇ : İdari Yargılama Usulü Kanunun 2’inci maddesi uyarınca, idari işlemin yetki yönünden, kararın sebep ve esası yönünden de açıkça hukuka aykırı olduğundan, tartışmalara konu idari işlemin ÖNCELİKLE TELAFİSİ GÜÇ VE İMKANSIZ ZARARLAR DOĞURACAĞINDAN DURDURULMASINA ve ardından iptaline karar verilmesini saygılarımla talep ederim.