Volkan Koç
Tophane, Gezi Parkı eylemleri sırasında polis müdahalelerinden kaçan protestoculara verdiği tepki nedeniyle bir kez daha gündeme geldi.
İstanbul’un Beyoğlu ilçesine bağlı Karaköy ve Fındıklı semtleri arasında yer alan Tophane, adını Fatih'in top dökümü için inşa ettiği Tophane-i Amire binasından alıyor. Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar Ermeni, Rum ve Levanten azınlığın yaşadığı bir semt olan Tophane, özellikle 6-7 Eylül olayları sonrasında azınlıkların bölgeyi terk etmesi ve Siirt ve Bitlis'ten aldığı göç sonrasında daha muhafazakâr bir çerçeveye büründü.
AKP’ye desteğiyle bilinen Tophane, son yıllarda Türkiye’nin gündemine polisin müdahalesi nedeniyle Taksim’den kaçan göstericilere gösterdiği tavırla geliyor.
2009 yılında Kongre Vadisi’nde yapılan IMF toplantılarını protesto edenlere polisin müdahalesi ardından Tophane’ye kaçanlar ve yaklaşık yedi ay sonra 1 Mayıs’ta çıkan olaylarda yine polisten kaçan göstericiler bölgede iyi karşılanmadı ve “mahalleli” olduğu söylenen bazı kişiler tarafından şiddete maruz bırakıldı.
Tophane bu saldırılarla konuşulurken Eylül, 2010’da yaşananlar basında daha büyük bir yankı buldu. Semtte yeni kurulmaya başlayan sanat galerine gidenler, yine mahalleli olduğu ileri sürülen kişiler tarafından dövüldü. Saldırıların sebebi olarak bazıları “içki”yi gösterirken, bazıları da bölgede yeşeren galeriler ve hostellere gelenlerin semt sakinlerini uzun zamandır davranışlarıyla rahatsız ettiğini öne sürdü.
Saldırının tam olarak kimler tarafından, neden düzenlendiği ortaya çıkmadı. Ancak Tophane’nin namı Gezi Parkı eylemlerinde polisten kaçanlara yapılan saldırılarla yeniden dolaşıma girdi.
Son olarak 6 Temmuz’da polisin müdahalesi sonrasında semte doğru yönelen göstericilere verilen tepkinin ardından “göstericilere kim, neden saldırıyor” sorusunun yanıtını öğrenmek için Tophane’ye gittik.
Semtin önde gelen “abi”lerinden ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı yakından tanıdığını söyleyen Hammed Aksoy, oğlu Ömer Aksoy ve Turgut ile konuştuk.
Soyismini paylaşmak istemeyen Turgut, "Geceleri olay çıkmasın diye uyumuyor, nöbet tutuyoruz" derken Ömer Aksoy, "Biz niye saldıralım" diye soruyor ve "İki taraftan da neyin ne olduğunu bilmeyen insanlar var. Bizim mahallenin çocukları yaşananları görüyor, göstericileri görüyor, gidip saldırıyor. O da bilmiyor onlara neden saldırdığını. Tamamen aksiyon olsun diye kavga ediyorlar" diyor.
Konuşmasına Erdoğan’a gönülden bağlı olduğunu belirterek başlayan 75 yaşındaki marangoz ustası Hammed Aksoy da saldırılara dair şunları anlatıyor:
‘Tayyip ‘çıkın’ derse Taksim’i dağıtırız’
“Biz Allah’tan korkarız. Bizler karıncayı incitemeyiz. Aynı zamanda biz Allah’a inandığımız gibi bu davaya (AKP’ye) inanıyoruz. Burada kendimizi zor tutuyoruz. Gençleri zor tutuyoruz. Tayyip bir desin ki “çıkın” var ya Taksim’i dağıtırız. Biz ona biat ettik. Tayyip bizim 'emir ül müminin'imiz. O ne derse onu yaparız. Acıyorum o insanlara. Hiçbir şeyin farkında değiller. Tayyip, IMF’ye borcu sıfırladı, para rezervini arttırdı. İşin içinde (Gezi Parkı eylemlerini kast ediyor) oyun var oyun. Memleketin kalkınmasını istemiyorlar. Bunlar tekrardan Osmanlı olmasın, faiz lobileri devam etsin diyor. Bütün dava ekonomik… Ne yaparlarsa yapsınlar, nesilleri 30 yıl sonra tükenecek, bize karşı olanların. Bizim 5-6 çocuğumuz var. Onların 1-2, hatta çocukları yok. Doğum kontrol haplarıyla ve sağlıksız yiyeceklerle nesillerini tüketiyorlar.”
‘Çadırların yakılmasına üzüldük, ama sonra amacını aştılar’
Aksoy’la yaptığımız görüşme esnasında, yanımızda bulunan oğlu Ömer Aksoy söze giriyor. Kendisi Bilgi Üniversitesi’nde okumuş. Hammed Aksoy’un dediğine göre dört dil biliyor. O da babası ile aynı fikirde. Babasını söylediği her sözü onaylayan Ömer, her ne kadar ilk başta “Biz de çadırların yakılıp yıkılmasına kızıp, tepki gösterdik” dese de “ilerleyen süreçte, işin içine iş girdiğini, dış mihrakların bu olayları yönlendirdiğini” söylüyor. Babası gibi Erdoğan’a bağlı olduğunu anlatan Ömer, “Başbakan’ın Gezi olaylarındaki tavrının doğru olduğunu ve bu çizgide devam etmesi gerektiğini” söylüyor. En son olayda (6 Temmuz 2013), Tophane’ye kaçan göstericilerin arasında, çok sayıda yabancı olduğunu söyleyen Ömer, konuşmasının devamında şunları söyledi:
‘Burada gayrimüslimlerle yaşadık, hassasiyetlerimiz var’
“Olaylar başlamadan 3-4 gün önce aşırı alkollü insanlar vardı burada. Bir şeyler arıyorlardı. Birkaç dükkâna girdikten sonra, içlerinden birisi, ‘elimde içki şişesi var diye satmıyorlar’ dedi. Öyle bir şey olamaz. Burada gayrimüslimlerle yaşadık, kimse kimseyi rahatsız etmiyordu. Bizim hassasiyetlerimiz var. Sen gelip ezan okunurken, elindeki bira şişesini tokuşturursan, hassas insanları kışkırtırsın. Camın çerçevenin kırılmasından, cami önünde içki içilip sevişilmesinden rahatsız oluyoruz.
Dün akşam (6 Temmuz) gördüğüm yabancı sayısı, Türk’lerden fazlaydı. Hiç normal bir durum değil, belli ki organizasyon var. Çadırların yakılıp yıkılmasına, hepimiz üzüldük, tepki gösterdik. Bunu yapmayabilirlerdi. Daha sonra amacını aştılar. Darbeye zemin hazırlanıyordu.
‘Mahalleli bazı gençler aksiyon olsun diye kavga ediyor’
Diyorlar ki Tophane halkı insanlara saldırıyor. Biz niye saldıralım? İki taraftan da neyin ne olduğunu bilmeyen insanlar var. Adam eylem yapıyor, sağı solu kırıyor ama neden yaptığını bilmiyor. Bu taraftan da bizim mahallenin bazı gençlerinde de aynı durum var. Çocuklar yaşananları görüyor, göstericileri görüyor, gidip saldırıyor. O da bilmiyor onlara neden saldırdığını. Tamamen aksiyon olsun diye kavga ediyorlar.
Erdoğan’ın geri adım atmaması doğruydu. Sonuna kadar destekliyorum. Bundan sonra da geri adım atmasın, biz ondan memnunuz.”
‘Yabancı şirketler, genç ve güzel kızlarına talimat verdi’
En son olarak da masada bulunan Tophane’li Turgut ile konuştuk. Soyadının paylaşılmasını istemeyen Turgut da diğerleriyle aynı fikirde olduğunu belirtiyor. “İşin içinde oyun olduğunu, dış mihrakların bu olayları yönlendirdiğini” düşünüyor ve şunları söylüyor:
“Tophane’nin köşeleri keskindir. Haliyle tepkiler de sert oluyor. Tophane insanı, eylemlerin ne maksatla yapıldığını çok iyi biliyor. Dünkü eylemde (6 Temmuz 2013), yabancı ağırlıklı insanlar vardı. Türkiye’deki yabancı şirketlerin genç ve güzel kızlarına talimat verilmiş, ‘Yanınıza Türk erkeği alın, eylemlere onlarla katılın’ diye. Çok sayıda yabancı kadının, Türk erkekleriyle el ele eylemde gördük.
‘Geceleri olay çıkmasın diye nöbet tutuyoruz’
Tophane halkı, Türkiye’nin en sabırlı halkıdır. Bu olaylar büyümediyse, bu halkın sabrındandır. Biz de Gezi Parkı’nın açılmasını istiyoruz ama biliyoruz ki bu işin içinde başka işler var. Yabancıların parmağı var. Darbe yapılmaya zemin hazırlanıyordu. Mısır’daki darbenin, bunların iştahını kabarttığını düşünüyoruz.
Toplumun sağduyuya ihtiyacı var. Geceleri uyumuyor, nöbet tutuyoruz, olay çıkmasın diye. Öyle ki olayla alakası olmayan insanlar bile bazen saldırıya uğruyor. Kimin ne olduğu bilinmiyor ki!”