"Erdoğan ve milliyetçi müttefiklerinin şimdi canlarını sıkan doktorlar ve diğer benzeri rahatsız edici unsurlara karşı kullanışlı yeni bir silahı var. 27 Aralık'ta meclisten geçirilen yeni bir yasa ile hükümet sivil toplum örgütlerini yeniden düzenleme ya da kapatma hakkına sahip oluyor. Buna Human Rights Watch (İnsan Hakları İzleme Örgütü) ya da Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü) gibi yabancı kuruluşların Türkiye'deki şubeleri de dahil.
"Bu yasa İçişleri Bakanlığı'na, bu örgütlerin terör suçlamalarıyla karşı karşıya olan yönetim kurulu üyelerini görevden alma, varlıklarına el koyma ve yerlerine kendi belirlediği kişileri atama ve 'terörün finansmanıyla mücadele' adına teftişler yürütme yetkisi veriyor. Bunlar yetmezmiş gibi hükümet mahkemelere başvurarak örgütün tamamen kapatılmasını da isteyebiliyor."
'On binlerce kişi düzmece iddialarla tutuklandı'
Economist son beş yılda Türkiye kadar çok "terör saldırısına uğramış" çok az ülke olduğunu not ediyor. Ancak dergideki değerlendirmede şu satırlar da yer alıyor:
"Pek az ülkenin hükümeti Erdoğan'ınki kadar fazla terörist icat etmiştir. 2016'daki darbe girişiminden bu yana Kürt politikacılar, öğretmenler, gazeteciler, Af Örgütü'nün önde gelen üyelerinin de aralarında olduğu on binlerce kişi düzmece iddialarla tutuklandı."
Fethullah Gülen Yapılanması ile ilişkisi olduğu iddasıyla haklarında soruşturma açılanların sayısının 600 bini geçtiği kaydedildikten sonra barış akademisyenlerinin üniversitelerden atılmasından söz ediliyor.
"Türkiye'nin güneydoğusundaki Kürt isyancılara karşı yürütülen güvenlik operasyonlarını durdurmaya çağıran bir dilekçeye imza attıkları için yüzlerce akademisyen işlerinden atıldı ve haklarında 'terör propagandası yaymak' suçlamasıyla dava açıldı. Erdoğan kısa süre önce, kendisinin atadığı rektörü protesto etme cüreti gösteren, ülkenin en itibarlı okullarından birinin öğrencilerini, terör örgütleriyle bağlantılı olmakla suçladı. Polis en az 45 göstericiyi gözaltına aldı. Bazıları gözaltında dövüldüklerini ve tecavüzle tehdit edildiklerini söyledi."
Economist, "Yılmamış görünen doktor" dediği Şebnem Korur Fincancı'nın da barış dilekçesine imza attığı için "terör suçlamalarıyla" yargılandığını ve hakkında 30 ay kesinleşmemiş hapis cezası bulunduğunu kaydediyor.
Fincancı'nın hükümetin 300 civarında doktorun da yaşamını yitirdiği Covid salgınının boyutlarını hala gizlediği görüşünde olduğu ve "Sivil toplum gruplarının devletin gücünü dengeleyen bir unsur olması gerekir. Oysa şimdi devlet sivil toplumu denetliyor. Devlet artık hesap vermiyor" dediği aktarılıyor.
Türkiye'de resmi verilere göre salgında 10 Ocak itibarıyla 23 bin kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Economist, Fincancı'nın bu sayının iki misli civarında olabileceğini düşündüğünü de belirtiyor.