Politika

'Tek hedef var artık; sorunlu iktidarı uzattıkça uzatmak'

Yavuz Baydar: Türkiye'nin önüne damperli kamyon misali yığıp bıraktığı bir gündemle şimdi erken seçime gidecek Türkiye...

14 Ağustos 2015 20:32

Yavuz Baydar*

AKP ve CHP arasındaki hiçbir zaman müsamere görüntüsü kaybolmayan koalisyon görüşmelerinin korkulduğu gibi çökmesiyle beraber söylenecek ilk şey, Türkiye'nin üzerine daha da çok kara bulutun çullanacağıdır.

Bir önceki yazımın sonlarında şu ifadeyi kullanmıştım:

'Sadece acı, sıkıntı ve krizin inkıtaları oynanacak.'

Toplumun neredeyse üçte ikisinin 'hayır' dediği bir metazori başkanlık hayalinin peşinde, hak-hukuk, umut-talep, eleştiri-itiraz, ikaz-uyarı, uzlaşma-anlaşma adına ne varsa elinin tersiyle iterek 'sadece ben' diye yürüyen bir muktedirin, bırakın en ufak bir hesap verme, nedamet işareti vermeyi, problem üstüne problem yığa yığa ve en son olarak da en büyük problemi, şiddet, ölüm, öldürme ve terörü, yıkımı Türkiye'nin önüne damperli kamyon misali yığıp bıraktığı bir gündemle şimdi erken seçime gidecek Türkiye.

An itibarıyla ufak tefek sorular sorabiliriz: Acaba, her şeye rağmen AKPson bir kez MHP ile koalisyon arayışını da deneyebilir mi? Bu olursa Türkiye'nin 'kayıp yılı' olmaya aday 2015, bir nebze azaltılmış zararla kapanabilir mi?

Eldeki son veriler bunlara dair cevapları içeriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son konuşmasında, Davutoğlu'nu yönlendirici nitelikteki ifadelerinin ardından 45 günlük koalisyon görüşmelerini uzatmayacağını söylemesi, MHP lideri Bahçeli'nin 'Eğer ki, Erdoğan’ın telkin ve tavsiyesiyle Sayın Davutoğlu’nun partimizi ziyareti planlanıyorsa, bilinsin ki, bu danışıklı dövüş şeklindeki görüşme düşüncesi cevap bulmayacak ve gerçekleşmeyecektir'şeklindeki sözleri, bundan sonra artık -muazzam bir sürpriz olmazsa- erken seçimden başka bir yol haritasını mümkün kılmıyor.

Türkiye'nin sosyal zeminini baştan aşağı mayın döşenmiş araziye çeviren, yokuş aşağı götürmesi mukadder bir yol haritasıdır bu.
 
Siyaset taşeronluğunun 'selfie'si
 
7 Haziran'ın 'kaybedeni' Erdoğan 'ya ben ya hiç' kumarındaki kararlılığında gözünü kırpmadığı için, muktedire tam bağımlılıktan kendini kurtaramayan Davutoğlu bu süreçte kiminle görüştüyse bile bile lades oynadı.

Bu negatif rolü üstlenip sürdürerek siyaseten bitişini ilan etmekle kalmış olmuyor, tarihe de çok sert etkileri olacak bir sorumsuzluk örneği, bir 'stratejik sığlık' sembolü olarak da geçiyor.

Elbette ki 7 Haziran'da ortaya çıkan meşru seçmen iradesinin türlü oyun ve çıkışlarla sıfırlanmasının baş sorumlusu olarak Sayın Erdoğanve ikincil olarak da Sayın Bahçeli aynı tarih galerisinde yerlerini alacaklardır.

Yanlış anlaşılmasın, başından beri uzlaşma arayışlarının boşa çıkarılacağını bilen, seçim sonuçlarının ucuz siyasi hesaplara kurban verileceğinin farkında olan, hele AKP-CHP formülüne hiç ihtimal vermeyen biri olarak, sadece tarihe kayıt düşmek adına düştüm bu notları. Bu, Türkiye'nin serüvenini yıllardır izleyen, her tekleme ve sapmada, her 'kötü eski'ye dönüşte acı duyan bizlerin, kamu vicdanı adına boyun borcudur.
 
Bu ülkede umut bitmez, bitmeyecek
 
Şimdi 'erken seçim tercih tablosunu değiştirmez' diyerek kestirip atmayacağız elbette.
Türkiye umudunu kaybetmeyi reddeden bir ülkedir. Seçmeni akıllıdır; sevmeyi de dövmeyi de iyi bilir.

Türkiye'yi tarihinin en tehlikeli ve yıkıcı zihniyetiyle ülkeyi bir siyaset kumarhanesine çevirmekten başka çaresi kalmamış olanlar, bu gerçeği yaşayacaklar, zorla, katakulliyle asla 'başkan' olamayacaklardır.

Kriz fırsattır. Bile bile kışkırtılan savaş hali, ölüm ve acılar, umarım ki, siyasette bir sivil reform ve barış ittifakının şekillenmesi, yıkıcı muhteris ve muktedirlerin sandığa bir kez daha çıkmamak üzere gömülmesi için zemini hazırlayacaktır.

Herkes bilmelidir: Erken seçim, ideoloji, vizyon ve icraat bakımından çürümüş bir iktidarın süresini biraz daha uzatmaktan başka hiçbir anlam taşımıyor.


Bu yazı Bugün'de yayımlanmıştır.