Politika

TBMM Başkanı Çiçek, AB'yi eleştirdi TBMM (A.A)

10 Ekim 2011 17:37

-TBMM Başkanı Çiçek, AB'yi eleştirdi TBMM (A.A) - 10.10.2011 - TBMM Başkanı Cemil Çiçek, üçüncü ülkelere bile vize kolaylığı sağlanırken, müzakere yapan, Gümrük Birliği'ne (GB) tam üye bir ülkeye vize engelinin çıkarılmasının, AB'nin adalet terazisi hakkında tereddüt yarattığını söyledi. Çiçek, Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkanı, eski Belçika Başkanı Guy Verhofstadt ve beraberindeki heyeti kabul etti. Çiçek, kabulde yaptığı konuşmada, vize, Kıbrıs, AB'ye tam üyelik gibi konularda eleştirilerde bulundu. Türkiye'nin, AB'ye tam üye olarak katılımının, devlet politikası ve değişmez hedefi olduğunu, 1963'ten bu yana da sürdürdüğünü anımsatan Çiçek, ''Hedefimiz tam üyeliktir. Bazı ülkelerin telaffuz ettiği gibi, imtiyazlı ortaklık gibi bir kısım statüler bizim hiçbir zaman kabul edemeyeceğimiz bir husustur. O türlü statülerle birbirimizi yormayalım, bu noktada dürüst olmak gerekiyor'' diye konuştu. Çiçek, tam üyelik noktasında bir çok yasal ve yapısal reformları yaptıklarını, ancak bazı eksikliklerin de bulunduğunu belirtti. Çiçek, bunların başında yürürlükteki anayasadan kaynaklı sıkıntıların geldiğini dile getirerek, şöyle devam etti:  ''Yeni dönemde, ümit ediyoruz ki yeni bir anayasayı gerçekleştirerek, en temel eksikliği gidermiş oluruz. Sizin de ziyaretiniz tam böyle bir zamana denk geldi. Tüm siyasi partiler,-3 parti bildirdi, 1 parti kaldı-, 3 üye verecek. Uzlaşma komisyonu ile bu hafta içerisinde yeni anayasa için ilk toplantıyı yapmak için ilk vuruşu yapacağız.  Biz eksikliklerimizin farkındayız, AB üyeliği olsa da olmasa da Türkiye, yüksek standartta demokrasi için yasal ve yapısal düzenlemeleri yapma ihtiyacının farkındadır, bunun gereğini yapmaya çalışıyor. Üyelik hatırına yaptığımız işler değildir bunlar. Türkiye, bu reformları terör tehdidi, baskısı ve ortamında gerçekleştirmektedir. Bunun çok kolay olmadığını ancak yaşayanlar bilir. Çünkü, terör doğrudan doğruya hayat hakkını ortadan kaldırıyor. Haklar ve özgürlükler yaşayan insanlar içindir. İnsan öldükten sonra çok fazla hakka, özgürlüğe ihtiyaç duymuyor. Özellikle dostlarımızın dikkatine bunu getirmek istiyorum: yasal ve yapısal reformları yaparken, ne büyük zorluklarla karşı karşıya kaldığımızı, bir taraftan cenazeler, bir taraftan hayatını kaybetmiş masum insanlar, öbür tarafta haklar ve özgürlükler... Doğru dengeyi kurarken, bunu yaparken bir kısım zorlukluklarla karşılaştığımızın da farkında olunması gerekir.'' -''Lütuf beklemiyoruz''- TBMM Başkanı Çiçek, terörle mücadelede yeterli bir uluslararası işbirliğinin bulunmadığını, bunun da reformlar açısından işlerini zorlaştırdığını bildirdi. Bir konudan rahatsız olduğunu belirten Çiçek, ''Ne olur lütfen bizi kabul edin'' gibi bir atıfet tarzındaki yöntemle AB'ye üye olmak istemediklerini söyledi. Çiçek, AB'ye üye ülkelerden ve Türkiye'nin dostlarından lütuf, atıfet değil, adil, objektif bir değerlendirme beklediklerini belirti. Çiçek, Türkiye'nin AB'ye yük getirmediğini, tam tersine iki tarafın da yararına olacak bir katılım  olduğunu anlattı. Çiçek, Avrupa tarafından, bazı ülke yetkililerinin zaman zaman iç politika mülahazalarıyla yaptığı açıklamaların, Türkiye'yi rencide ettiğini, tepkiye neden olduğunu belirtti. Çiçek, ''Biz üye oluruz olmayız ama hiçbir ülke, bir başka ülkenin gururunu rencide edecek, iç politika mülahazalarıyla söylemlerden kaçınması lazım. Türkiye, AB'ye yük bir ülke değil, AB'nin bir stratejik güç olmasını en büyük katkıyı sağlayacak ülkedir'' dedi. -''AB, yanlış yerde duruyor''- Okuduğu bütün dokümanlarda, AB'nin, bir coğrafi birlik değil, fikir ve idealler topluluğu olduğunun belirtildiğini dile getiren Çiçek, ''Bu açıdan baktığımızda ahde vefa, verilen söze sadakat, bu değerlerin başında geliyor. Eğer bu böyleyse, Türkiye'ye tam üyelik için vaatte bulunup, sonra yan yolları göstermek bu ilkeye pek uymuyor. Onun için bunu netleştirmemiz lazım'' diye konuştu.  Çiçek, şunları söyledi: ''Önümüzdeki dönem, Türkiye-AB ilişkilerinde karşımıza çıkacak somut bir sorun var: O da Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin durumudur. Orada bir kaç tane yanlışlık var. Kendi içinde sorunlu, ihtilaflarını halletmemiş bir ülkeyi içinize, Ada'nın tamamını temsilen aldınız. Bunun faturasını biz niye ödeyelim. Şimdi bunun sıkıntısı yaşanıyor. Güney Kıbrıs Rum Kesimi, AB'yi ipotek altına alıyor. 2004'te kalıcı çözüm için halkoylaması yapıldı. Türkiye ve Türk tarafı bu süreci destekledi. AB de eğer bu sürece destek verilmezse, olumlu karşılanmayacağına dair 26 Nisanda açıklama yaptı. Türk tarafı çözüm istedi, 'evet' dedi, Rum tarafı 'hayır' dedi, bugün bu çözümsüzlük devam ediyor ama fatura Türk tarafına ve Türkiye'ye çıkarılmaya devam ediyor. Tabiri caizse, AB bir demokratik tövbe yapmalı, 'burada hata yaptık' demesi lazım. Bunu demiyor, halen Türkiye ne yapacak, ne verecek... Türkiye, çözümden yana olduğunu, 2004 halk oylaması ve sonrasındaki süreçte ortaya koydu. AB, 26 Nisan 2004'teki açıklamanın arkasında durmadı. Türkiye ve Türk tarafından istenilen talebin, baskının dörtte birini Rum tarafına yapsalardı, bu konu çoktan bitmiş olurdu. Halen AB, bu konuda çözümden yana olan kesimden değil, öbür tarafta durmaya devam ediyor. Onun için bu konu bir türlü çözüme kavuşmuyor. KKTC adeta açık hapishane haline geldi. AB'nin çözümden yana olanı cezalandırması, Rumlara verdiği desteğin sonucu KKTC bugün izolasyonlarla karşı karşıya. Kısa bir süre sonra Rumlar, Ada'nın tümünü temsilen dönem başkanlığını üstlenecek. Türkiye bunu kabul edemez. Çünkü, sorunun kaynağı biz değiliz. AB, bize göre yanlış yerde duruyor. Onun için bunların netleşmesi lazım. Bir kısım ülkeler, Rum Kesimi'nin arkasında saklanarak, iç politikada manevra alanı olarak bunu kullanmaya çalışıyor. Bunlar bizi üzüyor. Ahde vefa, verilen sözlere sadakat, taahhütler, bence AB'nin yükselen değerleri arasındaysa, bunu oturup yeni baştan değerlendirmemiz gerekecektir.'' Çiçek, Türkiye'nin, KKTC'nin, BM inisiyatifinde sürdürülen barış görüşmelerinde, adil ve kalıcı bir barışı en çok isteyen taraf olduğunu, bu sürece katkı vermeye devam ettiklerini belirterek, ''Ancak tek taraflı da bir aşk olmuyor, onun da bilinmesi lazım'' görüşünü dile getirdi. Çiçek, Türkiye'nin, siyasi eşitlik temelinde bir çözümü sonuna kadar desteklediğini ve desteklemeye devam edeceğini belirterek, bunu aşındıracak, oradaki kişileri 1974 öncesi sıkıntılara sokacak bir düzenlemeye, anlaşmaya Türk tarafı ve Türkiye'nin razı olmayacağını bildirdi. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ''Avrupalı dostlarımız bize 'Ya Kıbrıs ya AB' dememeli. Böylesine bir açmaza Türkiye gelmez, dostlarımız da getirmemelidir'' dedi.   -''Migrenin sonlandırılması gerekir''-   Çiçek, konuşmasında, vize sorununa da işaret etti. Bunu, ''migren, başağrısı'' na benzeten Çiçek, konunun, her platformda gündeme geldiğini ancak çözülemediğini söyledi. Çiçek, üçüncü ülkelere bile vize kolaylığı sağlanırken, müzakere yapan, Gümrük Birliği'ne tam üye bir ülkeye vize engelinin çıkarılmasının, AB'nin adalet terazisi hakkında biraz tereddüte sevk ettiğini belirtti. Çiçek, ''Bize satarken 1 kilogram, bin gram; bizden alırken 980 gram... Bunda anlaşmamız lazım. Migren, başağrısının sonlandırılması gerekir'' dedi. Türkiye'ye karşı bazı ülkelerin ''brüt'' konuştuğunu, net konuşmadığını dile getiren Çiçek, ''Şimdi tam net konuşma zamanı'' ifadesini kullandı. Çiçek, Türkiye'nin müzakere edeceği başlığın kalmadığına, hepsinin üzerine ambargo konulduğuna işaret ederek, bazı ülkelerde, bunu iç politikada bir malzeme olarak kullanma hastalığının, tedavisi mümkün olmayan hastalık haline geldiğini söyledi. Çiçek, ''O zaman Türkiye ne yapacaktır?'' diye sordu. -''Bir çok eleştiriye cevap verebilir''- Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkanı Guy Verhofstadt da gruplarının, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini savunduğunu belirtti. Şu anda müzakerelerin tıkandığını dile getiren Verhofstadt, bu bağlamda zor bir dönemden geçtiklerini söyledi.  Verhofstadt, Türkiye'nin, yakın dönemde elde ettiği ekonomik sonuçlar, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki gelişmeler sonucunda kazandığı siyasi ağırlık dikkate alındığında, iki tarafın yeniden bir araya gelip, ilişkileri yeniden tanımlaması, müzakere sürecini yeniden canlandırması, süreci hızlandırması gerektiğini bildirdi.. Verhofstadt, ''Bunun için beraberce gerekli yolları bulmamız gerekiyor. Önümüzdeki aylar, 2012 bu bağlamda çok kritik önem taşıyacak. Bu süreçte beraberce ileri mi gideceğiz bu süreç tıkanıp kalmaya devam mı edecek? İleri gitme yollarını tanımlamak için neler yapılabilir, bunları konuşmak için ziyaretlerimizi gerçekleştiriyoruz'' diye konuştu. Yeni anayasa konusunda Çiçek'in oynadığı kritik rolün farkında olduklarını belirten Verhofstadt, tüm siyasi partilerin yeni bir anayasa konusunda aldıkları karardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Verhofstadt, bunun çok zorlu bir süreç olduğuna işaret ederek, anayasa sürecinin sonuçlandırılmasının, Türkiye'ye yönelik gerekçeli, gerekçesiz bir çok eleştiriye, konuya cevap veren sonuçlar doğurabileceğini vurguladı. Verhofstadt, ''Kıbrıs konusunu ne kadar hızlı çözümlersek, Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili de büyük bir engel ortadan kalkmış olacaktır. Keşke Kıbrıs konusu BM'den çözüm beklenen bir konu olmaktan çıkıp, AB içerisinde de çözümlenecek bir konu haline gelse'' görüşünü dile getirdi. Vize sorununun çözümlenmesini isteyen Verhofstadt, bunun Türkiye'nin üyelik sürecini yakından ilgilendiren, hayati bir konu olduğunu söyledi.