Medya

Tayfun Atay'dan Ertuğrul Özkök'e: Sadece madara değil, komik de oluyorsun; işine bak, yataklara ak, hadi

"İslâmcı mahallede zaten madarasın; bize de faydadan çok zararın dokunuyor"

11 Temmuz 2016 14:46

Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, "O Mustafa Ceceli yatakları doldurur, ama camileri bilemem" ifadesini kullanan Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'e tepki gösterdi. Atay, "Ertuğrul, 'sen' bu topa girme! Bak, İslâmcı mahallede zaten madarasın. Bize de faydadan çok zararın dokunuyor. Üstelik sahtekârlıkla itham ettiğin 'siyasi İslâmcılık' tarafından iliklerine kadar fethedilmiş bir yayının bünyesinden yazıyorsun bunları. Dolayısıyla sadece madara olmuyor, komik de oluyorsun.  Sen işine bak, 'Limon Çiçekleri' eşliğinde yataklara ak! Hadi!" dedi.

Ertuğrul Özkök, Mustafa Ceceli'nin 'O Sensin ki' adlı şarkısıyla ilgili olarak, "Tayfun Atay’ın iddiası şu: “İşin özünde gençleri camiyle çekemedikleri dine, ‘ti-vi’yle, internette kliple çekme girişimi var...” Ah şu benim şeytan aklım... O aklıma hemen Mustafa Ceceli’nin harika “Limon çiçekleri” şarkısı geldi. Ne diyeyim şimdi. Eminim bu şarkı, benim gibi birçok insanı, yataklara çekti. Birbirimizin günahlarını boynumuza, birbirimizi koynumuza aldık. Ama, tövbe etmiş bu yeni klip gençleri camilere veya dine çeker mi dersen. İslam’ın sorunu çok büyük be Tayfun kardeşim.İslam’ın sorunu öyle Mustafa Ceceli’nin bir tövbe klibiyle halledilecek gibi değil" demişti.

Tayfun Atay'ın, "Ertuğrul, sen yataklara çekilmeye devam et!" başlığıyla yayımlanan (11 Temmuz 2016) yazısı şöyle:

Cumartesi sabahı bir arkadaşım mesaj attı, “Ertuğrul Özkök ‘kolaj’ köşesinde senin yazına dokundurmuş” diye...

Söz konusu olan, Mustafa Ceceli’nin Hz. Muhammed’e ithaf “O Sensin ki” şarkısının Maher Zain’le düet klibi üzerine “Ceceli’nin şarkısı ‘şirk’ değil mi?” başlıklı yazım.  (Ceceli’nin şarkısı ‘şirk’ değil mi?)

Ertuğrul’un yazısına baktım ve daha başlıktan ne olduğunu anlayıp hüzünle gülümsedim.

Onu tanımayan biri, okuryazar olmasının okuduğunu anlamaya yetmediği şeklinde bir yorumla kestirip atar, kimsenin de buna söyleyeceği olmazdı.

Öyle yapmadım, yazıyı okudum.

Ve Ertuğrul’un, yazısında ballandıra ballandıra bahsettiği üzere, Mustafa Ceceli’nin “Limon Çiçekleri” şarkısıyla çekildiği yatakta rehavet içindeyken yazımı ancak göz ucuyla okuduğu sonucuna vardım. Belli ki o rehavet haliyle ancak bu kadar zihinsel takat bulabilmiş.

O yüzden okurunu benim yazıma yanlış-yönlendiren, “Mustafa Ceceli yatakları doldurur ama camileri bilemem” başlıklı, daha en baştan müflis bir yazı kaleme almış.

Ceceli’nin Hz. Muhammed’e tâzim (yüceltme/ululama) yüklü şarkı klibi üzerine, “İşinözünde gençleri camiyle çekemedikleri dine, ‘ti-vi’yle, internetle, kliple çekme girişimivar” iddiasında bulunduğumu kaydediyor.

Yazıyı buraya kadar okumuş, ondan sonra Ceceli’nin “Limon Çiçekleri” eşliğinde yatağın derinliklerine tekrar çekilmiş.

Çünkü ben sonrasında bu klibin camiye çekmeyi bırakın, dine, Allah’a, Peygamber’e de değil, çekse çekse Ceceli’ye, Zain’e ve klipte göz dolduran başka güzelliklere çekebileceğini vurguluyorum zaten...

Hatta daha ileri gidiyor, bu klipten İslâm’a değil, çıksa çıksa İslâm-örtülü bir paganizme yol çıkabileceğini kaydediyorum.

Ertuğrul bu kısımlarını atlamış. O yüzden, kısmi takatle okuduğunu anlayabildiği kadarıyla, “Tövbe etmiş bu klip gençleri camilere veya dine çeker mi dersen...” diye başlayıp bol keseden ahkâm kesmiş: İslâm’ın sorunu çok büyük de, Ceceli’nin tövbe klibiyle halledilecek gibi değil de, İslâm terörle, diktatörlükle, faşizmle boğuşmakta da, şu da, bu da...

Neyse, “bırak rehavetine gitsin” deyip işime bakmaya ve şu alabildiğine istismar edilen “şehitlik” üzerine yazmaya koyulmuşken dün, bir mesaj daha geldi. “Yine seni yazmış Özkök” diye...

Naçar, yine baktım ve bu defa hüzünlü gülümsemeden öte şen kahkahalara boğuldum.

Ertuğrul belli ki yataktan çıkmış, yazımın diğer kısımlarına da göz atacak takat bulmuş ve şarkıda şirke yorulabileceğini belirttiğim ifadelere takılmış. 
Niye mi? Bunları çürütmek için değil...

Sadece “Ben bu ifadelerde daha çok Hazreti İsa ile Tanrı arasındaki ‘Baba- Oğul-Kutsal Ruh’ birleşikliğine benzer bir hava sezdim” demek için!..

İlâhi Ertuğrul! Ceceli’nin şu “popmevlit” indeki “peygamber tâzimi”nin tarihsel şahikası olan Süleyman Çelebi mevlitinde şirke vesile itki İslâmiyetteki Hıristiyanlık ve Noel etkisidir diye yazmıştık, hatırlamıyor musun? Hani geçen sene Ramazan’da Cumhuriyet’e hazırladığım, senin de öve öve bitiremediğin “Yeryüzü Sofraları” sayfasında...

“Tayfun Atay’ın hazırladığı bu sayfayı hiç kaçırmıyorum” diye yazmıştın ama bak, o zaman da bu bahsi kaçırmışsın.

“Limon-çiçekli yatak sendromu” desene!..

Sosyal-bilimci olarak İslâm’a yaklaşık 30 yılımı verdim, ama bugün hâlâ bu konularda hata yapıp mahcup düşmemek için bir dolu kaynağı önüme koyarak yazıya oturuyorum.

Ve sen bana “İslâm’ın sorunu çok büyük be Tayfun Kardeşim” diyorsun pişkin pişkin. Sonra bir de o ümmî kibrinle,“Boşver ‘biz’ bu topa girmeyelim” şeklinde yâveliyorsun.

Ben de sana diyorum ki Ertuğrul, “sen” bu topa girme!..

Bak, İslâmcı mahallede zaten madarasın.

Bize de faydadan çok zararın dokunuyor.

Üstelik sahtekârlıkla itham ettiğin “siyasi İslâmcılık” tarafından iliklerine kadar fethedilmiş bir yayının bünyesinden yazıyorsun bunları.

Dolayısıyla sadece madara olmuyor, komik de oluyorsun. 
Sen işine bak, “Limon Çiçekleri” eşliğinde yataklara ak! Hadi!..