Taksim Meydanı’nı insanlardan koparma projesi eylül ayında İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçmiş; haberim olmamıştı; ‘Taksim Platformu’nun sesinden duydum (www.taksimplatformu.org).
Üstüne Haydarpaşa’nın kapanması geldi. Herkes gibi benim de çok uzaklarda kalan bir Haydarpaşam var! Adını andığımda, serinliği kaplar her tarafımı, ayrılık serinliğiymiş beni ürperten. Gişelerini, belki kırk yıl önceleri sıra beklediğim gişeleri hatırlıyorum. Tütüncüsü, lokantası, berberi; yoksa onlar da mı kapanacak? Bavulu elinizden alan hamallar ve vapur çıkışında bekleyen satıcılar nereye gidecekler? Her şeyi farklıydı sabah banliyösünün; ya yataklı? Özlemeyecek misiniz? Hızlı tren İstanbul’a varlıkları ve kültürü yıkmak için mi geliyor? Elli yılda, yüz yılda oluşmuş halk örgüsü hızlı trenle bağdaşamaz mı? Yoksa hızlı tren bahane mi?
Topçu Kışlası: Frak üstüne sarık gibi
Geçen yıl Asmalımescit’te masalar dükkânların içine alındı. Aynı günlerde zabıtalar Parmakkapı’ya girmişti. Şimdilerde Nevizade’yi dönüştürüyorlarmış! Saçı başıyla uyumsuz belediye başkanı, önderlerine yetişme sevdasıyla nerelere koşuyor dersiniz?
Son günlerde, Taksim Meydanı videosu internet sayfasında; alt yollar, nereden girdiği, nereye çıktığı belli değil ama dönüp duruyor. Çizmek kolay, girdiği yerde yeter genişlik var mı, ya çıktığı yerde?
Eski Topçu Kışlası maketi görmeye değer, frak üstüne sarık gibi, iğreti duruyor, hem boyuna uzatılmış, enine de çekmiş!
Peşinden, arkadaşımız Elif İnce’nin, ‘yıkılan kışlanın bir replikasını inşa etmek için açılan’ ihaleyi yüksek mimar Halil Onur’un aldığı haberi geldi. Sayın Onur, Topçu Kışlası ve yaya alanları üzerinde çalıştığını ama henüz somut bir proje olmadığını söylemiş (Radikal, 29 Ocak).
Proje yok, maket var! Halk ve belediye yok, yanında yık-yapçılar Başbakan var! Ne yapalım diyorlar, insanlar ne olacak düşünülmüyor!
Taksim, İstiklal Caddesi, Sıraselviler, Gümüşsuyu, Mete Caddesi, Cihangir, Cumhuriyet Caddesi, bugünkü haline bir yılda gelmedi; savaştan sonra yıllar içinde oluştu. Oralarda oturanlar, yapıları tanınmadan, onlara sorulmadan şimdi o yapı yok edilecek!
Niye insanlar uzaklaşsın isteniyor Beyoğlu’ndan? Meyhanesi, tiyatrosu, kitapçısı, bataklığı, eski kilisesi, camii, nesi varsa, nesini biliyorsanız onlarla birdir, onlarla bütündür Beyoğlu ve Taksim Meydanı. Birini diğerinden ayırırsanız o başka bir şey olur ama Beyoğlu olmaz! Sonra metruk bir yere döner! Niçin bu ısrar, niçin bu telaş? Taksim Meydanı kenarına büyük bir cami yaparsanız neyle yarışmış olacaksınız? Bin beş yüz yıllık Bizans’tan kalma bir harabe ile neyi yarıştırabilirsiniz; o başka bir değer, bir üstteki mescit başka bir değer ama birbiriyle uyum içinde, sonra gelenlerle bütünleşip örneğin Cihangir’i oluşturmuş!
Taksim’e yapılacak caminin işlevi ne olabilir? Karşısında büyük bir kilise; birbirine bakışıp duracaklar, ne kendisiyle övünecek ne öbürünü kıskanabilecek! Orası kaç bin yıllık bir kentin kalıntısı; onun üzerine cami yapılır mı?
Bırakın bu kendini beğenmişliği; önce amacını tartışın halk ile Taksim Meydanı’nın.
Büyüklük, orayı o kimliğiyle koruyabilmektir; Taksim’i ve Beyoğlu’nu adam gibi düzeltmek varken bu görgüsüzlük nereden çıktı?!