“Putin, zirve masasında Erdoğan’a sivilleri vurmayacağını, seçili hedeflere yöneleceğini söyleyebilir ancak İdlib sahasında Erdoğan’ı unutabilir. Çünkü savaş sahası sislidir.”
Bu sözler stratejist Nihat Ali Özcan'a ait.
Uluslararası İlişkiler Profesörü İlhan Uzgel de, "Rusya asla söz dinlemeyecek. Putin, kafasına koyduğunu yapacak. Amerika da Ankara'ya 'müttefikliğini bil' baskısını artıracak” diyor.
Suriye’de siyasi çözüme ulaşılması için Rusya ve İran’la 2016 sonunda Astana sürecini başlatan Türkiye, ülkedeki terör gruplarına karşı verilen mücadelede sıra İdlib’e gelince İran ve Rusya’yla bütünüyle ayrı düştü. Bu ayrı düşmenin bir çeşit hayal kırıklığı olarak tanımlanabileceğini belirten Türk yetkililer, Tahran ve Moskova ile Suriye'de siyasi çözümü güçlendirmek için 7 Eylül zirvesinde anlaşıldığını hatırlatıyor. Bu anlaşmaya karşın Rusya’nın nerdeyse bir aydır durdurduğu hava saldırılarını tam da zirve öncesi başlatması ise Ankara’daki hayal kırıklığının açık göstergesi sayılıyor. Bu yüzden Ankara 7 Eylül zirvesine elini güçlendirerek gitmek için geniş bir yelpazede sürdürdüğü diplomasi trafiğini sadece hızlandırmakla kalmadı, tüm uluslararası örgütleri de İdlib’e askeri operasyonun olası sonuçlarına karşı harekete geçirdi.
Tahran'da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile son dönemin en kritik zirvesini gerçekleştirdiği gün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de İdlib için özel olarak toplanacak. Ankara, tüm dünyanın operasyonun önlenmesi için birlikte olmasından, olası göç dalgasına karşı Türkiye’ye destek mesajı vermesinden memnun. Ancak tüm uyarılara karşın Rusya’nın zirve öncesi İdlib'deki hedeflere yönelik hava saldırılarından geri adım atmaması Ankara’nın Suriye’de barışçıl çözüm umudunu da boşa çıkarıyor.
Ankara'da hayal kırıklığı
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan zirvede Rusya ve İran’dan beklentilerini nasıl sıralayacak? DW Türkçe’ye bilgi veren Türk yetkililer, Erdoğan’ın Suriye’de terör örgütlerine karşı birlikte mücadeleden vazgeçilmemesi mesajı üzerinde duracağına vurgu yapıyor. Tam da zirve öncesi Heyet Tahrir Şam’ı (HTŞ) terör örgütleri listesine alan Ankara, tıpkı Rusya gibi Suriye’de asıl hedefinin terör örgütleri olduğunu Putin’e Erdoğan aracılığıyla bir kez daha anlatacak. Erdoğan, Putin’e büyük bir göç dalgasının insanlık dramı yaratacağını da söyleyecek. Ve Ankara’nın böylesi bir dramla tek başına çıkmasının zorluklarını anlatacak. Zirve sonunda da Erdoğan, Rusya ve İran’ı İdlib konusunda ikna edemezse Suriye politikası ve doğal olarak Rusya ve İran’la işbirliği yeniden gözden geçirilecek.
"Putin'i kimse vazgeçiremez”
Peki Tahran zirvesinde Rusya ve İran neler yapabilir? Ankara zirvenin her türlü sonucunu hesaplayabildi mi? DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan stratejist Nihat Ali Özcan, Rusya Devlet Başkanı Putin’i İdlib’e askeri operasyondan kimsenin vazgeçiremeyeceğini söylüyor. “Ama yine de Putin zirve masasında Erdoğan’a operasyonun seçili bölgelerle sınırlı olacağının, sivillere zarar verilmeyeceğinin garantisini sunabilir” diyen Özcan, Putin’in böyle bir garantiden söz etmiş olmasının da İdlib sahasında gerçekliğini yitirebileceği riskine dikkat çekiyor. Özcan, “Bir kere bombalama, operasyonlar başladı. Gerisi de gelecek görünüyor. Rusya, İdlib’de ilerledikçe kimseye verdiği söze, garantiye sadık kalmaz. Suriye’nin yüzde 96’sını temizlemiş Rusya, yüzde 4’ünü temizlerken de göç gibi insani bir konuyu kolaylıkla gözardı edebilir, edecektir de” öngörüsünde bulunuyor.
Özcan, Ankara’nın Suriye’de yürüttüğü politikayı yeni stratejiler üzerinden revize etmesinin gündeme gelmesinin kaçınılmaz olduğu mesajı verirken, “Suriye’de çatışmasızlık bölgeleri kurulmasında anlaşan Tahran, Moskova ve Ankara’nın sahadaki hedeflerinin ortak olmadığı ortaya çıktı. Şimdi de tüm Batı’nın, Amerika’nın karşı çıktığı bir savaş ortamı oluştu. Savaşın da kendi kuralları var. Tahran zirvesinden sonra sadece Türkiye için değil tüm dünya için yepyeni bir Suriye’yle karşılaşabiliriz” diyor.
İdlib konusunda ABD Başkanı Trump’ın “felaket olur, insanlar katledilir” çıkışlarını “timsah gözyaşı” olarak niteleyen Özcan’a göre, Amerika da Rusya’nın İdlib’de ilerleyeceğini biliyor ve dünyaya verilen mesajlarla Putin'i "sivil katil" ilan ediyor. Özcan, “Batı’nın Suriye’ye ne kadar insani amaçlarla yaklaştığını da bize İdlib açıkça gösterecek. Yalnız bu süreçte tüm dünya zarar görecek” uyarısında bulunuyor.
"Ankara ABD ile yakınlaşacak”
Uluslararası İlişkiler Profesörü İlhan Uzgel de, DW Türkçe’ye Tahran zirvesinin Ankara’nın “ikili ilişkilerdeki ikilemini bitirecek nitelikte” olacağını söylüyor. Uzgel, Ankara’nın çok uzun süredir “ABD’mi, Rusya mı ikilemi yaşadığını” belirtirken bu ikilemin gereksiz olduğuna vurgu yapıyor. Uzgel, “Uzun süredir NATO müttefikliğine vurgu yaparak Ankara’nın Rusya ve Tahran’la işbirliği yapmasını istemediğini açıkça ortaya koyan Amerika, Tahran zirvesinden sonra Ankara’ya müttefikliğin ne anlama geldiğini gösterecek bir baskı politikası ortaya koyacak” diyor.
Ankara’nın Rusya ve İran’la Amerika’ya karşı aradığı işbirliğini bulamadığını ve bunun da kendisini Suriye konusunda açıkça gösterdiğini öne süren Uzgel’e göre, Ankara’nın Tahran zirvesinden somut sonuçlarla çıkma şansı çok az. “Çünkü Putin kafasına koyduğunu yapacak, Erdoğan’ı dinlemeyecek” diyen Uzgel, Suriye iç savaşında geride kalan 7 yılda başlangıçta konuşulan devlet başkanı Esad’ın gidip gitmeyeceğine ilişkin senaryoların da eskidiğini söylüyor.
Uzgel, "Ankara önümüzdeki süreçte Suriye’de Esad liderliğinde nasıl bir çözüm olur konusuna kafa yormak durumunda kalacak. Tabii bu kafa yormayı da Rusya’dan çok NATO müttefiği Amerika ile yapacak” öngörüsünde bulunuyor.
Hilal Köylü / Ankara
© Deutsche Welle Türkçe