T24 - Milliyet gazetesi yazarı Murat Sabuncu, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu'nun "Okulda Yemek" raporunu köşesinde değerlendirdi. OECD ve Dünya Sağlık Örgütü'nün Türkiye'deki çocukların duruma ilişkin verilerini hatırlatan Sabuncu, "öğrencilere tablet bilgisayar da verilsin ama ücretsiz öğle yemeği de verilmeli" dedi.
Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Sabuncu'nun bugünkü (28 Kasım 2011) yazısı şöyle:
Hafta sonunun önemli kısmını bir raporu okuyarak geçirdim. Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu tarafından 1 Kasım 2010 ile 1 Mayıs 2011 tarihleri arasında saha çalışması ve literatür taraması sonucunda ortaya konan bir rapor idi bu. Adı “Devlet ilköğretim okullarında ücretsiz öğle yemeği sağlamak mümkün mü?”...
Ayşen Candaş, Başak Ekim Akkan, Sevda Günseli ve Mehmet Baki Deniz’in imzasını taşıyan çalışmanın danışmanlığını da Prof. Dr. Ayşe Buğra üstlenmiş.
Rapor adından da anlaşılacağı gibi Türkiye’de sekiz yıl olan zorunlu eğitim döneminde toplam öğrenci nüfusunun yüzde 97.4’üne yani 10 milyon 308 bin 927’sine hizmet veren devlet okullarında öğle yemeği verilmesini öneriyor. Bu noktayı şöyle izah ediyor: Çocukların eğitim hayatına devam edebilmeleri, öğrenmeyi sever hale gelmeleri, derslerinde başarılı olabilmeleri ancak içinden geldikleri sosyo ekonomik ortam aynen eğitim hayatlarına da yansımıyorsa mümkündür.
Gelelim ulusal ve uluslar arası pek çok verilerle çocukların sosyo ekonomik durumlarına:
OECD verilerine göre (
www.oecd.org/els/social/family/database) Türkiye’de her dört çocuktan biri yoksul. AÇEV ve KA-DER’in yaptığı bir araştırma 1999-2005 yılları arasında 436 bin 164 çocuk ilköğretimi bitiremeden çalışma hayatına atıldı. TÜİK’in yaptığı bir araştırma çalışan çocuklardan okula devam edemeyenlerin yüzde 20’sinin okul masraflarını karşılayamadığı için okuldan ayrıldıklarını gösteriyor.
Rakamlar iyi durmuyorDünya Sağlık Örgütü’nün 2008 yılında yayınlanan Health Policy for Children raporunda
Türkiye’deki durum şöyle anlatılıyor:
Türkiye 11-15 yaş çocuklarının baş ağrısı, karın ağrısı, yorgun ve sinirli hissetme, endişe, uyku bozukluğu, baş dönmesi gibi sağlık şikayetlerinin en yüksek olduğu ülke. 11 yaş erkeklerinin yüzde 54’ü kızların ise yüzde 67’si bir haftada birden fazla sağlık şikayetlerinin olduğunu söylüyorlar. 13 yaşta bu rakam kızlar için yüzde 76’ya erkekler için yüzde 56’ya çıkıyor. Aynı rapora göre ailenin gelir durumu düştükçe çocukların sağlık şikayetleri artıyor. Rapor bu durumun çok çeşitli faktörlere dayanabileceğini vurguluyor ki bu faktörlerden birinin de gıda yoksunluğu olduğu belirtiliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı Türkiye Sağlık Araştırması 2008 verilerine göre
7-14 yaş grubundaki çocukların son altı ayda yaşadıkları hastalıklardan ilk beşi şöyle sıralanıyor:
Yüzde 46.2 enfeksiyöz hastalıklar, yüzde 26.8 ağız ve diş problemleri, yüzde 16.1 göz sorunları ve yüzde 8.5 beslenmeyle ilgili sorunlar.
Daha çok rakam verebilirim. Ama artık dünyanın değişik ülkelerinde de uygulanan “okulda yemek programına” gelmek istiyorum. Başka ülkelerdeki örneklerden hareketle eğer bu program burada da uygulanırsa şöyle sonuçlar verebilir:
* Okul günlerinde verilen sıcak öğle yemeği ile çocuğun toplam sıcak yemek tüketiminin yüzde 16’sı karşılanabilir. Bunun yoksul bir ailenin çocuğu için yaptığı harcamanın yüzde 10’ununa tekabül ettiği hesap ediliyor.
* Öğlen yemeği dağıtılan okul projelerinin olduğu ülkelerde özellikle kız çocuklarının okula gönderilmesinde, hem kız hem erkek çocukların okula devamında bir artış görülüyor.
* Özetle okulda yemek programı çocuğun okul başarısını artırıyor, çünkü öğrenme kapasitesi yükseliyor, bilişsel gelişime etki ediyor, yetersiz beslenme kaynaklı sağlık sorunlarını, öğrenme bozukluklarını ve konsantrasyon düşüklüğünü azaltıyor. Çocuğun okula devamını sağlıyor. Yoksul ailelerin bütçelerine katkı oluyor.
Yoksul öğrencilerin durumuRapordan son iki not. Birincisi Türkiye’deki okulların yapılanması ile ilgili:
Okullar arasında bir ayrışma gözlemleniyor. Sosyal sınıf itibariyle yoksul ya da varlıklı olmak üzere ayrışmış ve kendi içinde sosyal sınıf açısından homojenleşmiş okul tipi yaygın halde. Yoksullar yoksullarla ve yoksul olup aynı anda ayrımcılığa uğrayan ya da kente yeni göçmüş olanlar aynı okullarda buna karşılık geliri yüksek varlıklı ailelerin çocuklarının beraber okuduğu ilköğretim okulları da mevcut ve bunlar kendi içinde homojenleşmiş durumda.
Ve okulda yemek projesinin uygulama alanı. Rapora göre Türkiye’deki bölgesel eşitsizlikler dolayısıyla tüm okullarının hedeflenmesi gereken bölgeler mevcut. Güneydoğu Anadolu bölgesi başta olmak üzere İstanbul’un özellikle kimi ilçelerindeki okulların tamamının kapsanması gerekiyor. Türkiye’de şu anda devlet Yatılı İlköğretim Bölge okullarında ki 10 milyonluk öğrenci nüfusunun sadece 115 binini temsil ediyor ve taşımalı eğitim veren okullarda ücretsiz öğle yemeği veriliyor. Ancak bu şehirlerdeki soruna çözüm olmaktan çok uzak.
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu’nun hem üniversite hem Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen raporunu okuyup bitirdiğimde şunu düşündüm: Evet Türkiye bütçesinde her yıl eğitime ayrılan pay artıyor. Artık öğrenciler masalarına oturduklarında ücretsiz olarak eğitim yılının kitaplarını da buluyorlar. Hatta yakında her öğrencinin bir tableti olacak. Ama bunlar yapılırken dünyada da uygulanan temel bir nokta yani “yoksul öğrencilerin ücretsiz sıcak yemek yemesi de” sağlanmalı.
Birbirinin yemeğini alan çocuklarRaporda saha çalışması verilerine de yer verilmiş. Beni en çarpan iki örnek. Biri İstanbul Sarıyer’den diğeri Fındıklı’dan:
Sarıyer'de bir ilköğretim okulunda çalışan sınıf öğretmeni okulunda ekmek arası 3 zeytin ile öğle yemeğini geçiştiren çocukların varlığından bahsetti. Velilerle toplantı yapmış ve çocuklarına her gün süt içirmelerini tavsiye etmiş. Velilerden biri bu konuşmanın kendisini çok yaraladığını söylemiş. ‘Olsa içirmem mi hocam?’ diyen velinin durumu çocukların yaşadığı gıda yoksulluğunu açık şekilde gösteriyor.
Çocukların yaşadığı gıda yoksulluğunu ve beraberinde gelen beslenme bozukluklarını ve sağlık sorunlarını gözlemleyen bazı öğretmenler, durumları daha iyi olan çocukların yanlarında fazla yemek getirmeleri ve yoksul arkadaşları ile paylaşmaları gibi bir yönteme başvuruyor.
Bunun nasıl damgalayıcı bir rol oynayabileceğinin farkındalar ama çaresizlikten bu yola başvurduklarını dile getiriyorlar. Başka bir okulda arkadaşlarının yemeklerini alan çocukların hikâyelerini anlatıyorlar:
“Zaman zaman çocuklar birbirinin yemeğini alıyor. Bu ille maddiyatla ilgili değil. Karın doyurma değil, beslenme önemli. (Sınıf öğretmeni Fındıklı)”