T24 - Suudi Arabistan'ın parasal desteğiyle Türkiye'de yayımlanan Kuranı Kerim meali İslami kesimde kavga çıkardı. Mealde hatalı çeviri yapıldığını belirterek “Kraldan alınan paralarla hazırlanan meal işte böyle oluyor” diyen İhsan Eliaçık'a, yayında imzası bulunanlardan ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman sert bir cevap verdi. Mealin ilk baskısındaki yanlış çeviriyi kabul eden, ancak daha sonra bu hatanın giderildiğini belirten Karaman, Eliaçık'ı “edep ve insaf”a davet etti.
Prof. Hayrettin Karaman'ın, “İ. Eliaçık'ı dikkat, edep ve insafa davet” başlığıyla Yeni Şafak'ta yayımlanan (28 Ekim 2010) yazısı şöyle:
İ. Eliaçık'ı dikkat, edep ve insafa davet ediyorum
"İhtiyaçtan fazla mal edinmenin haram olduğunu" söyleyen İhsan Eliaçık aksini iddia edenlere, farklı görüş ve yorumlara sahip olanlara insafsızca yükleniyor. "Süleyman Mülkü" başlıklı yazısında, bizim heyet halinde yaptığımız ve yıllardan beri Suudi Arabistan merkezli Rabıta'nın parasız olarak dağıttığı mealdeki bazı tercümeler dolayısıyla şunları yazmış:
"Çare yok, o kâşaneleri yıkacak, betonları sökecek, mezarlara gömülmüş mesajları gün yüzüne çıkaracağız. Bunu yaparken ciyak ciyak bağırılmasına aldırış etmeyeceğiz. "Yeter geç artık bu konuyu; böcekten, çiçekten, estetikten, metafizikten bahset" hinoğlu hinliğine prim vermeyeceğiz...
Bakın, o dediğinizi "en kral mealler" yapıyor.
Çevirmen heyeti arasında Ali Özek, Hayrettin Karaman, Ali Turgut, Mustafa Çağırıcı, İbrahim Kâfi Dönmez, Sadrettin Gümüş gibi isimlerin yer aldığı, Suud-i Arabistan Krallığı'nın finansıyla hazırlanan mealde Bakara 219 ayet bakın nasıl çevirilmiş: "Sana iyilikte ne harcayacaklarını sorarlar: 'Affetmek' olduğunu söyle."
(Doğrusu: "Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaç fazlasını.")
Hz. İsa'nın "Ey kör kılavuzlar! Ey engerek soyu!" derken ne demek istediği sanırım anlaşılıyor.
Kraldan alınan dolarlarla hazırlanan meal işte böyle oluyor.
"En kral meal" işte budur!
Çiçek, böcek, estetik, metafizik mi diyordunuz?
Alın, evire çevire okuyun...
Üstelik hemen yukarıda geçen bir ayette de (Sad; 38/32) Süleyman'a ('en kral' çeviriyle) "Mal sevgisi bana sevdirildi, bu bana Rabbim'i hatırlatır" demiş...
Kur'an'ı "kerim" gözle okumamanın sonu işte budur."...
Şimdi -edep ve insaf dışı ifadeleri sahibine bırakarak- gerçekte ne oldu onu açıklayalım:
1982 yılında hocamız Ali Özek, mealde adı geçen beş arkadaşa, acele olarak Kur'an-ı Kerim'e açıklamalı bir meal yazacağız, "Dünya İslam Birliği" bunu bastırıp parasız dağıtacak" dedi, sureleri taksim etti, mümkün olduğu kadar acele olarak gereğini yaptık, A. Özek hoca hariç hiçbirimiz, diğerlerimizin yaptıklarını okuma fırsatı bulamadık. Meal 1982 yılında on bin adet basıldı ve dağıtıldı. Rabıta daha fazla basmak üzere harekete geçince biz itiraz ettik, "mealin tamamını altı kişi okuyalım, gerekli tashihleri yapalım, ondan sonra basılsın" dedik. Bunu da (yeniden okuma, tashih, iyileştirme işini) birkaç defa yaptık.
1985 yılından itibaren bu meal, önce M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı, sonra Diyanet Vakfı tarafından da defalarca basıldı. S. Arabistan'da yapılan baskılar ise milyon nüshaları çok aştı.
Evet, 1982 tarihli baskıda, bir hocamızın yaptığı meal kısmında, İ. Eliaçık'ın naklettiği gibi isabetsiz bir tercüme yapılmıştır. Ama bundan sonraki baskılarda o meal tashih edilmiş ve aşağıda vereceğim şekli almıştır. Buna rağmen yirmi beş yıl önce yapılan hatalı tercümeyi ele alıp diğerlerine bakmadan ağzına geleni söylemek de neyin nesi oluyor!?
25 yıldır milyonlarca nüshadaki meal ve açıklama şöyledir:
"...Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. "İhtiyaç fazlasını" de...." (Bakara.2/219).
"Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini Rabbim'i anmak için istedim, dedi..." (Sâd: 38/32-33).
(...Hz. Süleyman savaş ihtiyacı belirince atların hazırlanmasını ve idman için koşturulmasını emrederek, "Ben bunları dünyada nefsimin hazzı için değil, Allah'ın emrinden ve onun dinini takviye etmek arzusundan dolayı seviyorum" demişti.)
34. ayetin açıklaması da şöyledir:
(Süleyman (a.s.) şiddetli bir hastalığa yakalanmak suretiyle imtihan edilmiş, hastalığı sırasında "cansız ceset" denecek kadar zayıflamış, sonra tekrar sağlığına kavuşmuştu.)