Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, yeni sezona başladığı günden beri reyting listesine birinci sıradan giren "Survivor" yarışmasıyla ilgili olarak "Survivor’dan artık mis gibi bir 'üniversite' olur. Acun Ilıcalı bir spor akademisi kurmaya kalkıp bunun adını da 'Survivor Üniversitesi' koyarsa ticari yükselişini daha da verimli sonuçlar alabileceği bir yeni aşamaya taşıyacaktır" görüşünü dile getirdi.
Tayfun Atay'ın "Survivor artık ‘üniversite’ olmalı!" başlığıyla yayımlanan (25 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Survivor’un televizyon endüstrisi bünyesinde bir şov olmaktan öte başlı başına bir “endüstri” haline geldiğini ileri sürmek abartı sayılmaz. Geçen yıllarda haftanın 5 günü izliyorduk. Bu sezon, bunun da ötesine geçilmesi kuvvetle muhtemel. Çünkü hem oyuncu sayısı arttı, hem de eklenen yeniliklerle
programın çerçevesi iyice genişledi.
Ayrıca TV 8, gün içerisinde sabah kuşağındaki magazin programı “Aramızda Kalmasın”ı da Survivor’a endeksli bir yeni düzenlemeye oturtmuş görünüyor. Onun ardından da önceki yılların oyuncularının katılımlarıyla şovun hem perde arkasında olup bitenleri, hem de ekranda izlediklerimizin yorumlarını içeren “Survivor Panorama” yayına giriyor. Böylece günde yaklaşık 10 saat Survivor seyrine amade bir yayın söz konusu.
Üstelik daha işin başındayız. İlerleyen haftalarda bu dozun da artacağından kimsenin kuşkusu olmasın!..
Bu yıl, önceki sezonlarda sıklıkla üzerinde durduğumuz bir sorun da aşılmış gibi...
Malûm, son birkaç sezondur hep vurguladığımız husus, Survivor’un adeta “gözden düşmüş ünlüler için bir rehabilitasyon ünitesi”ne dönüştüğüydü. Bunun yanı sıra, herkesçe tanınmamakla birlikte kendi alanlarında büyük başarılara imza atmış bir dolu ismin de “Ünlüler” kategorisinde yarışırken pek çok oyunda madara olması, karizmayı çizdirmesi de söz konusuydu. Buna bağlı olarak özellikle geçen sene artık neredeyse “Ünlüler” ekibinin, “Gönüllüler”den pek de farkı kalmadığı bir tablo karşımızdaydı. Hatta artık “Survivor Ünlüler-Gönüllüler” kompozisyonuyla bu şovun daha fazla gidemeyeceğini düşünür olmuştuk.
Bu düşünceleri çürütürcesine bu sene bir futbol efsanesi, Beşiktaş’ın unutulmaz yıldızı İlhan Mansız ve yine bir dönemin yıldız futbolcusu olarak hâlâ hatırlardaki FB’li Serhat Akın, ünlüler kategorisinde karşımızda. Eh, “Şakşuka Tarık” (Mengüç) ve aradan 10 yıldan uzun zaman geçse de hâlâ ekranlarda izlenen Çocuklar Duymasın’ın “Havuç”u Furkan Kızılay da cabası...
Survivor son birkaç yıldır hissedilen duraklamayı aşıp gayet dinamik bir başlangıç yapmış görünüyor bu sezon. Reyting tablosu da bu söylenenleri desteklemekte. Evet, daha dün bir bugün iki ama bir yandan da perşembenin gelişi çarşambadan belli gibi... Hele ki diziler başta olmak üzere diğer programlardaki atalet, bu sene Survivor’un hiç zorlanmadan tüm hafta seyrin zirvesinde olacağı tahminini güçlendiriyor.
Bu, 11’inci sezonu Survivor’un... “Ünlüler-Gönüllüler” olarak da 7’nci sezon... Şov, artık ona eklenen “türev” programları da düşünecek olursak kurumsallaşmış denilebilir.
Peki, bundan sonrası ne olur derseniz diyebilirim ki Survivor’dan artık mis gibi bir “üniversite” olur.
Acun Ilıcalı bir spor akademisi kurmaya kalkıp bunun adını da “Survivor Üniversitesi” koyarsa ticari yükselişini daha da verimli sonuçlar alabileceği bir yeni aşamaya taşıyacaktır.
Evet, neden olmasın?! Yaklaşık 40 yıldır öğrenci olarak, asistan olarak, profesör olarak, idareci olarak içinde bulunduğum kurumun bunca zaman içinde nereden nereye geldiğine baktığımda da diyebilirim ki üniversite Acun’u beklemektedir!..
Acun, medya endüstrisinde artık rakipsizleşmiş iktidarının itici gücüyle faaliyet alanını “üniversite endüstrisi”ne genişletmelidir.
“Ben bu işten anlamam” diye düşünmesine hiç gerek yoktur. Aksine öğrencisinden hocasına, yöneticisine kadar tüm bileşenleriyle üniversiteler bu memlekette en iyi Acun’un anladığı işin peşindedirler!..
MESH (“Medya, Eğlence, Show”) endüstrisinin “altın yumurtlayan çocuğu”na üniversitelerin kapısı ardına kadar açıktır.
Çünkü şov, yani gösteri, bugün hayatın tek gerçeğidir.
“Gerçek aşımı” (hatta “aşınımı”) olarak Türkçeye çevirmeyi yeğlediğim “post-truth” kavramı da tam anlamıyla bununla uyarlı bir sürecin karşılığı.
“Post-truth” bir dünyaya bir “Survivor Üniversitesi”nden daha çok yakışacak ne olabilir?!
Dünya da buna hazırdır, Türkiye de buna hazırdır, toplumumuz da buna hazırdır.
Ve en önemlisi devlet ve iktidar buna hazırdır.
Nasıl mı?..
Peki, müteakip yazıda devam!..