Kültür-Sanat

Suriyeli Kadınlar Korosu'ndan savaşa ve şiddete karşı 3 dilde şarkılar

"Mülteci kadınlar için şarkı söylemek, her değeri, her şeyi yok etmeye çalışan şiddete, savaşa karşı direnmekti"

07 Haziran 2016 15:22

Suriye’deki savaştan dolayı göç ederek Türkiye’ye gelen mülteci kadınlardan oluşan Suriyeli Kadınlar Korosu, ülkelerinden binlerce kilometre uzakta savaşa karşı seslerini şarkılarla yükseltiyor.

İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV) Suriyeli Mültecilere Destek Ofisi, Suriyeli mülteciler için birçok atölye çalışması düzenliyor. Müzik Atölyesi de bunlardan biri. “Savaşın travmatik etkisini müzikle azaltmayı ve kadınların kendilerini özgür hissedebilecekleri bir alan açmayı” amaçlayan atölye, bir koronun doğmasına da vesile olmuş sonraları. Suriyeli Kadınlar Korosu’nda, farklı inanç, mezhep ve etnik kökenden kadınlar yan yana geliyor; Türkçe, Kürtçe ve Arapça şarkılar söylüyor.

Sanatçı Ayşegül Yordam’ın yönetimindeki koro, 5 aylık hazırlık sürecinin ardından ilk konserini 30 Mayıs’ta İstanbul Şişli’deki Nâzım Hikmet Kültür ve Sanatevinde verdi. İKGV Suriyeli Mültecilere Destek Ofisinden Nilgün Yıldırım, koroya ilişkin Evrensel Efe Sönmez’in sorularını yanıtladı.

 

 

Suriyeli Kadınlar Korosu’nun kurulma hikâyesini bizimle paylaşır mısınız?

 

 

Mülteci kadınlar yaptığımız atölye çalışmalarında Suriye’yi özlemle anıyorlar, ülkelerinden ve kültürlerinden uzak olmanın zorluklarını paylaşıyorlardı. Kadınların kendi dillerinde şarkılar söylemeleri, ‘uzakta’ olmanın yarattığı duygularla bir nebze olsun baş etmelerini kolaylaştıracaktı. Daha önce kadına yönelik şiddete karşı farkındalık yaratmak amacıyla bir albüm hazırlamış olan ve kadın meselesine duyarlı olduğunu bildiğimiz Ayşegül Yordam’dan destek istedik. Ayşegül, merkezimizde gönüllü olarak kadınlara müzik eğitimi verebileceğini söyledi ve ilk müzik atölyemizi Aralık 2015’te yaptık. Atölyemize koro kurmak amacıyla başlamadık. Süreç içinde kadınlar çok iyi yol kat ettiler. Bunun üzerine grubumuzla bir koro kurmaya karar verdik.

 

Ne yazık ki mülteciler, “öfkesi” vicdanının önüne geçmiş insanlar nedeniyle biraz geri duruyorlar sosyal yaşamdan… Koro oluşturmak istediğinizi atölyeye katılan kadınlara söylediğinizde nasıl tepkiler aldınız?

 

 

Ön yargılı davranışlar ne yazık ki mültecilerin sadece sosyal alanda değil, yaşam alanlarının tamamında hayatlarını daha zorlu hale getiriyor. Müzik atölyesi yapmayı düşündüğümüzü söylediğimizde kadınların çoğu önce bu fikri yadırgadılar. ‘Koskoca kadınlarız, şarkı mı söyleyeceğiz’ dediler. Gönüllü olan 10 kadınla çalışmaya başladık. İki hafta sonra müzik atölyesine katılmak için başvuru yapan kadınların sayısı 50 kişiyi geçti. Kendi kültürlerinden, aynı deneyimleri yaşayan kadınlarla kendi dilleriyle şarkı söylemek onları mutlu ediyordu. Kısa zamanda müzik atölyemiz, merkezimizde en çok talep gören çalışmalardan bir haline geldi. Kadınlara bir koro kurmak istediğimizi söylediğimizde tamamına yakını bu koroda yer almak istediğini paylaştı. Tek şartları vardı. ‘Erkekler bizi dinleyemez’ dediler.

 

 

Koro neden sadece kadınlardan oluşuyor?

 

 

Müzik atölyemize başladığımızda ana amacımız profesyonel bir koro kurmak ya da müzik eğitimi vermek değildi. Temel amacımız, savaş ve göçün yarattığı olumsuzluklarla mücadele eden, tamamen sosyal yaşamın dışında kalan mülteci kadınların kendilerini daha iyi ve özgür hissedebilecekleri bir alan yaratmaktı. Mülteci olmanın yarattığı her türlü olumsuzlukla mücadele eden kadınlar ayrıca; ‘kadın olmak’, dilden kaynaklı sorunlar, ekonomik zorluklar, ön yargılar gibi birçok sebeple daha kapalı bir yaşam tarzı içinde sıkışmış durumdalar. Bu sebeple kadınların kapalı alanların dışına çıkmaları, sosyalleşmeleri bizim öncelikli amaçlarımızdan biri oldu. Koromuzu oluştururken kriterler belirlemedik. Bizim için kadınların şarkı söylemek istemeleri koroya katılmaları için yeterli oldu. Önümüzdeki dönemlerde erkekler ve karma gruplardan oluşan yeni müzik grupları oluşturmayı hedefliyoruz.

 

 

Korodaki kadınların, sizle yolları kesişmeden önceki yaşamları nasıldı?  

 


Korodakilerin tamamı savaş sebebiyle Türkiye’ye gelmiş kadınlar. Kürt, Arap ve Türkmen kadınlardan oluşan koroda, farklı inanç ve mezheplere mensup kadınlar bir aradalar. Ülkelerinde yıkımlarla devam eden savaşa rağmen mülteci kadınların, farklılıklarıyla yan yana durmaları ve birlikte barış için şarkı söylemelerinin, çalışmanın en anlamlı başarısı olduğunu düşünüyoruz. Koromuzda, Suriye’deyken öğretmen, doktor, ressam, ev kadını, öğrenci ve iş kadını olan kadınlar bir arada. Her birinin önceki yaşamlarında farklı hikayeleri olsa da, halihazırda mülteci olmanın zorluklarıyla mücadele ediyorlar.

 

“Şarkılarımızı unutmayacağız” sloganını kullanıyorsunuz. “Şarkılarımızı unutmamak” neden önemli?

 


Savaş, kadınların kültürlerini, evlerini, dillerini, yakınlarını kaybederek Suriye’den göç etmelerine sebep oldu. Savaş aynı zamanda, kadınların coşkularını, ağıtlarını, ninnilerini, mutluluklarını, ümitlerini anlattıkları şarkıları da susturmuştu. Mülteci kadınlar için şarkı söylemek, her değeri, her şeyi yok etmeye çalışan şiddete, savaşa karşı direnmekti aynı zamanda.  

 

 

“Onlarla birlikte yürüyeceğiz"

 

 

Nasıl bir çalışma programınız vardı?

 


Kadın koromuz, Ayşegül Yordam’la beraber 5 ay boyunca haftada bir gün, 3 saat çalıştı. Repertuvar Ayşegül’ün moderatörlüğünde korodaki kadınlarla beraber oluşturuldu. Tüm şarkılar birlikte seçildi. Daha önce Arap müziği konusunda deneyimi olmayan Ayşegül hem repertuvarı oluşturma sürecinde hem de eğitim sürecinde olağanüstü bir çaba gösterdi. Kadınlar Ayşegül’le birlikte şarkı söylemeyi öğrenirken; Ayşegül araştırdı, öğrendi ve en az bir Suriyeli müzisyen kadar Arap müziği hakkında deneyim ve bilgiye ulaştı.

 

 

Konser planlarınızdan bahseder misiniz?

 


Aylar süren bir yolculuktan sonra 30 Mayıs’ta ilk konserimizi verdik. Ekip olarak bu konserlerin devamını arzu ediyoruz. Ancak, ilk günden bugüne, her türlü kararı koromuzla beraber verdik. Bundan sonraki süreci de yine birlikte planlayacağız. Onların devam etmek istedikleri yere kadar birlikte yürüyeceğiz.