T24 - Zaman gazetesi yazarı Abdulhamit Bilici, Suriye'de yaşanan içsavaş hakkında 4 senaryo ortaya koydu. Bilici, "Türkiye'nin Suriye sınavı hiç kolay değil ama en azından iki hususa dikkat etmeli. Bir, katliamı durdurmayan rejime zaman ve meşruiyet kazandıracak hareketlerden kaçınmak. İki; çok istesek de Irak, Filistin, Lübnan'daki sorunları akşamdan sabaha ve tek başımıza çözemediğimizi hatırlayarak, Suriye için içeride ve dışarıdaki hayalci beklentilere karşı dikkatli olmak" dedi.
Abdulhamit Bilici'nin "Suriye için 4 senaryo" başlığıyla yayımlanan (16 Ağustos 2011) yazısı şöyle:
Suriye için 4 senaryo!
İlişkilerimizin, 10 yıl önce savaşın eşiğinden Ortadoğu'daki siyasi tsunami öncesi stratejik ortaklığa yükseldiği Suriye'de yaşanan vahim gelişmelerin Türkiye'yi çok zorlayacağı aşikardı. Çıkmamış candan ümit kesilmez, ama karşımızdaki tablo umut verici değil.
En kötüsünden başlarsak, her gün bir başka Suriye şehrinden katliam haberi geliyor. Mart ayından beri ölenlerin sayısı 2 bini aşmış durumda. Bırakın tankların şehirlerden çekilmesini, Lazkiye'ye gemilerden bomba yağdırılıyor. Türkiye'nin, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile Baas rejimine yaptığı son uyarının da işe yaramadığı ortada. Batı'nın gündeminde, ekonomilerini sarsan kriz var. Birkaç Arap ülkesinin, protesto olarak elçisini çekmesi sembolik açıdan iyi mesaj, ama rejime etkisi yok gibi. Şam ve Halep hâlâ sessiz. Libya'da olduğu gibi rejim saflarından bir kopma yok. Bölge güçlerinden İran, İngiliz polisinin isyancılara müdahalesini eleştirirken, Baas yönetiminin katliamlarına seyirci.
Ortadoğu'da yaşananları Batı'nın bir komplosu olarak okuyan ve demokratik standartları açısından kendilerinden endişe eden devletlerin, akan kanın durdurulmasıyla ilgileri yok. Belki de Suriye'deki rejimin arkasında durarak, değişim dalgasını burada durdurmak onlar için daha öncelikli. Tabii, Libya'ya yapılan BM onaylı müdahalenin çok kötü yönetilmesi ve olumlu bir neticeye yol açmamasının da bu mesafeli tutumda payı yok değil.
Suriye'de yaşanan katliamın, ilginç bir şekilde ne dünya genelinde ne de İslam aleminde halklar nezdinde büyük bir duyarlılığa yol açtığını; büyük mitingler yapıldığını söylemek de zor. Dünyanın ilgisiz bakışları altında, katliamların süreklilik kazandığı ve en azından şimdilik cezasız kaldığı bu fotoğraf karşısında düşünce kuruluşları, devletler, askerî ve sivil uzmanlar geleceğe dair muhtemel senaryolara kafa yorarak tavır belirlemeye çalışıyor. Independent gazetesi de Ortadoğulu ve Batılı Suriye uzmanlarına dayanarak 4 senaryoyu ve gerçekleşme ihtimallerini değerlendirmiş. İlk senaryoya göre, aylarca süren en şiddetli yöntemleri kullanarak sonunda Baas rejimi muhalefeti bastırıyor; gösteriler azalıyor; güvenlik sağlanıyor ve Esad iktidarını koruyor. En şiddetli yöntemlerin kullanılmasına rağmen gösterilen azalmadığını hatırlatan Suriye uzmanları, cinin şişeye bir daha sokulamayacağını ve gerçekleşme ihtimali en düşük görülen bu senaryonun sonunun kaos olacağı görüşünde.
İkinci senaryo, rejimin ani çöküşü üzerine. İçeride artan gösteriler, Batı ve Arap ülkelerinin yaptırımları üzerine 41 yıllık Esed ailesinin yönetimi birden yıkılır. Ancak bunun için Esad'ı destekleyen Nusayri tabanının da yıkılması gerektiği için gerçekleşmesi zor görülüyor. Yönetimin yıkılması onu ayakta tutan elitlerin inancını kaybetmesine bağlı, halbuki Nusayrilerin Esad'ı terk etmesi için bir neden yok.
Esad'ın, Nusayri kökenli bir asker tarafından iktidardan uzaklaştırılması üçüncü senaryo. Esad'ın iç ve dış eleştiriler karşısında gücünü kaybetmesinin Nusayriler olarak kendi geleceklerini tehlikeye attığını düşünerek böyle bir adım atılabilir. Ama geçmişi kesin bir çizgiyle arkada bırakmak isteyen muhalefetin, böyle bir ihtimali kabul etmesi zor. Asker ve istihbaratın desteği henüz Esad'ın yanında, ama yönetimin sonunun gelmekte olduğunu gören Nusayri kökenli bir askerin yapacağı darbe girişimi, Esad dönemini kapatabilir.
Dördüncüsü, iç savaş senaryosu: Nusayriler, Sünniler, Kürtler, Dürziler, Hıristiyanlar Lübnan'da olduğu gibi birbirlerine karşı savaşa tutuşuyor ve ülke fiilen parçalanıyor. 'En korkunç' diye nitelenen bu senaryoda, Esad'ın en büyük desteği Nusayri tabandan aldığı; gücü azalsa da iktidarı bırakmayacağı; istihbarat ve güvenlik şeflerinin baskı olmadan konumlarını bırakmayacakları; bu senaryonun gerçekleşmesi için şimdiye kadar barışçı yöntemler kullanan muhalefetin silahlanması gerekiyor. Azınlığa dayanan ve 41 yıldır aynı aile tarafından yönetilen rejimin, halkını ikna ederek kendi eliyle demokratikleşmesi ihtimali, bu hayali senaryolar içinde bile yok. Türkiye'de hâlâ bu aşırı iyimser beklenti içinde olan kaldı mı bilinmez, ama rejimin tüm sorunlarına rağmen bölgedeki değişim öncesi Suriye ile yakınlaşırken beklenti bu yöndeydi; yani rejimin zamanla açılıp normalleşmesi. Ama olmadı.
Yeni durum karşısında, her açıdan çok yakın bir ülke olarak Türkiye'nin sorunun nasıl gelişeceğine dair daha detaylı/alternatifli senaryoları vardır, olmalı. Türkiye'nin Suriye sınavı hiç kolay değil ama en azından iki hususa dikkat etmeli. Bir, katliamı durdurmayan rejime zaman ve meşruiyet kazandıracak hareketlerden kaçınmak. İki; çok istesek de Irak, Filistin, Lübnan'daki sorunları akşamdan sabaha ve tek başımıza çözemediğimizi hatırlayarak, Suriye için içeride ve dışarıdaki hayalci beklentilere karşı dikkatli olmak.