T24- Miraç Zeynep Özkartal, Nihal Acar'la 81 yıllık yaşamını aktardığı 'Bir Oyun Gibi Yaşadım' adlı kitabı hakkında konuştu. Hayatında 'aşk'ın hep olması gerektiğini vurgulayan Acar'ın kitabında da en yoğun hissedilen duygu aşk..
Miraç Zeynep Özkartal'ın Nihal Acar'la yaptığı, Milliyet Cadde'de yayımlanan 14 Temmuz 2010 tarihli 'Süleyman'dan Gözyaşları İçinde Ayrıldım' adını taşıyan söyleşisi şöyle:
Nihal Acar, hayatı bir oyun gibi yaşayanlardan. 81 yaşındaki Acar,”İki kere sevdim evlendim, iki kere aşık oldum. Birinci aşık olduğum Süleyman’dı. İkincisi Bodrum yıllarında. Benden çok gençti, uyuşturucu kullanıyordu, imkansız bir şeydi” diyor
Hayatımda tanıdığım en ilginç insanlardan biri. Aile bağları ayrı, yaşadıkları ayrı, hayata bakışı ayrı şaşırttı beni. Bodrum’un efsanevi barı Ship Ahoy’un sahibesi Nihal Acar, 81 yıllık hayatını yazdı. ‘Bir Oyun Gibi Yaşadım’, Doğan Kitap’tan önümüzdeki hafta çıkacak.
İlk aşkı Süleyman Seba, dayısı Necdet Mahfi Ayral, yeğeni Parla Şenol, torunu Tanem Sivar, flörtlerinden biri Çetin Altan... Öldü sandığı annesiyle 18 yaşındayken tanışıyor, bir de abisi olduğunu öğreniyor. Seba’ya aşıkken gidip başkasıyla evleniyor, iki çocuk doğuruyor, gazetecilik yapıyor, aldatılıyor, boşanıyor, ikinci bir evlilik yapıyor, ondan da boşanıyor, kendisinden 20 yaş küçük birine aşık oluyor, adam onun uğruna intihar ediyor, bu arada Bodrum’daki evine gelen misafirlerden başını alamayıp evini bara yani Ship Ahoy’a dönüştürüyor, orada yeni bir hayata başlıyor. Bütün bunlar olurken hiç umutsuzluğa kapılmıyor. Adı üstünde “Bir oyun gibi yaşıyor.”
Kitapta en baskın olarak hissettiğim duygu aşktı.
Doğru. Hayatımda her zaman böyle bir çerçeve var, içi aşk dolu ve o hep benimle. Biri içine girer, çıkar ama aşk olması şart.
İlk aşkınızla başlayalım o zaman: Süleyman Seba...
15-16 yaşlarındaydık. Akaretler’de bir ilkokul vardı, bahçesinde Beşiktaş antrenman yapardı. Biz de pencereden onları seyrederdik. Nur diye çok sevdiğim bir arkadaşım, “Bu Süleyman seni çok beğeniyor.” Ay, o laf sihirli laf. Aşkı başlatan bu laf oldu. Mektepten kaçmalar, Çamlıca tepelerine gitmeler yedi yıl sürdü.
Kitapta, babanıza diyorsunuz ki “Süleyman’ı seviyorum ama Haluk’la evleneceğim.”
Evet, çünkü Süleyman çok dürüst ve otoriter. Ben de bir tek otorite babamı kabul etmişim, onun dışında hayatta otorite kabul etmeyen bir yapıyla geliştim. Dedim ki sonunda Süleyman ya beni öldürür, ya kolumdan tutar atar, çünkü laf dinlemeyeceğim, onu da mutsuz edeceğim. Ama onun sevgisi hiçbir zaman geçmemiştir. Daha birkaç gün önce yemek yedik. Dedim ki “Bana teşekkür et, başını derde girmekten kurtardım.”
“Süleyman hep hayatımdaydı”
Nasıl alabildiniz ayrılık kararını?
Çok çok güç, gözyaşları içinde. Haluk diyordu ki “Süleyman seni mutlu etmeyecek, sen evde oturacak tip değilsin. Ama biz senle şunu yapacağız, bunu yapacağız, Amerika’ya gideceğiz”.
Hayatınızın değişik dönemlerinde Süleyman Bey’le tekrar birlikte olmayı hiç düşündünüz mü?
Hayır ama hep hayatımdaydı Süleyman.Garip bir şey, şu anda oturduğum evin tam karşısında Süleyman’ın heykeli var.
Peki onu değil de Haluk Bey’i tercih etmenizi o nasıl affetti?
Nasıl affettiğini bilmiyorum açıkçası. Ama hâlâ bana sevgiyle bakar. Hatta en son yemek yediğimiz zaman “İstanbul’da ev tuttum” dedim, “Ne evi tutuyorsun, koskoca evde oturuyorum gel burada otur” dedi bana.
Şöyle de bir cümleniz var: “İki kere sevdim evlendim, iki kere aşık oldum onlarla evlenemezdim.”
Evet, ilk aşkım Süleyman’dı. İkincisi Bodrum yıllarında. Benden çok gençti, uyuşturucu kullanıyordu, yani tamamen imkansız bir şeydi.
Oyun gibi beş sene
Kaç yaş vardı aranızda?
Ben 60’tım, o 20 küsur yaş küçüktü benden. Yusuf öyle bir çocuktu ki yetmiyordu bu dünya ona. Çok yakışıklı, çok güzeldi. Genç kızlığımda rastlamak istediğim, bayıldığım, hayalimdeki tipti.
Herkes ona aşık, ama Yusuf size aşık...
Beni çok ayrı bir yere koydu. “Sen ölürsen ben de senin mezarına atlarım, sensiz yaşayamam” diyordu ama her gece bir kızla beraberdi. O da ayrı dava.
Nasıl dayandınız buna?
İşte oyun gibi.
Kaç yıl birlikte oldunuz Yusuf’la?
Beş sene. Herkes biliyordu ama ortalıkta dolaşamıyorduk. Bir gün dedim ki, “Sen bu eve geldikçe kendi hayatını kuramayacaksın, ben de kendi hayatımı yaşayamayacağım. Onun için artık bu eve gelmiyorsun.” Gelip her akşam evin karşısında oturmaya başladı. Baktım irademi daha fazla kullanamayacağım, “İstanbul’a gidiyorum” dedim.
Kaçtınız bir nevi...
Evet. O gece altınvuruş yaptı.
Sizin için intihar etti.
O hayata dayanamadı. Tek dayanma biçimi bana yaslanmaktı. Ben kenara çekilince yıkıldı.
Nasıl atlattınız bunu?
13 yıl oldu. Hâlâ rüyalarıma giriyor. Her sene mezarına gidiyoruz arkadaşlarla, mezarının başında votka içiyoruz. Yani iki aşk var hayatımda; biri başlangıçta, diğeri de giderayak.
İkinci evliliğinizi atladık konuşurken.
Evet, ressam Metin Acar’la evlendim.
Nasıl bir evlilikti bu?
Metin beni kaybetmek istemiyordu, ama evlenmek de istemiyordu. Ama o zamanlar babam tutturuyor evlen diye. Ben de ona dedim ki, gel bir sene evlenelim, bir senenin sonunda ayrılalım, bizimkiler memnun olsun. Öyle evlendik.
18 yaşındayken öldü bildiğiniz annenizin aslında İzmir’de yaşadığını öğrenince ne yaptınız?
Bir komşu söyledi bunu bana. Hiçbir şey hissetmedim. Kim acaba diye merak ettim, buldum annemi. İlk karşılaştığımızda bir kimono vardı üzerinde, güzel bir kadın. Fakat hiç anne hissi duymadım. Sonra ben anne olduğumda çocuklarıma hep “Ben sizi sahiden seviyor muyum?” diye sorardım. “Bu mudur, bir anne böyle mi sever?” Anne olmayı öğrenmeden büyüdüm çünkü.
Kitapta olağanüstü bir Çetin Altan maceranız var.
Çetin’le Yıldız Kenter’in bir davetinde tanıştık, sonra yemeklere filan çıktık. Bir akşam meyhanede ona dedim ki, “Herkese sosyalizm nutukları çekiyorsun, o zaman bu gece gidip Bulgaristan’a sığınalım.” Hadi dedi, çıktık yola. Edirne sınırına kadar gittik.
Bu maceradan sonra Çetin Bey’le ilişkiniz nasıl devam etti?
Onun hayatı çok kalabalıktı o sıra. Dedim ki “Bak, benim oğlum sünnet olacak ve Haluk oraya evlendiği karısıyla geliyor, ben de evlenip kocamla gideceğim.” Çetin de bana şöyle cevap verdi: “Ne yani, benim saadetim senin çocuğunun pipisine mi bağlı?”
TORUNLARIMLA ARAM ÇOK iYi
Nasıl bir büyükannesiniz?
Üç torunum var, onlarla da aram çok iyi. Torunlarımdan birini biliyorsunuz, Tanem Sivar.
Beyaz’la ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onlar da birbirini tanıma evresinde. Ben Beyaz’ı çok beğeniyorum, inşallah güzel şeyler yaşarlar.