Türkiye’de 1 milyon hektarı aşan 500’den fazla sulak alan var. Bunlara sahip çıkmazsak geleceğimiz tehlikede.
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'de 1 milyon hektarı aşan 500'den fazla sulak alan bulunduğunu belirterek, suyun korunması ve gelecek nesillere aktarılması için 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü vesilesiyle her kesimden, sulak alanların korunması konusunda en yüksek hassasiyeti göstermelerini beklediğini ifade etti.
Bakan Eroğlu, ''Dünya Sulak Alanlar Günü'' dolayısıyla yayımladığı mesajda, 1971'de imzalanan ''Sulak Alanların Korunması Sözleşmesinin'' (Ramsar) imzaya açıldığı 2 Şubat'ın, tüm dünyada ''Dünya Sulak Alanlar Günü'' olarak kutlandığını hatırlattı.
Sulak alanların, yüz binlerce yıllık doğal süreçler sonucu meydana geldiğini belirten Eroğlu, bu alanların ortama karakterize olmuş zengin bitki ve hayvan türleri ile yoğun organizma koleksiyonuna sahip yer yüzünün en önemli genetik rezervuarları olduklarını ifade etti.
Bakan Eroğlu, bu alanların, bulundukları bölgenin su rejimini düzenlemesi ve iklimini stabilize etmesinin yanı sıra başta balıkçılık olmak üzere tarım ve hayvancılık, saz kesimi, turba çıkartılması ve rekreasyonel faaliyetlere sağladığı imkanlar sebebiyle de yüksek ekonomik değere sahip olduğunu kaydederek, Türkiye'de toplam 1 milyon hektarı aşan 500'den fazla sulak alan bulunduğunu bildirdi.
Eroğlu, uluslararası kriterler dikkate alınarak Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda bu alanların 135'inin uluslararası önemde sulak alan olduğunun tespit edildiğini belirtti.
Dört alanın ihalesi sonuçlandı
Sulak alanların korunması ve akılcı kullanımını sağlamak üzere geliştirilen ve 1971'de imzaya açılan Ramsar Sözleşmesi'ne, Türkiye'nin 1994'te taraf olduğunu anımsatan Eroğlu, Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Burdur Gölü, Manyas (Kuş) Gölü ve Göksu Deltası, Akyatan Lagünü, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü ve Gediz Deltası, Yumurtalık Lagünü, Meke Gölü ve Kızören Obruğu'nun, bu güne kadar Sözleşme Listesi'ne dahil edilen 12 sulak alan olduğunu bildirdi.
Eroğlu, mesajında şunları kaydetti:
''Ramsar Sözleşmesi ile Türkiye, başta Sözleşme Listesi'ne dahil ettirdiği bu 12 alan olmak üzere sınırları içerisindeki tüm sulak alanları korumayı, geliştirmeyi ve akılcı kullanmayı uluslararası düzeyde taahhüt etmiştir. Sulak alanların korunması, Bakanlığımızın kuruluşundan bu yana öncelikli konularından biri olmuş, teknik, idari ve yasal anlamda önemli çalışmalar yapılmıştır. Ramsar Sözleşmesi'nin uygulanması amacıyla çıkarılan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği yanında Çevre Kanunu ile sulak alanların korunmasına yönelik çok önemli hükümler getirilmiştir.
Bir başka çalışma ise ülkemizdeki sulak alanların uygun şekilde yönetilmelerini sağlamak için Bakanlığımız koordinasyonunda başlatılan Sulak Alan Yönetim planları çalışmalarıdır. Bu çalışmalar çerçevesinde hazırlanan Kuş (Manyas) ve Uluabat gölleri, Göksu Deltası, Gediz ve Kızılırmak deltaları, Yumurtalık Lagünü, Akşehir ve Eber gölleri, Burdur Gölü, Sultan Sazlığı, İğneada Longozu, Gölbaşı (Adıyaman) gölleri, Eğirdir Gölü, Ereğli Sazlıkları, Bafa ve Beyşehir göllerinin yönetim planları uygulamaya devam etmektedir. 2008 sonu itibarıyla Seyfe Gölü, Karakuyu Sazlıkları, Akyatan ve Tuzla lagünleri, Gökgöl ve Işıklı Gölü olmak üzere 4 alanımızda yatırım bütçesinin ihaleleri sonuçlandırılmış olup çalışmalar başlatılmıştır. Bunların dışında üç alanımızda ise planlama çalışmaları 2009'da başlatılacaktır.''
Ulusal sulak alan stratejisi
Eroğlu, sulak alanların korunmasına ilişkin yönetmeliğin uygulanmasından sorumlu birimin Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü olduğunu hatırlatarak, Genel Müdürlüğün bu alanda bilinçlendirme çalışmaları yürüttüğünü belirtti.
Bu konuya yönelik materyallerin her yıl dağıtıldığını bildiren Eroğlu, geçen yıl başlatılan ve bu yıl tamamlanacak ''Sulak Alanların İzlenmesi ve Bilinçlendirme Projesi''nde 8 merkezde 40 ilden yaklaşık 300 kişiye eğitim verildiğini kaydetti.
Eroğlu, 1. Ulusal Sulak Alan Stratejisi'nin 2003-2008 yılları arasında uygulandığını, 2009-2014 stratejisinin hazırlanma aşamasında olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bilindiği gibi sulak alan ekosistemleri yağmur ormanlarından sonra yeryüzünün en üretken ekosistemlerindendir. İnsanoğlunun yararına birçok işlevi bulunan sulak alanlar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle kuraklık ve küresel ısınma tehdidi altındadır. Bunun yanında bilinçsiz insan müdahaleleri ile bu alanlardaki bozulma süreci hız kazanmaktadır. Bu çerçevede suyumuzun korunması ve gelecek nesillere aktarılması için 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü vesilesiyle bir kez daha her kesimden, sulak alanların korunması konusunda en yüksek hassasiyeti göstermelerini bekliyoruz.''