Gündem

Star yazarı Kekeç: Sen pervasızca 'gel, gel' yaparsan, gelirler; haddini, hududunu ve cirmini bileceksin!

"Burnunda kırık var diye 'kahraman' ilan etmeyelim adamı"

02 Ekim 2015 15:52

Star yazarı Ahmet Kekeç, önceki gece gazeteci Ahmet Hakan'a evinin önünde yapılan saldırı hakkında “Sen pervasızca 'gel, gel' yaparsan, 'yavşak ve müptezel' diye sağa sola saldırırsan, 'gelecekleri' tutar ve gelirler... Haddini, hududunu ve cirmini bileceksin” dedi.

“Bu saldırı, basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı değildir” diyen Kekeç, “Burnunda kırık var diye 'kahraman' ilan etmeyelim adamı” ifadelerini kullandı.

Ahmet Kekeç’in Star’da “Sen ‘gel, gel’ yaparsan, gelirler!” başlığıyla yayımlanan (2 Ekim 2015) yazısı şöyle:

Dünkü, “Bu küfürbazdan kahraman yaratmayın!” başlıklı yazım, şehir magandalarından sopa yiyen Ahmet Hakan Coşkun’a “gider” niyetine okunmuş... 
Hasan Cemal’i kastetmiştim oysa.
Pekâlâ, Coşkun için de kullanılabilir o niteleme. Coşkun, daha azılı bir “küfürbaz” üstelik...
Dolayısıyla, burnunda kırık var diye “kahraman” ilan etmeyelim adamı.
Bir saldırıya uğramıştır.
Çirkin ve alçakça bir saldırıdır...
Kınayalım.
Bu satırların yazarı da “ama”sız, “fakat”sız, “ancak”sız kınıyor mahut saldırıyı ve “geçmiş olsun” demeyi ödev kabul ediyor. Hakikaten geçmiş olsun. Bu iş hiç hoşuma gitmedi.
Fakat, saldırıyı kınayacağız da, ötesini söylemeyecek miyiz?
Genelkurmay Başkanlığı, “Size Cumhurbaşkanı seçtirmeyeceğiz” diyerek TBMM’ye ve TBMM’den çıkmış meşru hükümete muhtıra verdiğinde, bu zat,“Muhtıraya karşı olduğumuzu söyleyeceğiz de, ötesini söylemeyecek miyiz?” diye atarlı bir yazı yazmış, kendince “işin ötesini” kurcalamıştı.
İşin ötesi şuydu:
Bu hükümet, pekâlâ bir darbeyle yahut muhtırayla alaşağı edilebilirdi. Bunu hak edecek yığınla icraat sergilemişti. “Bu fetihçi zihniyete” bir yerde dur demek gerekiyordu. (“Fetihçi zihniyet” ifadesi, Nuray Mert mamulâtıdır.)
Biz de ötesini kurcalayalım.
Bakalım ne çıkacak?
Hani Ahmet Hakan Coşkun’a yapılan saldırı “basın özgürlüğü”ne yönelik saldırıydı, hani hiçbir güç onları yollarından alıkoyamazdı, hani susmayacaklardı, hani “demokrasi mücadelesi”nden ve doğruları yazmaktan vazgeçmeyeceklerdi, hani bir ölür bin dirilirlerdi...
Önce bu zata ait sosyal medya hesaplarından bazı twetler aktarmak istiyorum. Bakalım ne tür “basın faaliyetleri”nde bulunmuş?
BİR- “Seni Şanzelize’ye kadar kovalarım ve hiçbir Fransız seni elimden alamaz lan...” (Cem Uzan’a söylenmiştir.)
İKİ- “Memlekete giremeyen kriminal yavşak.” (Cem Uzan’a söylenmiştir.)
ÜÇ- “Sen Tayyip Erdoğan’a ‘Allahsız’ diye bağırmıyor muydun? Ne zaman geri vitese taktın, yavşak pislik.” (Cem Uzan’a söylenmiştir.)
DÖRT- “Düzeysiz kumpasçı ve müfteri...” (Melih Gökçek’e söylenmiştir.)
Çoğaltılabilir...
Bir de, bu zatın, “basın faaliyeti” çerçevesinde yazdığı makalelerden bir “kolaj” sunalım: “Mafya bozuntusu... Köşe tetikçisi... Müptezel... Alçak... Şerefiz... Şimdi de bel’am mı oldun İhsan Özkes... Dönek... Şehir eşkıyası... Şimdi bi kafa atacam, elimde kalacan... Gel hele gel. Yav bırakın gelsin 
hele...”
Bu üstün fikirler, Hürriyet gazetesinde yayınlanıyor ve Aydın Doğan tarafından “bol maaş”la ödüllendiriliyor.
Uzatmayacağım...
Birkaç şey söyleyip kapatacağım...
Sen pervasızca “gel, gel” yaparsan, “yavşak ve müptezel” diye sağa sola saldırırsan, “gelecekleri” tutar ve gelirler... Haddini, hududunu ve cirmini bileceksin. (“Bak, gördün mü? Azmettirici Abdürrahim Boynukalın’mış... Ahmet Kekeç itiraf ediyor!” diyeceklere bir çift söz: Bu zat herkese “gel, gel” yapıyor. Bulaşmadığı adam kalmadı. Mafyayla ilişkili kişilere bile horozlanıyor. Trafikte bile “gel, gel” yapıyor. Neyine güveniyor bilmem. Herhalde “iman dolu göğsüne” güveniyor. Bir yazısında öyle diyordu çünkü...)
Star gazetesine atılan bomba ve Murat Sancak’ın kurşunlanması, bu ahlaksızda “empati” duygularını harekete geçirmedi. Kuru bir “geçmiş olsun”u çok gördüğü gibi, bir de, “Bu saldırılar mizansen” demeye getiren yazılar yazdı. (“Şems Ethem” diye dalga geçtiği Ethem Sancak işbu zatı aradı ve“geçmiş olsun” dileklerini iletti. Utanır mı, bilmem.)
Bu saldırı, basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı değildir. Tipik bir “psikopat vakası”dır. Yani, bildiğimiz jiletçi saldırısıdır. Bunun arkasında bir organizasyon var mı? Bunu bulmak görevi kolluk güçlerine aittir... Polis, “basın özgürlüğü” diye kafa ütülemelerine ve dünyayı başımıza yığmalarına izin vermesin (ABD Büyükelçiliği bile açıklama yaptı), bir an önce bulsun failleri.
Saldırganlardan biri, zatın saz çaldırdığı politikacının hayranı çıkmış. HDP sempatizanıymış yani...
Bu da bu şekilde kayıtlara geçsin!

İlgili Haberler