Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Avrupa Parlamentosu'nun (AP), Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulması çağrısı yapan karar taslağını kabul etmesiyle ilgili olarak "Hem çözümsüz hale getirip hem de her fasılda önümüze koydukları Kıbrıs meselesini çözsek (ki bunun için çok yoğun çaba sarf ediyoruz), hatta Rumlara versek bile problem bitmeyecek. Bu sefer de '1922’de aldığınız İzmir’i Yunanistan’a geri verin' diyecekler. Hatta CHP iktidara gelse, 'AB’ye sokuyoruz' diye İzmir’i ayırıp Yunanistan’a bile verse yine istekleri bitmeyecek, 'Dininizi değiştirin' diyecekler" görüşünü savundu.
Nuh Albayrak'ın "Biz FETÖ’ye vurdukça Avrupa neden zıplıyor?" başlığıyla yayımlanan (26 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Yerlerde sürünen AB sürecini 12 yıl önce bu iktidar ayağa kaldırdı ve bütün iniş ve çıkışlara rağmen bu irade devam etti.
Bazen tempomuza ayak uyduramadıkları için bazı fasılları kendimiz açtık.
Ama biz kapıyı ittikçe “asla giremezsiniz” anlamına gelen sun’i engeller çıkardılar.
Her fasılda, “Peki Kıbrıs ne olacak” diye sormalarının başka bir izahı var mı?
Bize AB kapısı, Rumlar alındığı gün kapatıldı zaten.
İlerleme raporlarına bir göz atın. Her biri birer teröre destek bildirisidir.
Hatta yandaşları “Selo” ve avanesi içeri girince Meclis’i işgale kalkıştılar.
Tıpkı milletin meclisini, milletin vekillerine mezar yapmaya kalkan darbeciler gibi…
Bakan Çavuşoğlu anlatmıştı, o gece darbecilerin beceremediği anlaşılınca Avrupalı mevkidaşları arayıp “Darbecilere kötü davranmayın” demişler.
Zaten gördüğünüz gibi, Türkiye’de hainliğini ispatlayan herkesi çağırıp bağırlarına basıyorlar.
OHAL kimin derdi?
AP’deki öfke patlamasının gerekçesi olarak OHAL’i gösterdiler.
Neden?
Kendileri daha terörün ucunu görmeden OHAL’e giriyor ve bir daha çıkamıyor?
Efendim, “Siviller zarar görüyor”muş…
Hadi ya… Peki, kapınıza dayanan sivilleri içeri almamak için kat kat duvar ören, üzerine de dikenli teller geren kim acaba?
Ayrıca, Türkiye’deki OHAL’i, günlük hayatında hissettiğini söyleyen bir “sivil” bile yok.
Benim bildiğim bu uygulamadan zarar görenler FETÖ hainleridir.
O halde, biz bu “işgalci taşeronları”na dokununca siz neden sinir uçlarınıza dokunulmuş gibi zıplıyorsunuz!..
Velhasıl, Avrupa’nın bu öfkesinin Kopenhag Kriterleriyle filan hiçbir ilgisi yoktur.
Hatta hem çözümsüz hale getirip hem de her fasılda önümüze koydukları Kıbrıs meselesini çözsek (ki bunun için çok yoğun çaba sarf ediyoruz), hatta Rumlara versek bile problem bitmeyecek. Bu sefer de “1922’de aldığınız İzmir’i Yunanistan’a geri verin”diyecekler.
“Dininizi değiştirin” diyecekler…
Hatta CHP iktidara gelse, “AB’ye sokuyoruz” diye İzmir’i ayırıp Yunanistan’a bile verse yine istekleri bitmeyecek, “Dininizi değiştirin”diyecekler.
Çünkü Avrupa, Müslüman Türkiye’yi AB’ye almak istemiyor.
Çünkü bir “ortak” olarak dahi Avrupa’ya geri dönmemizden korkuyorlar.
Bizim “ittihatçılar” anlamasa da Avrupa’nın, “Türkiye tekrar şahlanmasın, İslam coğrafyasına ümit olmasın, yine Viyana’ya dayanmasın” çabaları, bir asır önce Osmanlı’daki devşirmeleriyle birlikte yürüttükleri çabalarından farklı değildir.
Her zaman söylüyorum, bunlar Hristiyan Kulübü filan değil, kravatlı Haçlılardır.
Bireysel hayatlarında hiç de yeri olmayan Hristiyanlığı, sadece İslam dünyasına karşı Haçlı birliğini koruyabilmek için yaşatıyor, Papalık kurumunu onun için ayakta tutuyorlar.
Zamanında tahrif ettikleri Hristiyanlığı şimdi de süfli emelleri için tahrip ediyorlar.
Zira ulusal çıkarları için başkalarının vatanını yerle bir etmek ve oradan kaçan zavallıları da; ‘huzurumuz bozulmasın’ diye denize dökmek hangi dinde var?
Ayrıca bu samimiyetsizler, Türkiye’ye karşı bu ucuz kahramanlıkla, tabanda yükselen ırkçı akımı da dengelemeye çalışıyor.
Oysa, siyasi çıkarları için geleceklerini yakıyor hatta ateşe benzin atıyorlar.
Kafama takılanlar
31 Ekim günü Cumhuriyet’e yapılan operasyonun zamanlamasını çok “manidar” bulduğumu yazmıştım.
Yok yok, “savcı talihsizliği”nden veya FETÖ’cü başmüfettişten filan bahsetmiyorum.
FETÖ’nün Cumhuriyet Vakfı’nı ele geçirmek için fahiş maddi hata ve usulsüzlüklerle yaptığı yönetim değişikliğinin, 24 Kasım’daki duruşmada iptal edilerek vakıf yönetiminin eski yöneticilere devredilmesine kesin gözüyle bakılıyordu.
Ve zamanlaması manidar bu operasyon üzerine kurulan yerli ve yabancı mahalle baskısı, kesin gibi olan bu kararı engellemiştir.