Star yazarı Ahmet Taşgetiren, Güneydoğu’da yaşanan sokağa çıkma yasakları sonucu yaşanan hak ihlallerine ilişkin imza kampanyası düzenleyerek, “Bu suça ortak olmayacağız” diyen 1128 akademisyen için, “Kürsü işgal edeceğine çık sokağa kardeşim, yumruk sık, küfret. Boşalma ihtiyacın varsa böyle boşal” dedi.
“Yuh artık! Bunlar bilim adamı olacaklar!” ifadelerini kullanan Taşgetiren yazısında “Kandil’in kanlı dili resmen kürsülere taşınıyor da haberimiz yok” diye yazdı.
Ahmet Taşgetiren’in “Vah benim üniversitelerim” başlığıyla yayımlanan (12 Ocak 2016) yazısının tamamı şöyle:
1100 akademisyen (!) imzalamış. Hem devlet üniversitelerinde hem özel üniversitelerde çalışıyorlarmış. Farklı branşlarda. Kimi temel bilimlerde ders veriyor kimi sosyal bilimlerde.
Çocuklarımızı onlara emanet ediyoruz.
Ne demişler bakın:
“Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesi gerekiyor.”
Bu ifadeler bugüne kadar PKK bildirilerinde yer aldı mı bilmiyorum. En fanatik Türkiye düşmanları benzeri bir bildiriye imza attı mı, bilmiyorum.
“Kürt halkına ve tüm bölge halklarına karşı katliam ve bilinçli sürgün yürütüyormuş devlet!”
İnsaf falan demeyeceğim. Yuh artık!
Bunlar bilim adamı olacaklar!
Bunlara kim çocuğunu okusun, adam olsun diye teslim eder Allah aşkına!
Bu dil üniversite amfilerinde de konuşuluyorsa yazık bu memleketin çocuklarına.
Ne düşünüyorsunuz, nasıl bir akademik tırmanış var bu ülkenin üniversitelerinde, Kandil’in kanlı dili resmen kürsülere taşınıyor da haberimiz yok.
Madem terör konusunda bir duyarlılığınız vardı, madem şiddete karşı idiniz, madem sürgünlere tepki gösteriyordunuz, KCK, YDG-H, Kandil bilmem ne... Doğu - Güneydoğu’da terör estirerek halkı canından bezdirip göçe zorlarken neredeydiniz?
Bu soru bile abes yukarıdaki cümleyi kurabilenlere.
Çünkü o dil, Türkiye düşmanı bir dil.
Dağın akademik dili böyle oluyormuş demek ki.
1100 akademisyen öyle mi?
Bunlar akademisyen ise bütün memleket insanı şimendifer sayılsın!
Bu akademisyenler Türkiye üniversitelerinde mi yetişti, yoksa bir grubu dağa çıkan kadroların uzantıları olarak üniversitelere mi yerleştirildi?
Üniversite ilgilensin memlekette olan bitenle, evet, “Kürt sorunu”na çözüm de önersin, ülkenin bir bölgesinde yaşanan drama dair değerlendirmelerde de bulunsun ama bu bildiri bunların hiçbiri değil ki. Bu, resmen Türkiye’ye karşı kinin, öfkenin kusulduğu bir metin.
Doğu - Güneydoğu’da yaşanan, mesela spesifik bir devlet hatasına tepki de değil bu, kategorik bir katliam suçlaması.
Üstelik, sadece “Kürt halkı”na karşı da değil, “tüm bölge halklarına karşı bir katliam”dan söz ediliyor. Ne bu? Bu bölgede Türkiye’ye karşı öfke duyan tüm odakların öfke dili. Ve bizim üniversitelerimizde.
Hayret!
Bugün-yarın bakacağız, bakalım bu bildiride imzası olanlardan kaçı “Ben yoktum, haberim olmadan adım konmuş” vaveylasını koparacak?
Zaten oldum olası, bir akademisyenin “bildiri” yayınlaması da acayip - garayip bir iş olmuştur.
Kürsü işgal edeceğine çık sokağa kardeşim, yumruk sık, küfret. Boşalma ihtiyacın varsa böyle boşal. Niye kusuyorsun kürsünün karşısına oturmuş olan ülke gençlerinin zihnine ki! Niye “akademi”nin adını çamura buluyorsun ki?
Bildirinin sonunda demişler ki:
“Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.”
“Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddet..” diye başlamış cümle. Acaba “kaç vatandaş” katılır bu sözümona “akademisyen” kanaatine?
Vah benim üniversitelerim, evet!
Vah benim memleket çocuklarım.
Şu bildiriye bakıyorum da, sözümona şiddete, katliama karşı çıkıyorlar ama bildirinin ruhu şiddet ve nefret kokuyor.
Bugün - yarın tanıyacağız bu akademisyenler(!)i. Bazıları tanıdık, evet. Onların cibilliyetlerinin bile bu skandala imza atacak kadar çamura batmışlığını tahmin etmek mümkün değildi.
Vah benim üniversitelerim!