*Sarphan Uzunoğlu
Dünya yayıncılık camiasında bu haftaya damga vuran haberlerden biri de Spotify’ın Gimlet ve Anchor’ı bünyesine katacak olmasıydı. Gerçekten de podcast alanında kısa vadede bazı değişikliklerin yaşanmasını bekliyorduk; ancak böylesine büyük bir hamle birçoğumuz açısından şaşırtıcı ve bir yandan da umut verici oldu.
Nicholas Quah’ın NiemanLab’deki makalesine göre, Gimlet-Spotify “evliliği” için verilen fiyat 230 milyon dolar. Yine aynı yazıya göre satış bu şekilde gerçekleştiği takdirde bu bir podcast ürünü için bugüne dek verilmiş en yüksek miktar olacak. Bundan önce bununla karşılaştırılabilir anlaşmalar olarak yalnızca Scripps’in 2015’te Midroll Media’yı toplamda 60 milyon dolar bedelle alması, iHearMedia’nın 2018’de Stuff Media’yı 55 milyon dolara alması gösteriliyor. Burada bahsedilen bedel kadar, podcast alanına ilişkin ses dünyasının Facebook’u ya da Google’ı diyebileceğimiz bir şirketçe böyle bir atılım yapılmasını da ayrıca ele almak gerekiyor.
Zira podcast pazarının oldukça hızlı büyüdüğünü belirten Spotify’ın kurucusu ve yöneticisi Daniel Ek de yayınladığı bir blog yazısında “Spotify içeriklerinin %20’sinden fazlası müzik dışı içerikler olacak. Bu da daha fazla orijinal içeriklerle daha çabuk büyüme potansiyeli anlamına geliyor” diyerek Spotify’ın stratejisi içerisinde “müzik dışı ortam dosyalarının” yeni rolünü tanımlamış oldu.
Ücretli abonelikleri her geçen yıl artan platformun, abone sayısı artarken zararı da artmaya devam ediyor. Yani, Spotify’ın bu yeni büyük hamlesi her ne kadar bir tür şans olsa da bunu podcast endüstrisinin ekonomik kurtuluşu olarak tanımlamamak şart. Dahası, az önce kullandığım sesli içerik alanının Google’ı türündeki ifadeleri tekrar düşünerek Spotify’ın yaptığı bu satın almanın alanın ruhuna etkilerini de eleştirel şekilde tartışmaya açmak şart. En azından kendi pazarımız için bunu hızla yapmalıyız. Tabii, önce bir pazarımız olup olmadığını da sorgulamalıyız.
Aylık aktif abone sayısı 190-200 milyon arasında değişen Spotify’ın 90 milyon civarında da ücretli aktif abonesi bulunuyor. Spotify 2016’dan bu yana Türkiye’de bilinirliği ve günlük dinlenme süreleri sürekli artan bir hizmet. Düzenli olarak araştırmalar yapıp sonuçları medyayla paylaşıyorlar. 2017’de araçlardaki dinlenme payları %18’e ulaşmıştı. Araçların daha da akıllanmasıyla birlikte bu oranın arttığını düşünmek zor değil. Desktop versiyonundan akıllı televizyonlara entegre versiyonlarına çok sayıda ortamda kullanılabilen Spotify uygulamaları podcast alanı bakımından büyük avantaj. Akıllı ev cihazları da dahil olmak üzere her yere erişen Spotify’ın podcast alanındaki her hareketi podcastçiler için geniş bir manevra alanı yaratır.
Ancak tabii ki İsveçli platformla ilgili birkaç önemli hatırlatma yapmakta fayda var. Satın aldıkları Gimlet ve Anchor da zaten hâlihazırda kullanım değeri yüksek, bilinen ve işlevli projelerdi. İlerde Spreaker ve benzeri alanlara da sıçrarlarsa bu bir tür monopolizasyon hamlesine dönüşebilir.Bu da müzik endüstrisi temelinden yasal meselelerle sıkça boğuşan ve farklı ülkelerde farklı sıkıntılar yaşayan platformun podcast gibi gayrımerkezîlik ve ifade özgürlüğü bayraktarlığı yapan bir platform içerisinde baltalayıcı bir merkezileşme etkisi yaratmasına neden olabilir.
Yani, Spotify’ın takılıp, daha az ticarî güç ve sorumluluğa sahip şirketlerin önemsemeyeceği türde “ifade özgürlüğü meseleleri” bizimki gibi ülkelerde daha fazla gündeme gelebilir. Nihayet ortaya özellikle siyasî ya da cinsel içeriği gereği mevcut muhafazakâr sansür yapısının hedefinde olan podcast şovlarının ya da yayıncıların sıkıntı yaşayacağı bir yapı çıkabilir. Hattâ Spotify’ın İsveçli olması etik şövalye oldukları anlamına gelmediğinden uygulayacakları algoritmik yapı da tıpkı Facebook gibi yayıncılar açısından ciddi dezavantajlara yol açabilir ve bu da yeni tür bir yayıncılık krizine neden olabilir.
Tabii bundan sonraki süreçte Google Podcasts ve Apple Podcasts’i izlemekte ve onların neler yapacağını görmekte de büyük fayda var. Zira, onların da yapacağı atılımların küresel düzeyde alanın gelişmesine olumlu/olumsuz etkileri olacaktır. Ancak yeni bir oligopol yapısına da hazırlanmamız gerekiyor.
*Bu yazı ilk olarak P24'te yayımlanmıştır.