302 madencinin yaşamını yitirdiği Soma'da, Cumhuriyet Başsavcılığı’nca faciadan kurtulan işçilerin ifadesine göre, işçilerin yemek molalarında bile çalıştırıldıkları ve madende kullanılmaması gereken aletlerin yer üstünden monte edilerek, aşağıya indirilmesiyle kullanıma sokulmuş.
Radikal gazetesinden İsmail Saymaz'ın haberine göre, madende sürekli yangın oluyor ve sıcak kömür çıkarılıyordu. bir pano gaz yüksekliği nedeniyle sistem tarafından kendiliğinden kapandığı halde, çavuşlar tarafından sensörler kapatılarak, çalışmaya devam ediliyordu.
İşçilerin ifadeleri şöyle:
Ali Karadağ: Koku gelmeye başlayınca cihazların sinyali sürekli hale geldi. Duman yoğunlaşınca kaçamağa kaçtık. Halsizleşmiştik. Emniyetçi Refik Bostancı ve Mehmet Uçkun bayıldı. Bostancı’nın ağzı kaskatı kesilmişti, nefes alamıyordu. Ağzını zorla açtık, nefes almasını sağladık. Ben de halsiz düşmüştüm. Herkes uyuştu. Kaynakçı iş için kullanılan oksijen tüpünü çok etkilenenlere hava versin diye açtı. Beni de yatırdılar. Herkes kelime-i şehadet getirdi. Kurtarıcılar geldiğinde baygındım. Ben iş güvenliği denetçilerinin geleceğinden daha önce haberdar olurdum. Hummalı temizlik başlardı. Kaynakçı Recep’in gaz maskesinden simsiyah küller çıktı; kullanamadı.
‘Gaz sensörlerini bilerek kapattılar’
Serkan Turan: Yangın sürekli oluyordu. Hemen her gün olurdu. Ekip başı Soner’in çalıştığı S panosunda çıkartılan kömür, sıcaktı. Bir aydır sıcak kömür sürekli çıkardı. Madendeki sıcaklık da artmıştı. Ayrıca H pahosunda sürekli metan gazı olurdu. Orada çalıştığımız gün bizde baş dönmesi olurdu. Daha önce bu ayak 2-3 sefer kapatılarak, soğutma çalışması yapıldı. Ancak baş edilemediği halde orada üretime devam edildi. Bir kaç defa gaz yüksekliğinden sistem kendisini kapattı.
Hatta sistemin kendisini kapatmasına engel olmak amacıyla çavuşların gaz sensörlerini iptal ettirdiklerini biliyorum. S panosunda, üçüncü banda geçilebilir seviyede ancak ayak içlerinde sıkıntı vardı. Yukarıdan çok fazla baskı vardı. Bu yüzden girişler çok küçülmüştü.
Yan giriş yüksekliği azalmıştı. Sürünerek girilecek seviyeye kadar düşmüştü. Fanlar ve havalandırma özellikle S panosunda çok zayıftı. Ocağın bütün pis havası S panosuna girerdi. Hiç temiz hava girmezdi. Çalıştığımız sürece baş dönmesi ve tansiyon düşmesi olabiliyordu. Bazı arkadaşlar tansiyon düştüğü zaman çavuş 5-10 dakika oturtur, sonra tekrar çalışmasını isterdi.
‘Yemek bile yiyemedik’
Orhan Turan: Taşeron Celil’in çalıştığı ayakta çok fazla sıcak kömür çıkardı. Orası S3 hava çıkışıydı. Genel olarak, kömür çıksın da nasıl çıkarsa çıksın düşüncesi vardı. Emniyet ihlalleri oluyordu. Gerekli tedbirler alınmıyordu. Tedbirler işin yürümesine yönelikti. Üretime yönelik en ufak sıkıntıda amirler hemen ifadeye çağırırdı.
Mesala bant durduğunda, birkaç dakika dinlenmek istediğimde ya da birkaç dakika erken çıktığımda hemen müdahale edilir, ifadeye çağrılır, yevmiye kesintisi bile olurdu. İş güvenliğine ilişkin konularda bu kadar hassas davranılmaz, hatta sürekli gözardı edilirdi. Kendi yemeğimizi kendimiz götürürdük. Bazen yemediğimiz de oluyordu. Bunun nedeni, iş baskısından dolayı sürekli çalışmamızı istemelerindendir.
‘O malzeme madende kullanılamaz’
Fazlı Baraş: Müfettişlerin denetleyeceği pano önceden biliyordu. Bu panodaki var olan eksikliklerin üstü örtülüyor. İş yerinde en önemli şey üretimdi. Üretimin düşmesi istenmiyordu. İlerleme ekibi olarak taş demiri, kelepçe ve saplamalar kullanırız. Bunların hatasız olması gerekir. Ancak bizim ocakta, sökümü yapılan malzeme atölyelerde kaynaklanır. Ardından yer altına inilir ve bu malzemeyi kullanmamız istenir. Sekiz yıllık madenciyim, daha önce çalıştığım ocaklarda böyle bir şey görmedim. Bu tür malzemenin kömürlü yerlerde kullanılmaması gerekir.
‘Sendikacılar muhabbette’
Arif Dudu: Maden-İş üyesiyim. Madende yer üstünde sendika odası bulunur. Temsilciler burada oturur, muhabbet ederler. Ama bir gün için bana ya da çevremdeki bir işçiye bir derdimiz olup olmadığını sormadılar. Sendika seçimlerinde bize kağıt verilir, sandığa oy atmamız söylenir. Seçim iş yerinde yapılır. Sandığın başında iş yeri yöneticileri olurdu.
Seçim vardiya giriş çıkışında yapılırdı ki, üretim aksamasın. Seçimde herkes oy kullanmazdı. Tam servise binecektik ki, ‘Seçim var’ dediler. Ellerimize kağıt verdiler. Arkadaşlar sıraya girip kendilerine verilen kağıdı sandığa atıyordu. Zaten hepsinin atmasına izin vermediler. Bir yerden sonra tamam deyip bizi servise gönderdiler.