Gündem

Soma için ilk özeleştiri sendikadan: Bizim de suçumuz var

Maden-İş Sendika Başkanı Nurettin Akkuş, Soma'da olanlarda devlet ve işverenin yanı sıra sendikanın da suçu olduğunu söyledi

Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akkuş

16 Mayıs 2014 22:30

Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akkuş, Soma'da yaşanan felaket için kısmi de olsa ilk özeleştiri veren isim oldu. Devlet de, işveren de, sendika da suçlu diyen Akkuş, sendikanın suçunu "süreci iyi takip etmemek" olarak açıkladı. Nurettin Akkuş, "Bize günlük bilgi gelmediyse kendimizde de bir suç aramamız gerekir. Bilgi akışını sağlayamamışız son zamanlarda, bizim suçumuz da o" dedi. 

Maden-İş Sendika Başkanı'nın Al jazeera Türk'ten Gonca Şenay'a verdiği söyleşi şöyle:

Burada ne oldu?

İş kazası... Ama iş kazası demeye de dilim varmıyor, bir felaket oldu burada. Böyle bir felaketin mutlaka bir sebebi vardır. Kazaya başka bir şeyle de günümüz aydınları mutlaka buna bir isim bulurlar. Buna ayrı bir isim bulmak lazım. Bu felaket hepimizi, ülkeyi, dünyayı salladı. Bununla ilgili konuşurken dikkatli olmak lazım. Özellikle benim konuşmalarım çekiştirmeye o kadar müsait ki, bizi sevmeyenler çok. Bilgiye dayalı konuşmak lazım.

Peki o zaman siz bugün burayla ilgili ne biliyorsunuz?

Ben bugün ancak sizin bildiğiniz kadar şeyler biliyorum.

Tecrübeleriniz neyi gösteriyor?

İhmal görüyorum, zaten ihmal olmasa kaza olmazdı. Bir suçlu, bir kusurlu var. Suçlu mu dersiniz, kusurlu mu dersiniz ama bile bile hiçbir insan, bu ülkenin hiçbir insanı, hiçbir işveren böyle bir olayın olmasına göz yummaz. Siz bu ölümlerin işverene maliyetini tahmin edebiliyor musunuz? Altından kalkamaz, eğer paraysa mesele ama biz öyle bakmıyoruz.

Burada üç ayaklı bir sistem var; devlet, sendika, işveren... Kime ne sorumluluk düşüyor?

Üçümüz de suçluyuz. Eğer illa oradaysanız üç taraf da suçlu...İşverenin suçu tedbir almamak. Devletin suçu denetlememek, yasa yapmamak.

Sendikanın suçu ne?

Demek ki biz bu süreci iyi takip edememişiz. Biz günlük bilgiler alırız; temsilcilerimizden, çalışanlarımızdan bize günlük bilgi akışı gelir. Gelmediyse kendimizde de bir suç aramamız gerekir. Bilgi akışını sağlayamamışız son zamanlarda, bizim suçumuz da o.

Ne gelebilirdi size o bilgi akışında?

Havalandırma zayıf, denilir, filanca yerde göçük olma ihtimali var, denilir. Bizim işçilerimizin hepsi birer uzman gibi.

Niye gelmedi size bu bilgiler?

Gelmemiş işte bilmiyorum.

Korkmuş olabilir mi insanlar işini kaybetmekten? Sizin onları koruyamayacak olmanızdan?

Sanmıyorum. Sendikasından korkmaz bu insanlar, sendikası ile her şeyi paylaşırlar. Yani kuşkulandıkları bir şey olsa bize aktarırlar. Bizim işçimiz bize güvenir.

Güvenmemiş olamazlar mı? Endişe ettiler belki...

Hiç aklıma gelmiyor, burada düşünmüyorum, öyle bir sıkıntımız yok. Ben bu olayı bir husumet haline dönüştürmek istemiyorum.

Bundan sonra ne yapacaksınız?

Ben de size sorayım; siz ne yaptınız bugüne kadar? 300 kişi öldükten sonra aklınıza geldi. Bundan önce ölümler olmuyor muydu? Neredeydi bu tv kanalları?

Sendika neredeydi?

Biz çırpınıyoruz, her ay açıklama yaparız. Sonra bakarız bizi kim yazmış, sadece bir, iki gazete.

Haberiniz olsaydı içeride olanlardan ne yapardınız?

Derhal müdahale ederdik durduruyorduk işi...

Yaşam odası yokmuş bu işletmede mesela...

Yaşam odası kanuni bir zorunluluk değilmiş.

Zorunluluk olmasa da işçilerin güvenliği için kim devreye girecekti, sendika değil mi?

Bak yukarıda bir işçi ne dedi, "Ekmeğimi düşünüyorum". Ölenlere acıyor ama ekmeğini kaybetmekten de korkuyor arkadaşım. Ben onun hassasiyetleri ile hareket etmek zorundayım. Bilmem anladınız mı ama işinize gelmez.