Medya

"Siyaset acemilerinin tüm ufuksuzluğuna rağmen AB ile diyalog kanalları açık tutulmalı"

Murat Yetkin: Avrupa'nın yanlışı fırsata dönüşebilir

25 Kasım 2016 11:53

Hürriyet yazarı Murat YetkinAvrupa Parlamentosu'nun (AP), Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulması çağrısı yapan karar taslağını kabul etmesiyle ilgili olarak "Akılcı düşünen herkesin, siyasilerin, sivil toplumun, üniversitelerin, medyanın Türkiye ve AB arasındaki diyalog kanallarını açık tutmaya çalışması gerekiyor. Akılları değil duygularıyla hareket eden siyaset acemilerinin bütün ufuksuzluğuna rağmen..." dedi.

Murat Yetkin'in "Avrupa'nın yanlışı fırsata dönüşebilir" başlığıyla yayımlanan (25 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Avrupa Parlamentosu'nun Avrupa Birliği Konseyi'ne Türkiye ile -zaten bir süredir kımıldanamayan- müzakereleri durdurmayı önermesi neden dramatiktir biliyor musunuz?

Birincisi, sonuç almaya yönelik değil, tepki göstermeye yönelik; bunu da ergenlere has bir sürdürülemezlik tavrıyla sergilediler.

Sürdürülemez, çünkü bu kararın Konsey'de onaylanmasını -Avusturya hükümeti dışında- açıkça dile getiren yok. 

İkincisi, Türk hükümetinin hak ve özgürlükleri ihlalini cezalandırmak iddiasıyla Türk halkının gururunu kırıyor, demokratik değerler dünyasından dışarı itmeye çalışıyor.

Üçüncüsü, Türk halkıyla demokratik dayanışma iddiasıyla, kanlı bir askeri darbeyi demokrasiye sahip çıkma umuduyla karşı durup defetmiş bir halkın ve ülkenin hala nasıl bir travma yaşadığına bakmaksızın yargılamaya kalkıyor.

Eğer Avrupa Parlamentosu üyeleri bu yolla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümetini "hizaya getirmek" istiyorlarsa -ki bugünün Avrupa'sında o hizanın ne olduğu da belli değil- hayal görüyorlar demektir. Erdoğan daha karar öncesinde, karar olumlu dahi olsa bir anlam taşımayacağını ilan etmişti bile.

Eğer Avrupa Parlamentosu üyeleri, müzakereler dondurulacak diye Türk halkının hükümeti suçlayıp ayaklanacağını filan düşünüyorsa, tarihten hiç bir ders çıkarmamışlar demektir. Kızgınlık kendilerine yönelir.

Yok eğer bu kararla Hristiyan Avrupa'yı -ki bu da hayli tartışmalı- Müslüman Türklerden ilelebet kurtarmayı filan düşünenleri varsa, işleri daha da zorlaştırıyorlar. Kendileriyle terörizm, uyuşturucuyla mücadele, ha bir de tabii göçmen akımları konusunda Türkiye kadar işbirliği yapacak başka ülkeler bulmak için de oylama yapabilirler.

Ama her şerde bir hayır vardır.

Avrupalı siyasetçilerin bu dramatik ölçüde yanlış, siyaseten fena halde miyop kararı Türkiye ve Türkiye-AB ilişkilerinde yeni ve daha gerçekçi bir başlangıça da hizmet edebilir. 

Avrupalı siyasetçiler, Türkiye ile bir Avrupa geleceği Türkiyesiz bir Avrupa geleceğinden daha iyi olabileceği fikriyle barışmaları gerekiyor.

Ve daha demokratik, daha zengin, daha güçlü bir Türkiye'den kendi çıkarlarının da bulunduğu fikriyle.

Ve ödül olmadan ceza tehdidine bir yere kadar tahammül edileceği fikriyle. 

Çünkü artık AB'nin Türkiye üzerinde hemen hemen hiç bir siyasi yaptırım gücü, etkisi kalmadığını, bu kafayla kalananını da bozuk para gibi harcadıklarını görmeleri gerekiyor.

 Çünkü Avro-ekonomi krizi ve İngiltere'nin ayrılma kararı, Brexit ardından Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesi ardından AB'nin küresel siyasi gücünün daha da inile geçtiği gerçeğine alışmaları gerekiyor. Bakın, Rusya'ya AB ambargosu ne Kırım'ın ilhakını geri aldırabildi, ne Doğu Ukrayna'nın bazı bölgelerindeki Rus işgalini. Suriye ortada.

O nedenle akılcı düşünen herkesin, siyasilerin, sivil toplumun, üniversitelerin, medyanın Türkiye ve AB arasındaki diyalog kanallarını açık tutmaya çalışması gerekiyor. 

Akılları değil duygularıyla hareket eden siyaset acemilerinin bütün ufuksuzluğuna rağmen...