Bilim / Teknoloji

Sivas'ta gergedan fosili bulundu

Sivas’taki kazı çalışmalarında bulunan fil, zürafa gibi hayvanların fosilleri bölgenin 10 milyon yıl önce ormanlarla kaplı, geniş otlaklara sahip daha yağışlı ve s

24 Ekim 2008 03:00

Sivas’ın Hayranlı ve Haliminhanı mevkilerinde yürütülen kazı çalışmalarında bulunan, aralarında zürafa, fil, gergedanın da yer aldığı birçok omurgalı hayvan türüne ait fosilin, Sivas çevresinin 8-10 milyon yıl önce günümüzden muhtemelen daha sıcak, yağışlı bir iklime, ormanlık alanlar ve geniş otlaklara sahip olduğunu gösterdiği bildirildi.

Kazının bilimsel başkanlığını yürüten Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erksin Güleç, , Hayranlı ve Haliminhanı bölgelerindeki kazı çalışmalarının, 1993 yılında başlayan yüzey araştırmalarının ardından 2002 yılından beri Sivas Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi Müdürlüğü yönetiminde, kendisinin bilimsel başkanlığında gerçekleştirildiğini söyledi. Her sene yaz sezonlarında sürdürülen çalışmaların 7 sezondur aralıksız olarak devam ettiğini anlatan Prof. Dr. Güleç, "araştırmalar, Ankara Üniversitesi, Berkeley, Yüzüncüyıl Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, ODTÜ ve Utrecht üniversitelerinden yaklaşık 15 kişilik deneyimli bir ekip tarafından gerçekleştirilmektedir" dedi. Hayranlı-Haliminhanı fosil yataklarının Ankara-Sivas kara yolu üzerinde Sıcak Çermik’ten Köklüce’ye, kara yolunun güneyinden Sarıhasan köyüne kadar uzanan ve kilometrelerle ifade edilebilecek oldukça geniş bir alanı kapsadığını anlatan Prof. Dr. Güleç, bu alanın Anadolu’da omurgalı fosillerinin bulunduğu bilinen en kalın yataklara sahip olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Güleç, diğerlerinde fosilli tabakaların yayılım alanlarının tespiti ve yüzeye çıkmış fosillerin tahrip olmadan koruma altına alınmaları amacıyla her yıl düzenli olarak yüzey araştırmaları gerçekleştirildiğini anlattı.

Zürafa, fil ve gergedan kalıntıları

7 sezonluk arazi çalışmaları sonucunda kazı ve yüzey araştırmalarında yüzlerce fosil bulunduğunu bildiren Prof. Dr. Güleç, şu bilgileri verdi: "Fosiller genellikle sert çökeller içerisinden ele geçtiği için özenli bir çalışma sonrasında koruma altına alınabilmektedir. Özellikle fosilleşme sırasında sürüklenmenin fazla olmaması nedeniyle, kalıntıların büyük çoğunluğu olduğu gibi korunmuş ve kemikler eklemli halde bulunmaktadır. Bu alandan bulunan fil, gergedan, zürafa, sırtlan, antilop, ceylan, tavşan, oklukirpi, at, domuz, keçi ve fare gibi birçok omurgalı hayvan türüne ait fosiller, Sivas çevresinin
8-10 milyon yıl önce günümüzden muhtemelen daha sıcak ve yağışlı bir iklime, ormanlık alanlar ve geniş otlaklara sahip olduğunu göstermektedir."

Bu yılki kazılarda bulunan fosiller

Yaklaşık 10 ya da 9 milyon yıl öncesine tarihlendirdikleri Sivas’ın Haliminhani-Hayranlı alanlarında gerçekleştirdikleri bu yılki çalışmalar sonucu Anadolu’da artık yaşamayan, soyları tükenmiş birçok farklı memeli türüne ait fosiller bulduklarını dile getiren Prof. Dr. Güleç, "bu fosiller, gergedan, fil, antilop, sırtlan, zürafa, kurt, kirpi, domuz, üç toynaklı at ve fare benzeri birçok küçük memeli türüne ait, biyolojik olarak son derece zengin bir faunayı işaret etmektedir" diye konuştu. Çalışmalarının Hayranlı bölgesinin engebeli ve dik arazi koşullarında yer yer sıcak, yer yer de Sivas’a özgü rüzgarlı havalarda gerçekleştiğini dile getiren Prof. Dr. Güleç, "özveri ile çalışan arkadaşlarımız, doğal koşullara karşı güçlü bir mücadele verip, sabırla fosilleri bütün ve sağlam çıkarmak için
uğraştılar" dedi.

Yeni açılacak müzede sergilenecek

Hayranlı-Haliminhanı fosil yataklarının, Sivas genelinde bilinen buluntu yerlerinden bir tanesi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Güleç, "ancak buluntuların çeşidi ve korunma durumu açısından son derece elverişli bu alandaki araştırmalar bizlere Anadolu’nun, Asya ve Afrika kıtaları arasındaki hayvan göçlerinde oynadığı rolü yansıtması bakımından oldukça önemlidir" diye konuştu. Her yıl kazı sezonu sonunda Ankara Üniversitesi Paleoantropoloji
Laboratuvarı’na nakledilen fosillerin burada temizlik, onarım ve tespit işlemlerine tabi tutulduğunu kaydeden Prof. Dr. Güleç, bilimsel çalışmaları tamamlanan fosillerin Sivas’ta yapım çalışmaları süren Arkeoloji Müzesinde sergileneceğini bildirdi. –

Fosil dişler en önemli bilgileri veriyor

Hangi canlılara ait olduğunu tanımladıkları fosillerin kendilerine bölgenin ekolojisi hakkında bilgi verdiğini anlatan Prof. Dr. Güleç, şunları kaydetti: "Özellikle fosil dişler en önemli bilgileri verirler. Dişler bir canlının neler ile beslendiğinin yegane kanıtlarıdır. Aslan, sırtlan gibi etcil canlıların dişleri sivri ve keskin iken otçul bir canlının dişleri düz ve öğütmeye adapte olmuştur. Bu nedenle bir fosil bulduğumuzda hangi canlıya ait olduğunu tanımlamanın yanı sıra aynı zamanda beslenme davranışlarını, yaşam biçimini ve nasıl bir ekolojik ortamda yaşadığını öğrenebiliriz. Sivas bölgesinde bulduğumuz fosiller ve ayrıca stratigrafik ve sedimentolojik yapısı da bizlere bölgenin önce nehir iken daha sonra göle dönüşen jeolojik ve ekolojik bir değişim gösterdiğini işaret etmektedir."

Bulunan fosiller neyi anlatıyor?

Gergedanlar, zürafalar, filler, atlar ve çeşitli geyik türlerinin dişlerinin açık alan ortamlarındaki uzun ve sert otları öğütebilecek şekilde olduğunu bildiren Prof. Dr. Güleç, şöyle devam etti: "Kaldı ki günümüzde Afrika’da yasayan benzer türler de bunu desteklemektedir. Bu nedenle Sivas’ta bulduğumuz bu canlılara ait fosiller Sivas’ın yaklaşık 9 milyon yıl önce yer yer ağaçlık, nehir ve göl gibi bir su kaynağı çevresinde biçimlenmiş bir savan ortamını işaret etmektedir. Bölgede bulduğumuz küçük antilop ve geyik türleri, ayrıca etçiller yine bölgede ağaçlık alanların da yoğun olduğunu düşündürmektedir." Bu tür çalışmaların Sivas halkına ve eğitimine önemli ve değerli katkıları olacağına inandıklarını ifade eden Güleç, "antropoloji ve arkeoloji çalışmaları ile Sivas tüm dünyada doğa tarihi ile iyi bilinen önemli bir şehir olarak anılacaktır. Bu durum Sivas’ın sosyal gelişimine önemli ayrıcalıklar kazandıracaktır" dedi. Tüm Sivas halkına misafirperverliklerinden dolayı teşekkür eden Prof. Dr. Güleç, önümüzdeki yaz için çalışmalarını yoğunlaştırarak devam etmeyi düşündüklerini bildirdi.

İlgili haberler:

75 milyon yaşındaki kaplumbağa fosili
Çankırı'da 8 milyon yıllık fosil