Gündem

Sırrı Süreyya Önder: Yalpaladığımı kim görmüş?

BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü ile birlikte açıkladığı bildiriyi eleştiren...

25 Ağustos 2011 03:00

T24 - BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü ile birlikte açıkladığı bildiriyi eleştiren Taraf Gazetesi Genel Koordinatörü Yıldıray Oğur'a Twitter'dan yanıt verdi. Oğur'un 2007'de kendisine yönelik yaptığı eleştiriyi hatırlatan Önder, "Aydın tavrının iki turnusolu vardır. Başörtüsü ve Kürt meselesi. Kim görmüş bu olgularda yalpaladığımı? O gün söylendiğinde sahici olup, bugün söylendiğinde "olmayan" ne? Şeytan bu soruda illegaldir" dedi.

Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü'den 'Silahlar sussun' çağrısı



Yıldıray Oğur'un Taraf'ta Önder ve Kürkçü'yü eleştirdiği, "Barışı barışseverlerden kurtarmak" başlığı ile yayımlanan bugünkü (25 Ağustos 2011) yazısı şöyle:

Dün BDP’li vekiller Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü uzun ve ortak bir barış açıklaması yaptılar.

“Savaş siyaseti Türkiye’nin güç ve servet sahibi sınıflarının yüzyıllık ezberinden başka bir şey değildir.” Off. Şimdiden sıkıldınız değil mi?

“Bundan sonra turistlere ve sivillere de hassasiyet göstermeyeceğiz” diye tehdit savuran TAK’ı, adını vererek eleştirdiler diye de iki sosyalistin faziletlerinden bahsetmeye hiç niyetim yok.

Geçen hafta iki barış çağrısı daha geldi. Birini Türkiye Barış Meclisi’nde toplanan meşhur aydınlar yaptı. Diğerini İspanya’dan Arda Turan...

Hangisini duydunuz?

Tabii ki hangisi daha sahiciyse onu... Hangisi cesursa, hangisini okurken artık sıkılmıyorsak, hangisinin kelimeleri daha yeniyse onu... Hangisi “barış dilini kurmaktan” bahsetmeyip, kendi barış dilini kuruyorsa, hangisi “şiddeti ne taraftan gelirse gelsin kınıyoruz” gibi hesap kitap yapmıyorsa, hangisi barış için fedakârlık yapıyorsa, risk alıyorsa onu...

Türkiye’de barış kelimesi uzun süredir işgal altında.

Kıbrıs’a asker çıkarırken buna “Kıbrıs Barış Harekâtı” demiş, vatandaşını bombalarken, kesip biçerken, resmî devlet politikası “dört tarafımız düşmanlarla çevirili” iken bile her yere “Yurtta barış dünyada barış” tabelaları astırmış şizofren bir devlet, “Ya benimle barışırsın ya da seni vururum” ruh halindeki dünyada demokrasi ve barış için adam öldürdüğünü iddia eden tek silahlı örgütle savaşıyor... Geçen hafta Kandil’den yayınlanan bir bildirinin başlığı “Şiddet yöntemleriyle hiçbir sonuç alınamaz”dı. Eee bundan sadece birkaç yıl önce Başbakan da “Dağları bombalamakla bu mesele çözülmez” demişti.

Ama barış bu yüzden işgal altında değil. İşgalciler onlar değil.

Barış kelimesini sıkıcı, anlamsız, politik, taraflı, hatta bazen mide bulandırıcı hale getiren ülkenin barışseverleri.

Bu ülkede barış ceset sayan barışseverlerin işgali altında.

Barışsever ceset sayar mı? Burada saymakta. Sayılmış. Ateşkesten bu yana 50 PKK’lı öldürülmüş. Son bir ayda da 41 asker. O halde sonsuza kadar bu kısas sürmeli.

Kim “niye adam öldürmeye devam ediyor” diye sorarsa, barışseverler sağdan cesetleri saymaya başlıyor. Sonra da ekliyor: “Peki, ne yapsın?”

“Peki, ne yapsın” cümlesiyle savaşı, insanların ölümünü anlamak o kadar kolay ki.

Mesela bizim gazetedeki bazı yazarların kafası bile, Hatip Dicle’nin vekilliğini YSK veto etti, Aynur Doğan’ı beyaz faşistler yuhaladı diye PKK’nın sokak ortasında polisleri sırtından vurmak zorunda kalmasına hemen yatıyor.

“Ne yapsın PKK”, vekili çalınmış, bunun acısını o vekilin adını bile duymamış ucuz ev arayan kaprili bir polisten çıkarmayıp da ne yapsın?

Silahlı kanadının sitesinden Orhan Miroğlu’nu “Mortoğlu olursun” diye tehdit etmeyip de “ne yapsın PKK”. O da böyle şeyler yazmasa. Şimdi Miroğlu için de “kılına tek zarar gelirse suçlusu sizsiniz” diye yazılar kaleme alıp vijdan kuaförlüğüne, barışseverliğe halel getirmeye ne gerek var.

Sokak ortasında JİTEM usulü infazlara başlayıp, JİTEM usulü beyaz arabalarla adam kaçırmaya başlamayıp da “ne yapsın PKK”. Yeni “Ertürk Yöntemler”e neden bunları yazmıyorsunuz diye sorup onları neden sivilceli internet şövalyelerine hedef yapıyorsunuz ki?

Savaş bu.

Sadece onların kafası değil ki adam öldürmeye bu kadar kolay yatan. Son dört yıldır kendi askerini mayınlamış, kendi askerini bombalamış, Genelkurmay Başkanı’nın kendi ağzından “durumunun tam kepaze olduğunu” itiraf etmiş ordumuzun, gidip bebek öldürmesine sonra da “o bebek de canlı kalkandı” açıklama yapmasına da son dört yıldır ordunun hiçbir açıklamasına kafası yatmayanların kafası hemen yattı.

“Gezmeselerdi o dağlarda” diyenler, “savaşta olur böyle colleteral damagelar” diyenlerin kafası, “İsrail’e biz niye one minute çekmiştik” diye hatırlatanlara ise hiç yatmıyor.

Türkiye’nin böyle barışseverliğe, böyle demokratlığa, böyle insanlığa kafası pek yatmıyor. O yüzden de Arda Turan’ın cesaretle barış istemesine yattı.

Barışı, kafası adam öldürmeye çok kolay yatan bu barışseverlerin işgalinden kurtaracak ilk pas olsun Arda’nın ki. Bu yüzde yüzlük pası gole çevirmeyeni de şike operasyonundan götürsünler...


Sırrı Süreyya Önder'in Yıldıray Oğur'a Twitter'dan verdiği cevap şöyle:

"Yıldıray Oğur yarınki yazısında bizim faziletimizi övecek durumda olmadığını yazmış. Cevabını kendi yazısında bulabilir. Yıl 2007. Site şimdi yayında olmayan www.siyar.org. Yıldıray, benimle Ufuk Uras'ın kıyaslamasını yapmıştı. Mevzu başörtüsü ve kürt meselesi "..Diğer tarafta yıllarını 12 eylül zindanlarında geçirmiş Sırrı Sureyya fındık toplamaya giderken bir minibüs içinde hayatlarını kaybeden 23 mevsimlik işçinin (bazıları sadece çocuk) trajedesinden bahsediyor, sol vicdandır diyor, gözü yaşlı samimi bir dil kurararak içimize işliyor. Mantığın ve Vicdanın imdadına da Sırrı Sureyya yetişti. Tıpkı 28 Nisan 12.30'da bizim çağrımıza uyarak muhtıracılarla dalga geçmek için Galatasaray önüne yetiştiği gibi..." O gün bahsedilen işçiler, hayatını kaybeden mevsimlik Kürt işçilerdi. Yıl 2007. O gün ne düşünüyorsam bugün de aynı noktadayım bu ülkede. Aydın tavrının iki turnusolu vardır. Başörtüsü ve Kürt meselesi. Kim görmüş bu olgularda yalpaladığımı? O gün söylendiğinde sahici olup, bugün söylendiğinde "olmayan" ne? Şeytan bu soruda illegaldir. Muhafazakar arkadaşlara bir soru cevabını bana değil kalplerine versinler. "Karşındaki ya dinen kardeşin, ya hilkaten eşindir unutma" işte bu söz kime aittir? Ne zaman ve kime söylenmiştir? Bizim bağrımız köy mezarlığına dönmüştür. Çok dostumuz, kardeşimiz orada medfundur gönlümüz bir kardeşlik yaylası gibidir. Kolayından kimseyi silmeyiz. Eyyama göre dönmeyiz. Dönenin elini bırakmayız. Sevene de sövene de selam olsun"