Milletvekillerinin tutuklandığı süreci anlatan HDP’li Sırrı Süreyya Önder, 10 kişilik bir isim listesinden haberleri olduğunu söyledi. Önder 4 Kasım'a ilişkin olarak, "Selahattin Bey arıyordu... ‘Benim evi sardılar, eve girmeye çalışıyorlar’ dedi. ‘Başkan benim eve de girmeye çalışıyorlar’ diye yanıt verdim. Selahattin Bey, ‘O zaman organize bir şey bu. Hadi hepimize kolay gelsin’ dedi" ifadesini kullandı.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la birlikte toplam 9 HDP milletvekillerinin tutuklanmasının üzerinden bir yıl geçti. Demirtaş’la birlikte 9’u HDP, 1’i CHP’li olmak üzere toplam 10 milletvekilinin tutukluğu hâlâ sürüyor. Milletvekillerinin tutuklanma sürecinin başladığı 4 Kasım’ın yıldönümünde Demirtaş’ın tutuklandığı süreci, ona en yakın isimlerden biri olan ve o gün kendisi de gözaltına alınan isimlerden HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'ya açıklamaları şöyle:
- Milletvekillerinin tutuklanmasıyla başlayan süreçte bir yıl geride kaldı. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir yılın içerisine; Haziran başarısı, Kasım ayındaki irade gaspı giriyor. Kaba kronoloji yapmak gerekirse; barış süreci bütün hataları, eksikleriyle beraber bu ülkeye son 30-40 yılında sahip olmadığı bir umudu, bir ferahlığı getirdi. Bu HDP’yi son 50 yılda görülmemiş bir başarıya taşıdı. HDP gözde bir ülke partisine dönüştü. TİP deneyiminden sonra ilk defa bu ülkede emekten, mazlumdan, özgürlükten yana olan insanlar ilk kez kendi emeklerinin olduğu bir başarının tanıklığını yaptılar. Bu sistemi çıldırtan bir şeydi. Birçok şey ilkti; ondan sonra gelişen zulüm de Türkiye tarihinde ilk olma vasfını taşıyan bir zalimlik içeriyor.
‘Bir iki isim değişti’
- 4 Kasım’a kadar milletvekillerinin tutuklanmayacağı yönünde bir kamuoyu algısı vardı...
Açıkçası bize 4 Kasım haftasında bir şey yapılacağına dair çok net bilgiler ulaşmıştı. 10 kişilik bir isim listesiyle başlayacaklarını da biliyorduk. Aşağı yukarı bir iki isim değişti. CHP’nin rızasını almanın da ötesine gidip desteğini almak bu operasyonu yapacaklarının üzerindeki kuşku bulutlarını da dağıtmıştı. Fakat bu topraklarda hikmetle öğrenme geleneği zayıf, bu topraklar hep felaketle öğrenme geleneğine yatkın. Deprem hakkında daha önce hiç bilgilenmiyoruz, oysa bunun bilgileri var. Oysa yıkıcı bir depreme maruz kaldığımızda herkes jeoloji uzmanı kesiliyor. Hep böyle felaketlerle öğreniliyor.
‘Kılıçdaroğlu’na uzanacaktı’
- CHP bu yaşananlardan ders mi çıkardı?
CHP bu gayri meşru yöntemlere verdiği onayın sonunda kendisini de önüne katacağını gördü. Nitekim Enis Berberoğlu tutuklandı. Ondan hemen sonra Kılıçdaroğlu’na uzanacaktı. CHP orada durumu aydı ve siyasal bir parti ekseninden çıkartarak adalet başlığı altında, o güne kadar dışladığı, görmek istemediği ya da tahammül edemediği kim varsa hepsine çağrı yaptı. Bu çağrıya da hiçkimse CHP’ye günahlarını hatırlatarak yaklaşmadı. Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer CHP’li vekiller bu furyadan bu toplumsal itirazla kurtuldular. Bu demokrasi mücadalesi bugünden yarına hemen değil ama seçimler de dahil olmak üzere birçok alanda çok etkili sonuçlar üretmeye adaydır.
'Zorla uçağa bindirildim’
- 4 Kasım’ı bizzat yaşadınız. O ana ilişkin aklınızda ne kaldı?
(Gülerek) Birincisi, zorla uçağa bindirilmemdi. İnsanların gördüğü zulüm karşısında lafı bile edilmez. İkincisi de; ben kapıyı açmamıştım. Meclis Başkanı, savcı, mahkeme emri ve Mithat Sancar gelmeden kapıyı açmayacağımı söyledim. Mithat Hoca’nın hem anayasal açıdan hem de hukuk formasyonuyla tanık olmasını istedim. Benim kapım ilk çalındığında aynı anda telefonum da çaldı. Selahattin Bey arıyordu... ‘Benim evi sardılar, eve girmeye çalışıyorlar’ dedi. ‘Başkan benim eve de girmeye çalışıyorlar’ diye yanıt verdim. Selahattin Bey, ‘O zaman organize bir şey bu. Hadi hepimize kolay gelsin’ dedi. Birbirimize başarı diledik kapattık. ‘Açmazsanız kapıyı kıracağız’ dediler. Bir polis Amerikan polisi havasıyla hakkımdaki fezlekeyi bütün apartmana dinletti. Mithat Hoca geldi. Mahkeme kararını da gördükten sonra kapıyı açtım.
‘Hikâyesinin filmini çekeceğim’
- Demirtaş’la aranızdaki özel dostluğu düşündüğünüzde ne hissediyorsunuz?
Bu partide siyaset yapmaya başladığımdan beri yüzlerce, binlerce ölümsüz dostluklar edindim. Ama Selahattin Bey’le kurduğumuz dostluk ve dayanışmanın boyutu çok başka bir şey. Türkiye’nin en çalkantılı dönemlerinde birlikte siyaset ürettik.Adalet Bakanlığı benim Selahattin Bey’le görüşmeme izin vermiyor. Ben de avukatları ve giden arkadaşlar aracılığıyla yazmaya yoğunlaşmasını önerdim hep. Yazı yolculuğunda vebalim olduğu için, kitap fuarında sanatçı dostlarımızla beraber olacağız. İmzalamak benim işim değil, imzalamak edebiyatçıların işi olacak. Ben de Başkanımızın adına o onura tanık olacağım.
- Demirtaş’ın yeni projelerini de görecek miyiz?
Belki kitaptaki öykülerden birinden yola çıkacağız, belki de Selahattin Bey bize bir sürpriz yapacak, yeni bir hikâye yazacak. Selahattin Bey’in hikâyesini bir filme çekeceğiz. Kendi de kabul ederse yönetmenliğini ben üstleneceğim. Yazım ve yapım aşamasını bir kolektif imeceyle çözeceğiz. Bunu da ilk de kamuoyuyla paylaşmış olalım.