Dünya

Sınır ötesi için Bağdat'ın izni gerekmiyor

'ABD ile Irak arasında imzalanan anlaşmaya göre Türkiye'nin sınır ötesi için Bağdat'tan izin alacağı yönündeki kanı doğru değil'

01 Aralık 2008 02:00

'ABD ile Irak arasında imzalanan anlaşmaya göre Türkiye'nin sınırötesi için Bağdat'tan izin alacağı yönündeki haberler doğru değil'

Türkiye'deki genel kanaat, ABD ile Irak arasında geçen hafta imzalanan Güvenlik Anlaşması'na göre, TSK'nın Kuzey Irak'a sınır ötesi operasyon düzenlemesi için bundan böyle Bağdat'tan izin alması gerektiği yönündeydi. Ancak Milliyet gazetesi yazarlarından Semih İdiz'e bilgi veren hukuk profesörü ve  eski Dışişleri Bakanlığı başdanışmanı DSP Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı, durumun hiç de böyle olmadığını söyledi. Semih İdiz'in yazısı şöyle:

Sınır ötesi için Bağdat’ın izni gerekmiyor


Irak ile yeni bir düzenin eşiğindeyiz” başlıklı son yazım üzerine DSP Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı aradı. Kendisi sadece tanınmış bir uluslararası hukuk profesörü değil, aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı'nın eski başdanışmanıdır. Ayrıca, Büyükelçi sıfatıyla yurtdışında görevde de bulunmuştur.

Pazarcı, ABD ile Irak arasında imzalanan ve geçen hafta Irak Meclisi’nden geçen “Güvenlik Anlaşması” hakkında Türkiye’de yayılan bazı kanaatler konusunda endişeli. Son dönemde bu şekilde sık sık dile getirilen bir kanaat ise, PKK’ya karşı sınır ötesi operasyonları için bundan böyle “Bağdat’tan izin alınması gerekeceği” şeklindedir.

Pazarcı, bu kanaatin yanlış olduğunu söylemekle yetinmiyor, bunun yayılmasının Türkiye’nin pozisyonunu zayıflatacağını da vurguluyor. Pazarcı’nın bu konuda söylediklerini kendi sözlerimizle şu şekilde özetleyebiliriz:

Gerekli koşullar oluştuğu müddetçe Türkiye sınır ötesi operasyon yapma hakkına her zaman sahip olacaktır. Irak’ın kendi topraklarındaki gelişmeleri kontrol edememesi nedeniyle zorunlu olan bu operasyonlar için Bağdat’ın izni de gerekmeyecektir.

Protokol imzalanabilir

Saddam döneminde olduğu gibi Bağdat ile bu konuda bir protokol imzalanabilir. Ankara’da tercih edilen de budur. Fakat bu tür bir protokolün olmaması bu operasyonların yapılamayacağı anlamına gelmez.

Buna rağmen, Bağdat, “Hayır, yapamazsın o bölge benim denetimimdedir” diye ısrar ederse, o zaman bunu ispat edip bölgeden Türkiye’ye dönük PKK saldırılarını durdurmak zorundadır. Bunu yapamamasına rağmen TSK’nın operasyonlarına karşı çıkması durumundaysa, “Irak PKK’nın arkasında mı?” sorusu gündeme gelecektir.

Bu ise Bağdat için tehlikeli olan bir diğer durumu ortaya çıkaracaktır. Zira BM Şartı'nın 51'inci maddesi, saldırıya maruz kalan bir devlete, saldırıyı doğrudan veya dolaylı olarak gerçekleştiren devlete karşı kendini savunma hakkını tanıyor.

Ancak bu maddenin Türkiye açısından da sakıncaları var. Her şeyden önce, 51'inci maddenin kullanılması bazı şartlara bağlanmış bulunuyor.

Bu maddeye dayanılarak yapılan operasyonların derhal Güvenlik Konseyi’ne bildirmesi gerekiyor. Tarafların da Konsey’in alacağı her türlü kararı kabul etmesi gerekiyor. Güvenlik Konseyi’nin bu durumda alacağı kararların Türkiye’nin çıkarlarıyla uyumlu olacağına dair bir garanti ise yok.

‘Sınır ötesi’ sorunları

Kaldı ki, bu yol PKK’nın bir şekilde Türkiye’nin muhatabı yapılmasına kadar da gidebilir. Özetle, PKK’ya karşı sınır ötesi operasyon konusu gündeme geldiğinde, 51'inci maddeyi fazla telaffuz etmemek daha yararlı olacaktır.

Burada son olarak “sıcak takip hakkı"na da değinmek gerekiyor. Bu hak “sıcak temaslar” sırasında meydana gelen zaruri ve o anın gereği olan sınır ötesi operasyonlarını içeriyor sadece. Başka bir ifadeyle, TSK bu hakka dayanarak, planlı ve uzun süreli bir sınır ötesi operasyon yapamaz.

Öyle anlaşılıyor ki uluslararası hukukta yeri olan ve bizde son dönemde sık sık telaffuz edilen bu kavramlar önümüzdeki dönemde çok konuşulacak. Hal böyle olunca Pazarcı’nın sözlerinden bizim anladığımız kısaca şudur:

Konunun ayrıntılarını bilmeyen kamuoyunun kafasını “Bağdat’tan izin almak gerekecek” veya “51'inci madde” gibi söylemlerle karıştırmamak lazım. Zira TSK’nın PKK’ya karşı gerekli gördüğü her türlü sınır ötesi operasyon, bu operasyonu gerekli kılan nesnel koşullar nedeniyle, zaten meşru olacaktır.

Bu durum da Irak’ın “Artık bunu yapmana gerek yok. Bölge tümüyle kontrolüm altında” demesine ve bunu ispatlamasına kadar devam edecektir.