Kültür-Sanat

Sineması olmayan kentte festival

Tunceli'de devam eden 'Dersim İnsan Hakları Film Festivali' kente ayrı bir hava kattı.

25 Mayıs 2011 03:00

T24- Tunceli'de devam eden 'Dersim İnsan Hakları Film Festivali' kente ayrı bir hava kattı. Festivalin amacı kısa sürede gelişip gelecek yıllarda ödüller dağıtmak.

Janet Barış'ın Radikal'de yayımlanan (25 Mayıs 2011) haberi şöyle:




Öyle bir şehir düşünün ki içinde sinema salonu yok ama film festivali var. Dışarıdan bakınca imkânsız gibi görünebilir ama Tunceli Belediyesi bu yıl bir ilke imza atarak gerçekleştirdiği ‘Dersim İnsan Hakları Film Festivali’yle bir şehirde sinemayı yoktan var etmeyi amaçlıyor.

Dersim dört dağ içinde diye bildiğimiz, bıraksalar hep dağlar ardında kalacak gibi görünen bir şehir. Bir yandan etrafındaki şehirlerle benzeşse de insanı, Munzur çayı kendine özgü kültürüyle ‘başka’laşıyor. Daha havaalanından Tunceli merkeze doğru yol alırken minibüs şoförünün karşıdan gelen kamyonet şoförüne kasket selamı vermek yerine zafer işareti yapması besbelli başka bir coğrafyada olduğumuzu yeniden anımsatıyor.

Siyah Kuğu’dan Miyazaki’ye…

Memleketin bir şehrine film getirmek zordur, eskiden dolaşan ve köylere kitap dağıtan eşekli kütüphanelerin bir değişik versiyonu. Hele bir de sinema salonu olmayan bir yere film getiriyorsanız işiniz daha da zor. 1980 öncesinde Dersim’de bir film festivali olmasa da yazın açılan açıkhava sinemalarıyla birlikte festival havası yaratacak kadar fazla sayıda sinema salonu var iken, bugün hiç yok. Yaklaşık beş yıl önce açılan ‘Sinema 62’ ise biraz da piyasa koşulları sebebiyle yılını dolduramadan kapanınca Dersim halkı sinemasız kalmış. İnsan Hakları Film Festivali gösterimleri ise festival sebebiyle yeniden açılan Sinema 62 ile İl Kültür Müdürlüğü’nde sinema salonu haline getirilmiş iki ayrı konferans salonunda yapılıyor.

İnsan Hakları temasıyla bu yıl ilk kez ‘Sinema Dört Dağ İçinde/ Zere çar koude sinema’ diyerek yola çıkan festivalin, Darren Aronofsky’nin Siyah Kuğu’sundan Ken Loach’un Tehlikeli Yol’una kadar ilginç bir seçkisi var. Ayrıca çocuklar için Hayao Miyazaki filmleri de mevcut.

Devlet Planlama Teşkilatı-SODES (Sosyal Destek Programı) tarafından desteklenen ve 29 Mayıs’a kadar sürecek olan festivalin programı Türk sineması açısından da zengin. Seren Yüce’nin ‘Çoğunluk’, Derviş Zaim’in ‘Gölgeler ve Suretler’, Haluk Ünal’ın ‘Saklı Hayatlar’ ve Sedat Yılmaz’ın ‘Press’ gibi filmleri programda yerini alıyor. Festival sayesinde Dersimliler hem filmlerle buluşuyor hem de seyrettiği filmlerin yönetmenleriyle sohbet etme imkânını buluyor. Festivalin proje danışmanlarından Özgür Şeyben festival yapma fikri doğduğunda Dersim’e insan hakları temalı bir seçki yapmayı uygun gördüklerini hatta programa Dersim kökenli yönetmenlerin filmlerinden oluşan ‘Bizden’ adlı bir bölüm de eklediklerini söylüyor. Bu yıl herhangi bir ödül vermeyi amaçlamayan, sadece sinemayı ve seyirciyi ortak bir noktada buluşturmayı hedefleyen festival, önümüzdeki yıllarda devam edip geliştiğinde ödül de vermekten yana.

Dersim ise olanakları kısıtlı olsa da hareketli bir şehir, uçta kalmış sessiz bir taşra kasabası değil. İçerisinde bulunduğu siyasi atmosfer de kültürel olarak beslemiş burayı, ne kadar politik bir şehir olduğunu amaçsızca, alelade şehirde gezerken bile anlamak mümkün. Seçimler öncesinde her ne kadar zaman zaman gergin bir hava oluşsa da insanlar artık barış gelsin istiyor. 20 Mayıs Cuma gecesi festivalin açılışında da ortak payda ‘barış’ oldu. Bir festival için bile gelmiş olsanız Dersim’de hissettiğiniz, sürekli bir direniş olması. Yıllarca yakılıp yıkılmış köylerin ardında kalan, itilen bir şehir olmasına rağmen insanın yüzüne çarpacak kadar güzel doğası ve Munzur vadisiyle direniyor şehir. Hal böyle olunca Dersim gibi hikâyesi acıyla yüklü, karşılaştığınız her insandan acı bir hatıra edinebileceğiniz bir coğrafyada insan hakları adıyla film festivali yapılması da ayrıca anlamlı bir hale geliyor.

Bir gün bir ülkede bir darbe olur ve hayatlar değişir, insanlar azalır, sinema salonları kapanır. Gün gelir aynı şehirde yaşanılmış tüm acılara inat bir insan hakları film festivali düzenlenir ve kapanan salonlar yeniden açılır.