T24 - Film biter bitmez yerinden fırlayıp salonu terk edenler, önündeki koltuğa bacak dayayanlar, jeneriği yarıda kesip ışıkları yakan sinemalar, karanlığı cep telefonu ışığıyla parlatanlar... Tekmili birden memleket sinemalarında!
Kadıköy çarşıda bir sinema salonu. Film ‘Vavien’. İlk yarı boyunca perdenin sağındaki görüntülerin bir kısmı eksik, Serra Yılmaz’ın, Binnur Kaya’nın sağ kulakları yok, sağ üst köşe flu, ses kısık. Görevlilerden biri, şikayetlere cevaben “Burada 3 no’lu salonda film seyretmek gerek. En iyisi o salon!” diyor. Sonunda bizi yan salona alıyorlar. Filmi doğru kadrajda, yeterli sesle tamamlıyoruz.
Bahçeşehir’de şık bir alışveriş merkezinin sinema salonu. Perdedeki film ‘New York’ta Beş Minare’. Film bittiği anda ışıklar tamamen yanıyor, herkes koşar adım salonu boşaltmaya girişirken jenerik de kesiliyor.
Kadıköy’de başka bir salon. Film, ‘Av Mevsimi’. Son karede müzik salona yayılmış, perdeyi kesik el görüntüsü kaplarken bir gölge geçiyor önümüzden. Çıkış kapısını açıp, ağır ağır dönüyor yerine. Ormanlık alanda, filmden bağımsız yabancı gölge bir kez daha beliriyor…
Sanki salonda bomba var!
Türkiye’deki hemen hemen tüm sinema salonları: Film biter bitmez salonda hızlı bir hareketlenme. Seyirciler çoğu kez saniye kaybetmeden fırlıyorlar yerlerinden. “Salonda bomba var!” uyarısı yapılmış gibi. Film süresince zorla tutulmuşlar gibi. Jeneriği görmüyor, müziği duymuyormuş gibi. Perdedeki öyküyle zaten hiç karşılaşmamışlar gibi...
Jeneriği sonuna kadar izlemek, soundtrack listesini yakalamak daha mühimi derin bir nefes alarak izlediklerimi hazmedip, dışarıdaki kalabalığa karışmaya hazır hissetmek için koltuktan mümkün mertebe geç kalkanlardanım. Filmin ancak o zaman tamamlandığını hissedenlerden. Ekibi taşıyan şoförlerin ismi de akmadan çıkarsam, ayıp edecekmişim gibi düşünenlerden. Son sahnede “Film bitti nasılsa” diye perdenin önünden salına salına geçen yer göstericilere, jeneriği kesen, salonu birden aydınlatan makinistlere içimden söylenenlerdenim. Her seferinde hâlâ oturuyorum diye birisi gelip “Hadi kardeşim, bitti, kalk yeni seans var” uyarısı yapacakmış gibi suçluluk hissedenlerden.
En heyecanlı, en dokunaklı sahnede ‘pıssst’ diye açılan kolaları, gözümüze giren telefon ışıklarını saymıyorum bile... ‘Sinema adabı’ meselesini makinistlere ve sinema yazarlarına sorduk: Nedir jeneriğin önemi, seyirci hep mi kaçarcasına çıkar şu salonlardan, dünyanın başka şehirlerinde nasıldır bu işler...
‘Bizim insanımız hemen kalkıyor’
Saadettin Kavas, Beyoğlu AFM Fitaş Sineması’nın 10 yıllık makinisti:
Jeneriği sonuna kadar oynatıyoruz. Makinelerimiz otomatik, jeneriğimiz başlarken ışık yarım açılıyor. Almanya’dan, İngiltere’den sinemacılar gelmişti, onlarda jeneriğin bitmesine birkaç saniye kala ışık açılıyormuş. Festivallerde biz de ışık açmayız. Bizim insanımız film biter bitmez kalkıyor. Bazı duygusal filmlerden kalkamıyorlar ama. Gözlerini siliyorlar, daha ağır kalkıyorlar. Bazen de biliyor jeneriğin sonunda görüntü olduğu, bekliyor. Kimisi merdivene takılıyor, “Işığı neden açmadınız?” diyor.
‘En sinir bozucu olan seyircilerin sesli tepkileri’
Fatih Özgüven, sinema yazarı (Radikal)
Sinemada gerçekten rahatsız edici olan şey filmlerin flu gösterilmesi, kapatılmayan cep telefonu ya da ‘beş dakika ara’ gibi şeylerden çok, seyircilerin filme verdikleri tepkiler. Bunlar gerçekten sinir bozucu olabiliyor. Berlin Film Festivali’nde Alman seyircinin birçoğunun kocaman kumaş mendillerini açıp gürültüyle sümkürmelerinden çok sıkılmıştım. (Buna bir de isim bulmuşlar ‘posaunen’ diyorlar, yani ‘obua gibi öttürmek.’) İngiltere’de de ‘Brokeback Mountain’da önümde oturan iki kızın adamlar ne yapsa kıkırdadıklarını hatırlıyorum. O da sinir bozucuydu. Filmi tamamen iptal eden bir şey. Eskiden çocukluğumda, Sinematek sıralarında perdedeki espriye “Ben hepinizden daha iyi anladım” tarzı gülen bir seyirci vardı. Bir de onu hatırlıyorum net olarak. Espri geçer, “Şimdi gülecek” diye beklerdim, ağır ağır, gevrek gevrek gülerdi.
‘Jeneriği izlemek sinemasever olma koşulu’
Murat Özer, sinema yazarı (arkapencere.com)
Filmleri izlerken son jenerik bitene kadar koltuktan kalkmama gerekliliğinin birkaç nedeni var. Birincisi ve en önemlisi filmin emekçilerine duymanız gereken saygı. “Ben saygı duyuyorum ama isimlerini okumak istemiyorum” derseniz (ki dememeniz lazım), o zaman diğer nedenlere (daha ‘pratik’ olanlara) geçme zamanıdır. Her filmde değilse de birçoğunda hikâyeyi tamamlayan bir müzik (ya da şarkı) kullanılır son jenerikte, ki bunu dinleyerek filmi bitirmek ideal bir izleme sürecini nihayete erdirmenin koşullarından biridir. Diğer bir nedense, bazı filmlerin sonundaki (son jeneriğin de sonunda) ‘sürpriz yumurtalar’dır. Kimi sadece bir ‘hoşluk’ olarak kalan, kimiyse hikâye hakkında ipuçları taşıyan bu sürprizleri izlemediğinizde ‘eksik seyir’ denen hastalığa tutulmuşsunuz demektir. O filmin DVD’si çıkana kadar da bu eksikliğinizi giderecek bir yol yoktur, ‘korsancı’ değilseniz tabii! Son jenerik okumanın pratik yararlarından biri de filmin şarkılarını eksiksiz görmektir, hele ki izlerken size büyük keyif veren şarkılarsa bunlar, bestecilerini ve yorumcularını bilmek sizi rahatlatır hatta filmin ‘soundtrack’ini satın almaya kadar götürebilir. En nihayetinde, son jeneriği beklemek ve film izleme serüvenini ‘tam’ olarak bitirmek, “Ben sinemaseverim” diyebilmenin olmazsa olmaz koşuludur.
‘New York ve Berlin’de jenerik sonuna kadar izlenir’
Zeynep Dadak, sinema yazarı (Altyazı)
Festival dışında, herhangi bir sinema salonunda en çok film seyrettiğim yerler Berlin ve New York... İki şehirde de son jeneriğin kesildiğini hiç görmedim, izleyicilerin çoğu da jeneriğin sonuna kadar kalıyor. Bir başka ortaklık, yer numaralarının olmayışı. İlginçtir ki, New York gibi zamanın her şeyden kıymetli olduğu bir yerde, salonda iyi bir yerde oturmak istiyorsanız, en az 45 dakika önce gelip sıraya girmeniz gerekiyor. Yani film başlamadan neredeyse yarım saat önceden salon dolmuş oluyor, bu da çok reklam demek. Özellikle zincir sinema salonlarında fragmanlardan da önce özel programlar, klipler, uzun reklam filmleri oluyor. Herkes yiyeceğini içeceğini bu arada tüketiyor. Film başladıktan sonra mısır hışırtısına tahammül yok, her an kavga çıkabilir bu yüzden. Çok daha interaktif bir izleme modu var, ABD’de. Zaman zaman karakterlerle konuşup, alkışlamak, olaylar ‘istenmeyen’ bir yönde geliştiğinde yuhalamak olağan... Tarantino’nun ‘Death Proof’unu hatırlıyorum, filmin sonuna doğru salonun yarısı ayağa kalkmıştı ve ‘kötü adamın’ peşindeki kadınlara alkışlarla, ıslıklarla destek veriyordu. Berlin’de seyirci daha sessiz. İki ülkede de film arası diye bir şey yok. Berlin’de sinema salonunda bira içmek serbest. Mısır sesi değil de, birayı çok kaçıranların horultusu sorun olabiliyor.
‘Jenerikte yarım ışık açarız’
Alphan Çetin, Beyoğlu AFM Fitaş Sinema Müdürü
Pazartesileri hangi filmin oynayacağını, ham süresini hesaplarız. Bu süreye; reklam, jenerik, fragman süresini katıp seansları çıkarırız. Bu yüzden bizde jeneriği kesme olmaz. Jenerikle, otomatik olarak yarım ışık açılır. Çıkmak isteyenin çıkabileceği ama salonun tamamen de aydınlık olmayacağı şekilde bir uygulamamız var. Seyirci genelde hemen kalkıyor. Nadiren, jeneriği sonuna kadar bekleyenler oluyor. Ya da filmin kritiğini içeride yapanlar oluyor. Ama koyduğumuz zamandan dolayı seansı yetiştirebiliyoruz.
‘Maalesef ışıkları açtığım anda çıkıyorlar’
Mehmet Navruz, Beyoğlu Beyoğlu Sineması’nın 13 yıllık makinisti:
Jeneriğin izlenmesi gerekiyor. Filmin sonuna o jeneriği niye koydular? Filmde emeği geçen herkesi, yönetmeninden oyuncusundan kostümcüsüne hepsini koyuyorlar. İzlenmesi gerekiyor ama maalesef ben ışıkları açtığım anda çıkıyorlar. Bizde iki kademeli ışık var. İlk etapta birincisini açıyorum. Çıkanlara da saygılı olmak gerekiyor. Tek kademesini açıyorum, çıkmayanlar da rahatlıkla görebiliyor. Salon boşalınca, görüntülü jenerik bitince de ikinci kademeyi açıyorum. Sonuna kadar kalanlar çok nadir... Festivalde jeneriğin bitimine kadar, sadece loş ışık veren tavan lambalarını açarım. Bazı salonlarda jeneriği de seyrettirmiyorlar maalesef. Bana bu konuda çok seyirci gelip teşekkür etti.
SİNEMA salonunda görmek istemediğimiz 10 kusurlu hareketer
1 Film başladıktan sonra fısıldaşmak
2 Cep telefonunun çalması, telefonu açıp ‘Sinemadayım!’ diye karşıdakine rapor vermek
3 Cep telefonunu kurcalamak, mesajlaşmak (Bilhassa iPhone’ların parlak ışıkları fena göz kamaştırıyor)
4 Ön koltuğa bacak dayamak, koltuğu ittirmek, ayağı titretmek suretiyle tüm sırayı sallamak
5 Salona film başladıktan sonra ve gürültülü bir şekilde girmek
6 Cips ve popcorn yiyerek ortamı çıtırtıya boğmak
7 Meşrubat kutularını içeride açmak (O ‘Pısst’ sesine mani olmak için içeceği salona girmeden açmak makul bir yol)
8 Bozuk para, tespih, anahtarlık şakırdatmak
9 Yüksek sesle yorum yapmak
10 Film biter bitmez sanki ‘Salonu terk et!’ emri verilmiş gibi jeneriği beklemeden, bekleyenin de üstünden atlayıp kaçarak salondan çıkmak