T24 - Şili'de, 5 Ağustos'ta San Jose'deki meydana gelen maden kazası nedeniyle yer altında mahsur kalan 33 madenciden sonuncusu, TSİ 04.00 sularında kurtarıldı. Tüm dünaynın adeta bir mucize olarak gördüğü bu olaya televizyon ekranalarından canlı aktarılan görüntülerle eşlik eden insanalar da aynı mutluluğu yaşadı. Fotoğraflar için tıklayınız....Video için tıklayınız....Madendekileri çıkarma işleminin bu sabah tamamlanması beklenirken, Hürriyet muhabiri Razi Canikligil, kurtarma tünelinin 50 metre uzağında, 800 kadar madenci yakınının arasında kurduğu kamptan izlenimlerini aktardı.
Sao Paolo-Santiago ve Calama üzerinden 4 uçak değiştirerek toplam 27 saatte ulaştığım Şili’nin Capiago şehrinde dün herkeste tarihe geçiyor olmanın verdiği heyecan vardı. Belki de New York’u da vuran 11 Eylül saldılarından beri ilk kez tüm dünya medyası bir noktaya bu kadar odaklanmıştı. Zira Capiago şehrine 45 kilometre mesafede bulunan San Jose Altın ve Bakır Madeni’nde çalışan ve 5 Ağustos’ta yaşanan göçükten beri 622 metre derinlikteki sığınakta mahsur kalan biri Bolivyalı 33 madencinin kurtarılma vakti gelmişti.
4 asır yağmur yağmamış Başkent Santiago’dan 3 saat süren uçuş sırasında, madenin de bulunduğu Atacama Çölü’nü havadan izledim. Madene giderken yol boyunca da çölün benzerini görmediğim biçimde kayalıklarla dolu, kilometreler boyunca tek bir bitkinin, bir parça otun bile görülmediği coğrafyasını gözlemledim. And Dağları’na paralel, 1000 km. uzunluğundaki bu çöle 1971’e dek 400 yıl boyunca yağmur düşmemiş. Her tür yaşam belirtisinden yoksun, ama altı doğal zenginliklerle dolu bu çöl parçasına şimdi tüm dünyanın nefesini tutmuş bakıyor olması kaderin bir cilvesi... Küçücük bölgeye 3000 gazeteci gelmişti.
Her tarafta Şili bayrağı San Jose madenine vardığımız ortalık tam bir kargaşa içinde. Madenin girişi dört tepenin ortasında. Bu bölge kayalık. Her tarafta Şili bayrakları var. Yol kenarında çadırlar kurulmuş, portatif tuvaletler var. Araçlar bu dağ başında gelişigüzel parketmiş. Kurtarma ekipleri tahliye tünelinin başında çalışıyor. Foto muhabirleri ise ilk madenci çıkarılmadan iyi yer kapma yarışında...
Onlar aşağıdayken ısınmayız
Tahliye tüneline 50 metre mesafede, madenci ailelerinin kaldığı “Umut” (Esperanza) adı verilen kampa ulaşıyorum. Tüm dikkatini kurtarma çalışmalarına veren Şili hükümeti, ailelere rahatça barınacakları bir ortam yaratamamış. Gece hava aniden soğuyor. Dondurucu soğukta aileler ve tüm basın mensupları odun ve kömür yakıyor. Bir yetkiliye neden iki aydır ısıtmalı çadırlar kurulmadığını soruyorum. “Kimse istemedi. Yerin dibindeki akrabaları zor şartlarda barınırken burada kimse bir şeyden şikayet edemez” diyor. Ailelerle röportaj yapmakta zorlanıyorum. İngilizce konuşabilen yok. Ya tercüme yapacak bir yetkili bularak veya çatpat İspanyolcam ile anlaşmaya çalışıyorum. Hepsi, tüm imkansızlıklara rağmen çok misafirperver. Gece yarısına doğru ilk madencinin çıkarılması için çalışmalar sürerken ailelerle tek tek oturup sohbet etmeye çalışıyorum.
Ya ya ya, şa şa şa, Şili Şili... Taş getirdi ‘oley’ çektirdi İki çocuk babası elektrikçi Mario Sepulveda (39) madenden ikinci sırada çıktı. Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera tarafından kucaklanarak karşılanan Sepulveda, madenden getirdiği taşları çevredekilere ve eşi Elvira’ya hediye olarak verdi. Sepulveda, ardından da büyük bir coşkuyla, kendisini izleyen kalabalığa “oley” çektirdi.
Oğlunun kurtarılmasını heyacanla bekleyen Maria Sergido Geojo’yu, kasabadan gelen müzik öğretmeni Edguardo Hernandez gitarıyla neşelendirmeye çalışıyor. Benim de Türkçe birşeyler söylememi istiyorlar. Aklıma ilk gelen “Ya ya ya, şa şa şa, Şili Şili, çok yaşa” demek oluyor. Meğerse bu melodinin aynısı İspanyolca’da da varmış. Onlar da bana İspanyolca eşlik ediyorlar. Bir ara bir aileye çay bile demliyorum.
Ve Umut Kampı’nda coşku Bu arada kurtarma kapsülü yerel saatle 22.55’de madencilere doğru indirilmeye başlıyor. Umut Kampı’nda alkışlar kopuyor. İlk madenci 00.14’te (TSİ 6.14) yüzeye çıkarıldığında duyulan siren sesiyle birlikte kopan alkış ise bunun iki katı. Böylece madencilerin gün ışığına olan özlemi tek tek sona ermeye başlıyor. “Anka 2” adlı kapsül, tam bir turu yaklaşık bir saatte tamamlayarak onları başarıyla yüzeye taşıyor. Balonlar gecenin karanlığına bırakılıyor. Madencilerin aile üyeleri güvenlik şeridinden içeri girmek isterken ezilme tehlikesi yaşıyor. Bu coşkuyu sözcüklerle anlatmanın imkanı yok.
Madende Tanrı da benimleydi, şeytan da
Madenden kurtarılanların en renkli kişisi Mario Sepulveda’ydı. Kapsülün içinde yol alırken mikrofona “Çıkarın beni buradan” diye bağırınca yer yüzeyindeki herkesi güldürdü. Yolculuk bitip kapsülün kapısı açılınca da, “Nasılız? Şili çok yaşa, lanet olsun” diye bağırdı. Çıktığında, sanki iki aydır bu kadar güç koşullarda yaşamamış gibi canlı ve moralliydi. İzleyenlere “oley” çektirmekle yetinmeyen Sepulveda, herkese Şili Milli Marşı’nı söyletti. İlk geniş röportajı da o verdi. Bir Şili televizyonuna canlı bağlanıp, “Madende Tanrı da benimleydi, Şeytan da. Şimdi tek isteğim bize sanatçı veya gazeteci gibi davranılmaması. Madenciyiz, madenci kalacağız” dedi. İki ay boyunca madende “televizyon programı sunucusu” rolünü oynayan Sepulveda, tüm madencileri video bağlantısıyla tek tek dünyaya tanıtan isimdi.
Tarihi sürücü Şili, eşi benzeri görülmemiş, milyonlarca dolara malolan çok zor bir kurtarma operasyonunu her türlü güvenlik önlemini alarak, tahmin edilenden çok daha kısa bir sürede başardı. Anka kapsülü önce bir kurtarma görevlisini madene indirdi. Ardından madencileri tek tek çıkarmaya başladı. Kapsülün “sürücüsü” ise yüzeydeki bu vinç operatörüydü.
Halk desteği tavan yaptı Madencilerin çoğunun ilk kucaklaştığı isim, kurtarma çalışmaları için tüm enerjisini harcayan Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera oldu. Madencilik Bakanı Laurence Golborne da iki aydır olduğu gibi yine olay yerindeydi. İki siyasetçinin halk desteği tavan yaptı.
Böyle izlediler
Şili’nin dört bir yanında dev ekranlar kurulurken, binlerce kişi kurtarma operasyonunu üstlerinde formalarla, milli maç izler gibi izledi. Kurtarılan her madenci için konfeti yağmuru vardı. Bazı madenci yakınları çalışmalar sırasında gözyaşlarını tutamadı. Sık sık Şili Milli Marşı söylendi: “Saftır Şili, mavi göğün / Serin rüzgarların saftır/ Çiçeklerle bezeli toprağın / Cennetin bir suretidir.”
Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera, göçükten çıkan her madenciyi aynı cümleyle karşıladı. “Hayata hoşgeldin.”
En hızlısı Osman Altıncı sırada kurtarılan 30 yaşındaki madenci Osman Araya’nın kapsüldeki yolculuğu sadece 14 dakika sürdü. Araya madende bir sinir krizi geçirmiş, ancak atlatmayı başarmıştı. Araya kapsülden çıkar çıkmaz, bir elini yumruk yapıp havaya kaldırarak karısı Angelica’ya koştu ve ağlayarak kucaklaştılar. İlk sırada kurtarılan Florencio Avalos, Araya’nın kayınçosu. Avalos, eniştesi ve kardeşiyle birlikte madende mahsur kalmıştı.
Kurtarılmak kurtuluş mu? Madenciler arasında “en şanssız” olanı Yonni Barrios. Barrios aşağıda mahsurken, sevgilisi kampa gelince evlilik dışı ilişkisi olduğu ortaya çıkmıştı. Kurtarma operasyonuna katılmayan Barrios’un karısı Marta Salinas, “Yaşadığı için mutluyum. Ama yanında olmayacağım. O benim kalmamı istedi ama diğer kadının da kalmasını istedi. Ya o, ya ben” dedi. Barrios’un sevgilisi ise kurtarma operasyonunu yerinde izledi. Kurtarma çalışmaları sürerken yeraltındaki madencilerin espri konularından biri de Barrios’tu. Madenciler “dertli” arkadaşlarının kurtarılmayı öyle çok da istemediğini dile getirdiler. Arkadaşlarının alaya aldığı Barrios hayata yeniden “merhaba” diyen 21’inci madenci oldu. Talihsiz adam yeryüzüne çıktığında metresi oradaydı ancak karısı ortalıklarda yoktu. Kurtarılan her madenci belli bir süre psikolojik destek alacak ancak Barrios’un işi diğerlerine göre biraz daha zor görünüyor.