Ufuk Önen / Bilkent Üniversitesi
BBCTürkçe
Dolby Laboratories'in kurucusu Ray Dolby, 12 Eylül'de 80 yaşında öldü.
Dolby ismi birçoğumuz için yabancı değil. Bazılarımız bu ismi sinemada filmlerden önce gördüğümüz Dolby Digital ya da Dolby Surround logolarından biliyor. Bazılarımız ise kasetçalarlar üzerinde bulunan, kasetlerdeki "hıss" sesini azaltmak için kullanılan tuşun üzerindeki yazıdan hatırlıyor.
Ray Dolby, 1965'te kurduğu kendi soyadını taşıyan firma ile ses teknolojisi ve ses mühendisliği alanlarında çok önemli yenilikler yapmıştır. Bunlardan birincisi ses bantlarında bulunan dip gürültüsünü azaltmaya yarayan "noise reduction" sistemidir.
Ben, Dolby ismini ilk defa 1970'lerin sonunda ev tipi bir müzik setinde görmüştüm. Üzerinde Dolby Noise Reduction yazan düğmeye basınca kasetteki dip gürültüsü ya da yaygın olarak kullanılan ifade ile "hıss" sesi azalıyordu.
Daha sonraları, 1980'lerin ortalarında, müzik kayıtları için profesyonel stüdyolara girip çıkmaya başladığımda buradaki bant kayıt cihazların birçoğunun üzerinde de bu özelliğin bulunduğunu gördüm.
Bugün artık müzikler dijital cihazlarla kaydediliyor ve dinleniyor, bu yüzden Dolby Noise Reduction kullanılmıyor ama dijital çağdan öncesini yakalamış hem benim gibi ses kayıt ile profesyonel olarak uğraşanlar hem de müzik meraklıları için Dolby özel bir isim isim olarak anılarımızda kalacak.
Adına kayıtlı 50 patent
Dolby'nin yaptığı en önemli yeniliklerden bir diğeri ise sinema teknolojisi için Dolby Stereo (1975), Dolby Surround (1982) ve Dolby Digital (1991) adını verdiği sistemleri geliştirmiş olmasıdır.
Bu sistemler, günümüzde sinema ve ev sinemalarında kullanılan modern ses teknolojilerinin şekillenmesine ve standart haline gelmesine öncülük yapmıştır.
Yaptığı işleri ve bunun yanı sıra adına kayıtlı 50 adet patent bulunduğunu da düşündüğümüzde Ray Dolby'i "mucit" olarak nitelendirmek sanırım hiç yanlış olmaz. Dolby aynı zamanda iki Oscar ve bir Grammy ödülü sahibidir.
Ray Dolby kuşkusuz çok iyi bir mühendisti ama bence onun bu başarısının altında yatan, onu sürekli bir lokomotif gibi başı çekmesini sağlayan ve yenilikler yapmaya zorlayan sebep, müzik ve sinemaya duyduğu aşktı.