Sağlık

‘Şeker’ yaşlandırıyor

Araştırmacılar, kanında fazla miktarda insülin bulunanların beklenenden daha hızlı yaşlandıklarına dikkat çekiyor.

03 Şubat 2009 02:00

Kanda fazla miktarda insülin bulunması beklenenden daha hızlı yaşlandırıyor. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hürriyet gazetesindeki yazısında şeker ve yaşlanma arasındaki bağlantıyı anlatıyor. Müftüoğlu’nun yazısı şöyle:

“Kanda fazla miktarda insülin bulunmasının beklenenden daha hızlı yaşlandırdığı anlaşıldı. ınsülinin çokluğunu “yaşlılık pasaportu” diye değerlendirenler bile var. ınsülin farklılığının nedeni insülin direnci. ınsülin direnci hücre duvarında bulunan “reseptör” isimli küçük organcıkların insüline yanıt vermemesi hali.

Kanınızdaki glikozun hücrelere girerek enerji olarak kullanılabilmesi, hücrelerinizin bu reseptörler aracılığıyla insüline doğru yanıt vermesiyle mümkün. Eğer insülin glikozu hücreye sokamıyor, hücre ve dokularınız insüline sağlıklı yanıtlar veremiyorsa bu durumda insülin direnci ortaya çıkar, kanınızda insülin seviyesi artar. Aynı zamanda şeker hücreye giremediği için kanda birikir, birçok yanlış ve zararlı biyokimyasal süreç başlar. Sonuç hücre ve dokuların, dolayısıyla organların erken yaşlanmasıdır. insülin direncinin erken işaretleri bel çevrenizin kalınlaşması ve göbeğinizin genişlemesi. Eğer gün içerisinde özellikle öğle yemeklerinden sonra kendinizi yorgun ve bitkin hissediyorsanız, işinize odaklanamıyor, uyukluyorsanız, hele bir de hafif hafif terliyor, çarpıntılar hissediyorsanız dikkatli olun. Ayrıca ekmek, makarna, pizza ve tatlılar favori yemeklerinizse, sabah yorgunluğundan şikâyet ediyorsanız, gece uykunuzdan kalkıp tatlı ya da nişastalı bir şeyler yeme arzusu duyuyorsanız, canınız sık sık tatlı, unlu, nişastalı şeyler çekiyorsa, kan basıncınız yükselme eğiliminde, kolesterol-tirigliserid dengeniz bozulma eğiliminde ise insülin direnci sorununa yakalanmış olabileceğiniz aklınızda olsun.

Hapla güzellik olur mu?

Ağız yoluyla alınan besin desteklerinin cilt yaşlanmasına yol açan bazı süreçleri yavaşlatabileceğini gösteren çalışmalar artıyor. Örneğin bir Danimarka firması (Pharma Nord) tarafından üretilerek kullanıma sunulan bir ürünün (Evelle) cilde önemli destekler sağlayabileceğini gösteren bilimsel bulgular ünlü bir dermatoloji mecmuasında 2 yıl kadar önce yayınlandı. Bu ürün cilt besleyici birçok doğal destek ihtiva ediyor. Journal Of Dermatological Treatment dergisinde 2004 yılında yayınlanan bir araştırmanın sonuçlarına göre bu ürün pürüzsüzlüğü ve esnekliği arttırıyor, kırışıklıkların oluşmasını yavaşlatıyor. Ürün C ve E vitamini, çinko ve selenyum, domates ekstresi, çam kabuğu-piknogenol ekstresi gibi doğal antioksidanlar ve ayrıca patentli bir “bio-marine karışımı” içeriyor. Üretici firma “bio-marine kompleks”in derin deniz balıklarından elde edildiğini, cilde nem ve esneklik sağladığını belirtiyor. Benzer bir ürün ABD'de de geliştirilmiş. Firmagen tarafından geliştirilen bu ürün (Pro-der) Alfa Lipoik Asit ve CoQ10 içeriyor. Ayrıca muhtelif firmaların ithal ettiği Alfa Lipoik Asit, CoQ10 ve karnitin karışımı ürünleri de (Alfadell, Nutrinano CoQ10+Alpha Lipoic Acid) eczanelerde bulmanız mümkün. Kısacası zorla güzellik olmaz ama hapla güzellik mümkün gibi görünüyor.

Kronik yorgunluk sendromunun belirtileri neler?

Bu sendromda temel yakınma yorgunluktur ancak burada aktiviteye bağlı bir yorgunluktan çok daha uzun süren ve ağır seyreden bir yorgunluk hali söz konusu. Diğer önemli bir belirti de yorgunluk halinin tekrarlaması ve yatak istirahatı ile geçmemesidir. Yorgunluğun kesin bir sebebinin bulunamaması ve en az 6 aydır sürüyor olması da son derece önemli. Nüksedici -tekrarlayıcı- olması da önemli bir özelliği. Yorgunluğa bazı hastalarda hafif bir ateş, üşüme hali, boğaz ağrısı gibi yakınmalar, boyun ve koltuk altı lenf bezlerinde büyümeler de eşlik etmektedir. Eklem ve kas ağrıları, uyku bozuklukları, unutkanlık, gaz ve şişkinlik, ödem, kas güçsüzlüğü ve bitkinlik, kilo alma, adet düzensizlikleri gibi işaretler de yorgunluğa eşlik edebiliyor.

Vitamin satın alırken nelere dikkat etmeli?

Vitamin-mineral satın alırken en iyisine karar vermek her zaman kolay olmuyor. Ama yine de bazı noktaları göz önüne almanız faydalı. Örneğin sadece fiyatına göre ürün seçmeyin. Fiyat, içeriğin ve kalitenin göstergesi olmayabilir. Reklamlardan fazla etkilenmeyin. Reklamlar bazen abartılı bilgiler içerebiliyor. Süper tamamlayıcılardan uzak durun. Aşırı dozda vitamin ve mineral tehlikeli olabiliyor ya da vücut fazlasını atıyor, paranız boşa gidiyor. Sahte ve çekici bilgilere kanmayın. “Doğal” ya da “organik” sözcükleri gibi iddialı tanımları pek önemsemeyin. Özellikle “doğal”ın standart bir tanımının olmadığını unutmayın. Son kullanma tarihini kontrol edin. Bu tarih yakınsa daha uzun süreli bir başkasını arayın.

Beyin şekerin azından da çoğundan da hoşlanmıyor

Kanda şeker düzeyinin azalması, tek enerji kaynağı şeker olan beynin işini aksatır, gücünü azaltır. “Hipoglisemi” olarak bilinen bu durumda unutkanlıktan odaklanma güçlüğüne, depresyondan sinirliliğe, uyku eğiliminden uyku kaçmalarına, hatta bilinç kaybına kadar gidebilen değişiklikler ortaya çıkar. Yeni yapılan bir çalışma (Alberta Üniversitesi/Kanada) beynin kanda şekerin fazla olmasından da olumsuz etkilendiğini ortaya koydu. Kan şekerinin yükselmesi halinde beynin yönetme ve yürütme işlevlerinin de aksadığı anlaşıldı. Diğer taraftan fazla şeker (hiperglisemi) beynin kavrama fonksiyonlarını olumsuz yönde etkiliyor.

Selenyum desteği kullanmak faydalı mı?

Selenyum güçlü bir antioksidan. Çoğu insanda yeteri kadar bulunmaz. Ancak selenyum yetersizliğinin antioksidan gücü azaltabileceği ve kanser riskini yükseltebileceği ya da selenyum desteğinin bazı kanserleri önleyebildiğini gösteren tatmin edici bir bilimsel çalışma da yok. Selenyum desteği almanın prostat kanseri, meme kanseri gibi kanserlerin sıklığını düşürebileceğini ileri sürenler, kişisel sağlık geçmişinde meme, prostat, kalınbağırsak kanseri olanlara günde 50-100 mikrogram kadar selenyum takviyesi önerenler var. Biz selenyumun sürekli olarak kullanılabilen bir mineral olduğu düşüncesinde değiliz. Eğer sağlıklı bir beslenme stratejisi oluşturabilmişseniz selenyum desteği almanıza ihtiyaç yok.”