Hürriyet yazarı Sedat Ergin, bugünkü yazısında, “Hava sahasının askeri uçuşlara kapanması Rusya açısından fiili olarak ne gibi olumsuzluklar yaratıyor? Uygulama, bu ülkenin Suriye’deki askeri faaliyetlerini ne ölçüde sekteye uğratabilir? Ankara’nın Moskova’da rahatsızlığa yol açması kaçınılmaz olan bu hamleyi yapmasının arkasında hangi siyasi mülahazalar yatıyor?” sorularını irdeledi.
“Ankara’nın bu önlemi Rusya açısından külfet yaratacaktır” diyen Ergin, şunları kaydetti:
“NATO ve AB ülkelerinin uyguladıkları hava ambargosu nedeniyle Avrupa üzerinden Akdeniz’e çıkış yapabilme imkânı kalmayan Rusya’nın, Türk hava sahası da kapanınca, askeri uçuşlarda Suriye’ye ulaşabilmek için doğudan çok daha uzun bir güzergâhı kullanması gerekecektir. Suriye’ye hava bağlantısını Azerbaycan, İran ve Irak üzerinden yürütmek zorunda kalacaktır.
Bu durum, Rus uçakları için daha uzun süreli uçuşlar anlamına geliyor. Ancak savaş gemilerine Boğazlar’ın tümüyle kapalı olmasına kıyasla, havadan erişimde yaşanan sıkıntı Rusya açısından yine de üstesinden gelinebilir niteliktedir. Böyle de olsa, kararın Rusya üzerinde ek bir basınç yarattığını, siyasi olarak rahatsızlığa yol açtığını tahmin etmek güç değildir.
Türkiye neden bu adımı attı? Türk yetkililerce bu konuda kamuoyuna herhangi bir gerekçe açıklanmış değil. Bu kararı, Batı’nın Rusya’ya ambargosuna katılmayan Türkiye’nin, ayrıca hava sahasını Rusya’nın uçuşlarına açık tutarak bu ülkenin dünyaya hava bağlantısında yaşamsal bir çıkış kapısı haline geldiği olgusu ve bunun yarattığı görüntü üzerinden yorumlamak gerekiyor.
Muhtemeldir ki, Ankara aldığı kararla, ortaya çıkan bu görüntüyü Batı karşısında belli ölçülerde dengelemeye çalışıyor. Batı dünyasına, Rusya karşısında kayıtsız kalmadığı, pekâlâ bu ülkeye sınırlayıcı önlemler uyguladığı yolunda bir mesaj vermiş oluyor. Bir anlamda, ekonomik ambargoyla askeri konuları birbirinden ayırdığını göstermiş oluyor. Bu yönüyle, kararın Batı’dan ambargoya katılma yönünde gelebilecek muhtemel telkinlere set çekmeyi de hedeflediği düşünülebilir.
Aslında, bir açıdan Boğazların Rus savaş gemilerinin geçişlerine kapatılması hamlesini hava sahasında tamamlayan, aynı mantığı izleyen bir adım olarak da değerlendirilebilir bu karar.
Türkiye ile Rusya arasında beliren bu sıkıntılı konunun, iki ülke arasında Suriye’ye ilişkin askeri mutabakatların sahada uygulanmasını en azından şu ana kadar ciddi bir şekilde etkilemediği gözleniyor. Türkiye ile Rusya arasında Fırat’ın doğusunda 'Barış Pınarı' bölgesinin batı ve doğusunda sınır hattına paralel koridordaki ortak askeri devriyeler Ukrayna savaşından etkilenmeden sürmektedir. Örneğin, en son ortak devriye önceki gün icra edilmiştir.
Bunu, Türkiye ile Rusya arasında çatışma ve işbirliğinin bir arada var olduğu kendi özgü ilişki yapısının bir başka paradoksu olarak görebiliriz.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın.