Ankara'da muhalefet erken seçim tartışması yürütürken partiler bir yandan da bir sonraki seçimlerde ilk kez oy verecek genç seçmeni ikna etme yarışına girişti.
Eğer normal takvime bağlı kalınırsa 2023 yılında yapılması planan seçimlerde 6 milyondan fazla gencin ilk kez oy kullanması bekleniyor. Yüksek Seçim Kurulu'nun istatistiklerine göre en son 2019'da yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimleri'ne 57 milyondan fazla seçmen katıldı. Bu sayı, önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy kullanacak seçmenlerin, tüm seçmenler arasındaki payının kabaca yüzde 10 civarında olacağına işaret ediyor.
Kamuoyu Araştırmacısı ve Siyasal İletişim uzmanı Dr. İbrahim Uslu, sadece ilk kez oy verecek seçmenlerin değil, 40 yaşın altındaki seçmen kitlesinin seçimlerde belirleyici olacağı kanaatinde. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Uslu, "40 yaş altını baz aldığınızda seçmenin yarısından fazlasına denk geliyor. Bunlar davranış olarak birbirine benzeyen yaş grupları. 40 yaş altı herkes artık dijital dünya ile çok tanışık. Bu dünyadan etkilenmiş. İş yapma biçimleri biçimleri, sosyal ilişki geliştirme biçimleri dijital dünyaya adapte olmuş seçmenler bunlar" yorumunu yapıyor. Uslu'ya göre bu dijital kültürü, bu kuşağın diğer kuşaklarla arasındaki farklılığı ve seçmen davranış kalıplarını anlamamış ve cazip mesajlar üretememiş bir partinin, başarılı olabilme olasılığı çok yüksek değil.
Özellikle muhalefet, sosyal medyayı daha etkin kullanarak Dr. Uslu'nun da sözünü "dijital dünya ile tanışık" kitleye daha fazla ulaşma hedefinde. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, en son, oyun konsolları ve cep telefonlarının indirimli olacağın sözünü vermiş, ayrıca vaatlerini Twitter üzerinden bir animasyon videosunda sıralayıp, Twitch yayınında gençlerin sorularını yanıtlamıştı. Diğer muhalefet partileri de yine farklı sosyal medya kanallarını üzerinden gençlerin sorularını yanıtladı. Peki bu adımlarla siyasi partiler gençlere ne kadar ulaşabiliyor?
Kalıp yargılar ve sahicilik
Gençlik araştırmaları yapan Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Emre Erdoğan'a göre tüm bunlar, sadece belirli bir kitleye erişmeye olanak tanıdığı gibi gençlerin büyük bölümüyle iletişim kurabilmek adına yetersiz adımlar. DW Türkçe'ye konuşan Prof. Dr. Erdoğan, "Siz kuşakları, homojen gruplar olarak tanımlıyorsunuz ve birtakım şeyler yüklüyorsunuz. Ancak özellikle Türkiye'de bu yaş grubu arasındaki farklılıklar genel geçer şeyler söylemeyi engelliyor" yorumunu yapıyor.
"Z kuşağı" olarak tanımlanan kitlenin Türkiye'deki büyük çoğunluğunun Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşadığına dikkat çeken Erdoğan'a göre "Bu gençler yüzde 40-50'ye varan işsizlik ile mücadele ediyor. Çoğunlukla serbest meslek veya güvencesiz olarak tarlada çalışıyor. TikTok'ta bunu göremiyorsunuz. Dolayısıyla yok sanılıyor. Kalıp yargılar üzerinden gençliği homojen bir kitle olarak görmek siyasetçilerin işini kolaylaştırıyor. Çünkü esas sorunları çözmeye çalışmak daha zor."
Prof. Dr. Erdoğan'ın sözünü ettiği ettiği 'esas' sorunlar, kendisinin de yazarı olduğu Habitat Derneği'nin Gençlerin İyi Olma Hali raporunda sıralanıyor. Ağustos ayında yayımlanan rapora göre, Türkiye'deki gençlerin yüzde 41'i yaşamından memnun değil. Yüzde 42'si ise gelecekten umutlu değil. Gençlerin yüzde 73'ü iş bulmanın zor olduğunu düşünüyor. İş bulmanın önündeki zorluklar arasında birinci sırada yüzde 61 ile iş olanaklarının yetersizliği gösteriliyor.
Yine rapora göre bu durum, gençlerin ülkeyi terk etmelerinin de en büyük sebebi. Her dört gençten biri yurtdışına yerleşmek istiyor. Erdoğan'a göre, bu noktada siyasi partilerin reklam kampanyaları ile gençlere erişmek yerine yapması gereken, yönetici kadrolarını gençleştirmek. Erdoğan, "Bunu gerçek anlamda yapsalar çok farklı bir resimle karşılaşırız. Çünkü refleksler farklı olur. Burada aslında bir sahicilik sorunu var" yorumunu yapıyor. Dr. İbrahim Uslu da şu ana kadar hiçbir partinin "arzu ettiği ölçüde" gençleri etkileyemediğini savunuyor.
Sandığa nasıl yansır?
Peki gençlerin bu ortak sorunları sandığa nasıl yansıyabilir? Prof. Dr. Erdoğan, gençlerin sorunlarının ortaklaşmasının siyasi ideolojilerin ortaklaşması anlamına gelmediğine dikkat çekiyor. Prof. Dr. Erdoğan, "Herkesin aynı şekilde değiştiğini varsayıyorlar. Yani her zaman bizim kafamızdaki kalıp yargıların dışında kalan profiller var. Bu profillerin ailelerinden daha farklı yönde oy vermeleri için bir sebep yok" diyor.
Dr. İbrahim Uslu ise ailenin seçmen davranışındaki belirleyiciliğinin gençlerin "siyasi toplumsallaşmalarını bir aile içinde gerçekleştirdiği zamana kadar geçerli" olan bir durum olduğunu savunuyor. Uslu, bu tezini "Bir odanın içerisinde aynı gazeteyi okuyarak aynı televizyonu izleyerek ve olaylara verilen benzer tepkileri görerek büyüdüğünüzde siyasal toplumsallaşmanızı aile ortamında gerçekleştirmiş, o kültürü ve tutumları devralmış oluyordunuz. Ama önce çok kanallı televizyonun, arkasından internet ve mobil erişim imkanlarınının yaygınlaşmasıyla birlikte çocuklar siyasal toplumsallaşmalarını aile içerisinde değil, ait oldukları sosyal ağlarda gerçekleştirmeye başladılar. Yeni nesillerde ailenin dışında oy tercihleri görülmeye başlandı. Bu dünyada da böyle Türkiye'de de böyle" sözleriyle temellendiriyor.
"AKP gençlerle sorun yaşıyor"
MetroPoll araştırma şirketinin Temmuz ayında katılımcılara yönelttiği "Bu pazar bir milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz" sorusuna bu seçimde ilk kez oy kullanacak seçmenlerin verdiği cevaba göre AKP yüzde 22,3 ile birinci. Onu yüzde 19,9 CHP, yüzde 6,8 MHP, yüzde 4,9 İYİ Parti, yüzde 3,1 HDP, yüzde 1,5 Gelecek Partisi, yüzde 1,4 DEVA Partisi, yüzde 0,9 Saadet Partisi ve yüzde 1,5 diğer partiler izliyor.
Dr. Uslu, bu tabloda AKP'nin 18-24 yaş aralığından aldığı oy oranının genelde aldığı oydan düşük olmasına dikkat çekiyor. Uslu bunu, "AKP'nin Gezi'den bu tarafa gençlerle ciddi bir sorun yaşıyor. O gün bugündür de bu sorunu çözemedi. Bunu giderebilmek için belli tedbirler almadı değil. Ancak gençler meclisteki sosyal medya ile ilgili tasarıyı ile ilgili tasarıyı gördükleri zaman ne yaparlarsa yapsın, AKP gençlere ulaşmakta zorlanıyor. Çünkü gençler özgürlüklerine müdahale edilmesini, kararlarına müdahale edilmesini, üzerinde bir baskı hissetmekten hoşlanmıyorlar. Her jenerasyonda bu var ama bu jenerasyon özgürlüklere daha düşkün. Bu jenerasyonun bir başka özelliği çok renkliliğe, özel yaşam tercihlerine daha duyarlı. AKP'nin buna yönelik sözleri, politikaları AKP'den daha fazla uzaklaştırıyor. Ya da YouTube'da ya da Vikipedi'de bir içeriğe bir gencin erişememesi, AKP'den uzaklaşmasına neden oluyor" sözleriyle açıklıyor.
Dr. Uslu öte yandan Türkiye'deki gençlerin sandığa katılımının düşük olduğuna dikkat çekerek genç oylarının "seçimin kaderini etkileyebilmesi" için gençlerin sandığa katılımının belirleyici faktör olacağını ifade ediyor.
Deniz Barış Narlı
© Deutsche Welle Türkçe