Dünya
Deutsche Welle

Seçim kampanyalarında gündem Türkiye

Almanya’da 24 Eylül'deki seçimler öncesinde düzenlenen tartışma programlarında Türkiye en çok üzerinde durulan konular arasında bulunuyor. Peki, seçimler Türkiye politikasını değiştirecek mi?

15 Eylül 2017 22:35

Hristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Başbakan Angela Merkel ile en güçlü rakibi Sosyal Demokrat Partili (SPD) Martin Schulz arasında 3 Eylül’de yapılan televizyon düellosunda iç siyasete ilişkin birçok önemli konu konuşulmazken, eğitim konuları 2 dakika, emeklilik konusu 1 dakika, Almanya’nın Türkiye politikası ise yaklaşık 15 dakika boyunca tartışılmıştı. Diğer partilerin adaylarının da katıldığı, vatandaşların sorular yönelttiği programlarda da Merkel’in Türkiye politikası, Türkiye’de yaşanan son gelişmeler konusunda Almanya’nın tutumu, en çok ele alınan konular arasında bulunuyor.

AB-Türkiye mülteci mutabakatı nedeniyle yoğun eleştiriler alan Merkel’e en sık yöneltilen sonular arasında, Ankara’ya karşı neden daha sert bir politika benimsemediği, AB üyelik müzakerelerine neden son verilmediği, silah satışlarının neden durdurulmadığı gibi sorular bulunuyor.

Türkiye neden gündemde?

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) Berlin Bürosu Direktörü Josef Janning’e göre, seçim kampanyası boyunca Türkiye’nin gündemde olmasının nedeni, Türkiye’nin giderek Avrupa’dan uzaklaşması.

“Görünen o ki Türk-Alman ilişkilerinde, Türkiye’nin Avrupa ile bağında öyle büyük bir kopukluk var ki artık seçim kampanyasında bile konu edilebiliyor” diyen Janning, Alman seçmenlerin Türkiye politikası konusunda beklentileri olduğu, siyasetçilerin de açıklamalarıyla buna yanıt vermeye çalıştığı görüşünde.

Alman hükümet üyelerinin, Türkiye ile ilişkiler konusunda son derece dikkatli hareket ettiğine, ancak çok gerekli durumlarda açıklamalar yaptığına işaret eden Janning, şöyle devam etti:

“Aslında Alman tarafı Ankara’nın pek çok çıkışına aldırış etmiyor. Sadece seçmenlerin rahatsız olduğu, kızdığı konular olduğunda buna yanıt veriliyor. Alman Hükümeti, Ankara’nın aslında Berlin’in tepkisini provoke etme peşinde olduğu kanaatini taşıyor ve Erdoğan’a bu iyiliği yapmak istemiyorlar.”

Son dönemde ilişkilerde tırmanan gerilimin, Almanya’daki bir çok Türk göçmenin de Erdoğan’a mesafe almasını beraberinde getirdiğine dikkat çeken Janning, bu gelişmenin bazı Alman siyasetçiler tarafından da olumsuz bulunmadığını belirtti.

Janning, “Erdoğan’ın Türklerin ülkelerine yabancılaşmasına yol açacak politikalarına devam etmesi, bugüne kadar Hristiyan Demokratlara gitmeyen Türk oylarında değişime yol açabilir. Çünkü çoğu Türk seçmen, muhafazakâr. Özetle bu süreç Alman siyasetçiler tarafından, aslında Türkiye kökenlilerin Almanya’ya uyumunu güçlendirdiği için çok da arzu edilmeyen bir durum olarak değerlendirilmiyor” görüşünü kaydetti.

Schulz’un sürpriz çıkışı

Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) başbakan adayı Martin Schulz’un, sürpriz bir çıkış yaparak, başbakan seçilmesi halinde Türkiye ile AB müzakerelerini durduracağını söylemesini, Başbakan Merkel’i köşeye sıkıştırmayı amaçlayan bir hamle olarak değerlendiren Janning şöyle devam etti:

“Bugüne kadar Sosyal Demokratlar Türkiye’nin AB’ye olası üyeliği konusuna ciddiyetle yaklaşırken, Hristiyan Demokratlar daha mesafeli bir tutum sergiliyorlardı. Ama artık bu farkın bir önemi kalmadı çünkü Türkiye’nin kendisi AB’den uzaklaşıyor ve zaten üyelik ihtimali azalıyor. Bu nedenle Schluz, ‘müzakereler dursun’ diyebiliyor. Geçmişte Merkel’i Türkiye’yi istememekle suçlayan Sosyal Demokratların pozisyonunda bir değişiklik ifade eden bu hamleyle Schulz puan kazanmaya çalışıyor.”

Merkel’in Türkiye’nin AB üyeliğinden yana olmadığını ama Türkiye ile müzakerelerin durdurulmasını da özünde istemediğini söyleyen Janning, AB-Türkiye mutabakatının, Merkel açısından önem taşımaya devam ettiğini vurguladı.

Janning, “Merkel Ankara’ya ikili ilişkilerde gerilimi daha da tırmandıracak, mülteci mutabakatının son bulmasına yol açacak kozlar vermek istemiyor. Sosyal Demokratlar seçimi kazanamayacaklarını biliyorlar, şayet seçileceklerini düşünselerdi Merkel gibi konuşurlardı” görüşünü kaydetti.

Janning, seçim kampanyası boyunca Alman medyasının Türkiye konusuna yoğunlaşmasını ise şöyle yorumladı:

“Pek çok gazeteci Merkel’in Erdoğan ile mülteci mutabakatının bir hata olduğunu düşünüyor. Bu nedenle bunu sorguluyor. Oysa Merkel devlet çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Merkel Türkiye’nin Erdoğan liderliğinde içinden geçmekte olduğu dönüşüm sürecini tabii ki beğenmiyor. Ama Avrupa’daki konjonktür gereği bu mutabakata bağlı kalmak dışında seçeneği yok. Çünkü Alman seçmene mülteci akınını kontrol altında tuttuğu mesajını vermek zorunda” dedi.

Popülizm eleştirisi

Heinrich Böll Vakfı’nın Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel geçmişte yapılan hiçbir seçimde bir dış politika konusunun bu kadar ön plana çıkmadığını, bu seçimlerde Türkiye’nin bu kadar çok tartışılmasının alışılmış bir durum olmadığını söyledi.

Seçim kampanyası boyunca yapılan Türkiye tartışmalarının içeriğini oldukça zayıf bulduğunu söyleyen Brakel, "Türkiye tartışmaları bir hayli popülist bir çizgiye kayıyor çünkü gündeme getirilen Türkiye ile AB müzakerelerinin durdurulması gibi bir seçim vaadinin tek sebebi seçim kampanyasında iyi yankı buluyor olması, seçmenlerin hoşuna gidiyor olması. Gayet tabii ki bu talep gündeme getirilebilir, tartışılabilir. Ama durup dururken seçim kampanyasında işe yarayacağını düşünerek gündeme getirilmesini doğru bulmuyorum” şeklinde konuştu.

Türkiye’de hem iç politikada yaşanan gelişmeler hem de Türk dış politikası nedeniyle, Almanya ile gerilimin süreceğini düşündüğünü ifade eden Brakel, “Almanya seçimlerinde Türkiye konusu popülist bir yaklaşımla ele alınıyor olabilir ama Türk siyasetçilerinin seçimlerden gerilimin azalacağı beklentisi gerçekten saçma” dedi.

Türkiye ile gerilime yol açan konularda Almanya’da partiler üstü bir mutabakat olduğunun altını çizen Brakel, “Türkiye içeride baskıcı politikalarından vazgeçmediği, Alman vatandaşlarını serbest bırakmadığı sürece Almanya’nın tavrında bir değişiklik olmayacaktır” görüşünü kaydetti.

Almanya’nın Türkiye’yi artık bir ortak olarak görmediği yönündeki yorumları değerlendiren Brakel, şöyle konuştu:

"Bu her iki taraf için de geçerli. Her iki tarafın birbirini güvenilir bulmadıkları alanlar var ama gerekli olduğu düşünülen ortaklık bağlamında bir diyalog korunuyor. Karşılıklı güven pek çok alanda darbe almış durumda, kolay kolay yeniden inşa edilecek gibi de görünmüyor.”

Almanya'da Federal Meclis seçimleri 24 Eylül Pazar günü yapılacak. Sandıktan Başbakan Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin bir kez daha zaferle çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle